10 Seçilmiş Örnek


KOCAMAN BİR HASIR SEPET GİBİ: ASPEN ART MUSEUM

Mimar: Shigeru Ban Architects
Yer: Aspen, USA
Yıl: 2014

Çevre dostu yaşam alanlarıyla tanıdığımız Japon mimar Shigeru Ban imzalı Aspen Art Museum Ban’ın saydam ve havadar mekanlara düşkünlüğünü bir kez daha vurguluyor. Mimarın Amerika’daki ilk kalıcı müze tasarımı olan Aspen Art Museum’un dış cephesi reçine, kağıt ve ahşap karışımı materyalle örülmüş. Binanın kocaman hasır bir sepeti andıran dış cephesi içi ve dışı arasında görsel bir bütünlük yakalamış.

Aspen şehir merkezinde konumlanan Aspen Art Museum’un ana girişi ise binanın kuzey tarafında yer alıyor ve resepsiyon ile zemin kattaki iki galeriye erişim sağlıyor. Aspen Art Museum’un fark yaratan yenilikleri arasında cephenin iç ve dış kısmında yükselen ve camla ayrılan devasa merdivenler, hareketli cam bir oda görünümündeki büyük asansör ve ahşabın şekillendirdiği çatı bölümü yer alıyor.

SİMBİYOTİK İLİŞKİNİN TEZATLIĞI: THE GLASGOW SCHOOL OF ART

Mimarlar: Steven Holl, Chris McVoy
Mühendisler: Ove Arup & Partners BREEAM
Yer: 167 Renfrew Street, Glasgow City
Yıl: 2014

“Seona Reid Binası, Charles Rennie Mackintosh’ın 1909 Glasgow Sanat Okulu’na tamamlayıcı bir tezat oluşturur. Aslında her yapı yanındaki bir diğerinin niteliklerini arttıran simbiyotik bir ilişki içinde bu tezatlığı tamamlar. Mackintosh Binası kalın bir yüzeyle kaplıyken bizim binamızın ince bir yüzeyi var ki bu yüzeyle oluşan ışık hacimleri; sanat için ileriye dönük yaşamı barındıran kent dokusu içinde okulun etkinliğini ifade ediyor” diyor Steven Holl.

Işığın binanın içine doğru süzülmesiyle enerji kullanımının azaltılmasına odaklanılan Glasgow Sanat Okulu’nun cephesi yüzde 100 geri dönüştürülmüş mat camla kaplanarak çok fazla yansıtıcı olmayan şeffaf bir etki yaratılmaya çalışılmış. İtinayla yerleştirilmiş geniş pencereler ve ışık kuyuları sayesinde de iç mekanlar tamamen doğal ışıkla aydınlatılmış.

SANAT NİCELİĞİ TAŞIYAN ALIŞVERİŞ MERKEZİ: EMPORİA BİNASI

Mimar: Wingårdhs
Yer: Hyllie Boulevard 19, Malmö, Sweden
Yıl: 2012

Emporia Binası, Malmö’nün güneyinde bulunan Hyllie’deki Boulevarden ve Stationsgatan boyunca uygulanacak olan, ofis, konut ve alışveriş merkezini de içine alan karma-kullanım bir kentsel planlama projesi. Proje hakkında “Bu yarışmaya girmemizdeki ana fikir, içedönük alışveriş merkezini konut ve ticari bina çelenginin arkasına gizlemekti. Böylece tüm alışveriş merkezi şehir dokusu içine entegre edilmiş olacak.” diyor Wingårdhs. Tüm binalar tamamlandıktan sonra Emporia Alışveriş Merkezi’nin amber girişi yeni sokakları çevreleyen görünür tek bölüm olacak.

Emporia Binası aynı zamanda ticari bir ortamda nadiren görülen bir sanat niceliği de içeriyor. Amber girişi Petteri Nisunen ve Tommi Grönlund tarafından tasarlanan aydınlatma tesisatını 99 ışıklı direk süslerken, deniz girişini ise Joep van Lieshou’un bronz heykelleri ile Silja Rantanen tasarımı camdan bir sanat eseri süslüyor.

MERAK UYANDIRAN BİR CEPHE: ELI AND EDYTHE BROAD ART MUSEUM

Mimar: Zaha Hadid Architects
Yer: Michigan State University, East Lansing, USA
Yıl: 2012

Zaha Hadid tasarımı olan Eli and Edythe Broad Sanat Müzesi, Michigan State Üniversitesi’nde bir çağdaş sanat müzesi. Üniversitenin kırmızı tuğlalarla kaplı kuzey kampüsüyle çelişen müze binasının paslanmaz çelik ve camdan pilili cephesi kültürel birleşimlerin olağanüstü özelliklerini yansıtıyor.

Hadid’in tasarımını pekiştirmek için cephede kullandığı çizgisel hatlar binanın çevresiyle olan ilişkisini güçlendirirken farklı yön ve yönelimleri tekrarlayarak bina içinin dahi uyandıramayacağı bir merak uyandırıyor. Tüm bu özellikleriyle cephe; çelik ve cam yüzeylerin keşfedilen niteliklerini yansıtmakta ve sundukları sonsuz olanaklara dikkat çekmekte.

Eli and Edythe Broad Sanat Müzesi’nin yarışma jürisi Hadid’in tasarımı hakkında “Bir insanın vizyonunun bir devletin geleceği üzerine bir düşünceye dönüşmesinin son derece çarpıcı bir örneğidir. Çünkü yeni bir sanat müzesi yaratmak, öğrenmenin ve yaratıcılığın gelişmesinin geri dönüşü Michigan ekonomisine ve eyaletin yaşam kalitesinin yükselmesine katkı sağlayacak” şeklinde açıklama yapmıştı.

LİMANIN DOĞAL GÜZELLİĞİNE OTURTULMUŞ, ALBANY ENTERTAINMENT CENTRE

Architects: Cox Howlett & Bailey Woodland, Roberts Gardiner
Yıl: 2010

Limanın doğal güzelliği içine oturtulmuş bir sahil ikonu olan Albany Eğlence Merkezi, yerel toplum ve etrafındaki Güney Batı bölgesi için önemli bir proje. Albany Eğlence Merkezi aynı zamanda uluslararası standartlarda eğlence alanlarıyla, performans ve kongre tesisleriyle bulunduğu bölgedeki toplum için önemli bir katalizör görevi de üstleniyor.

Üç bölüme ayrılmış olan bu çok amaçlı bina, konferans, tiyatro ve sanatsal performanslar için tasarlanmış. Oditoryum, bir sergi alanı barındıran küçük bir yapının üzerinde iki büyük çinko üçgen altında konumlanmış. Üçgen şeklindeki çatılar ise bir yandan binaya görsel istikrar kazandırıken bir yandan da bulunduğu bölgeyi adeta ele geçiriyor.

KIRILARAK İÇİÇE GEÇMİŞ İKİ KAYA PARÇASI GİBİ; SHANGHAI WUZHOU INTERNATIONAL PLAZA

Mimar: Synthesis Design + Architecture & Shenzhen General Institute of Architectural Design and Research Co. Ltd
Yer: Shanghai, China

Shanghai Kent Metropol Projesi’nin üçüncü ayağını oluşturan ve Huatai Road üzerinde yer alan Shanghai Wuzhou International Plaza, şehrin farklı bölgelerinde enerji ve canlılık oluşturacak kentsel çevrelerin bir ayağı olarak planlanmış. Synthesis Design + Architecture ve Shenzhen Mimari Tasarım Enstitüsü tarafından Shanghai Wuzhou International Plaza için geliştirilen “Kentsel Kanyon” projesi ise açılan uluslararası yarışmada birincilik ödülü kazandı.

Yin and Yang kavramının geleneksel Çin konseptinden esinlenerek, şehrin kent dokusuyla projeyi birbirine bağlayan tasarım; kırılarak iç içe geçmiş iki kaya parçası gibi organize edilmiş ve böylece kayan bir kanyon formu yaratılmış. Plaza bina kabuğunun kavramsallaştırılan ‘nehrin oyduğu kanyon’ desenlenişi ise çizgili artikülasyonlarla ifade edilerek şehrin kentsel enerjisini cepheden çatıya birleştiriyor.

İKONİK VE YENİLİKÇİ; STATOIL REGIONAL AND INTERNATIONAL OFFICES

Mimar: a-lab
Yer: Fornebu, Bærum, Norway

Norveçli enerji üreticisi Statoil’in eşsiz ofis binası ikonik ve yenilikçi yapısı ile bu uluslararası öncü petrol şirketine yeni bir kimlik kazandırarak bulunduğu yerel çevreye de heyecan katıyor.

a-lab mimarları tasarımdaki en önemli zorluğu “Mimari boyut ile çevresindeki park ve ticari alanlar arasındaki dengeyi doğru ifade edebilmekti” olarak tanımlıyor.

Bu modüler çelik yapıda her lamel 3 kat yüksekliğinde, 140 metre uzunluğunda ve 23 metre genişliğinde. Modüller iç mekanda günışığı koşullarını optimize etmek için farklı noktalara odaklanmış ve zemin katında bir ortak atrium oluşturularak sosyal işlevlerin çoğunu bağlayan bir “kentsel plaza” yaratılmış. Böylece tasarım, binanın tüm kullanıcılarına demokratik kullanım hakları tanıyarak mükemmel çalışma koşulları sunmakta.
Bina tasarımının petrol endüstrisinin kendi inşaat form ve tekniklerini de üzerinde barındırdığı bu çelik üstyapı, farklı modüllerin 30 metreye kadar çıkma yapmasına da olanak sağlıyor. Yangın merdiveni ve servisleri de üstyapı ile stabilize dört dev beton çekirdek ile yoğunlaşmış. 1600 prefabrik parçadan oluşan yapının cephesi ise entegre pencereleri, yalıtım ve gölgeleme sistemleri ile yüksek enerji verimliliği sağlıyor.

Mimar: Holzer Kobler Architekturen
Yer: Lange Trift, Germany
Yıl: 2013

PALÄON’un metalik bina kabuğu etrafını çevreleyen çayır ve ormanların yanı sıra gökyüzünden geçen bulutların hareketlerini de yansıtmakta. PALÄON araştırma ve deneyim merkezi bu arkaik formu sayesinde çevresi ile bütünleşiyor.

Etrafındaki geniş açılı büyüleyici manzara adeta bu keskin ve büyük formatlı bina cephesini bir anlamda kesintiye uğratarak ormanın yeşilliğini, kömür madeninin kahverengi çukurlarını ve çayırda otlayan Przewalski atlarını kocaman bir ekran gibi yansıtıyor.

Sonuç olarak ortaya çıkan ve ifade yöntemleri üzerine kurulu olan mimari unsur insan yapımı bir görüntü ile doğal peyzaj arasında kalan ve alan için amblem görevi gören bir görüntüye sahip.

Mimar: WOHA
Yer: Singapore, Singapore
Yıl: 2013

Woha, Parkroyal’i ‘bahçe gibi bir otel’ olarak tasarlamış. Frangipani ve palmiye ağaçlarını destekleyen bol dökümlü bir sargı gibi tropikal bitkilerle düzgün silüetli muazzam gök bahçeler oluşturularak, her dört katta bir misafir odalarının arasındaki kolonlarla desteklenmiş.

Singapur’un son dönem mimarisi - özellikle şehir merkezi ve etrafında - jenerikten başka bir şey değil; iklim ve kültür farklılıkları gözetilmeksizin dünyanın herhangi bir yerinde görülebileceğiniz yapılar. Oysa mimari anonimdeki denge, bir dizi faktörü içinde barındırmasına rağmen yenilikçi tropikal bir şehri göz ardı etmiştir. Woha ise bu projesiyle Singapur’un modern silüetinin yersiz mülayimliğine aldırış etmeksizin kentin konumunu benzersiz bir ifade ile yeniden yorumlamıştır. Bu sıradışı bahçe gibi bina konsepti idealize edilmiş bir yeşil şehir.

Mimar: Zaha Hadid Architects
Yer: Phnom Penh, Cambodia

Phnom Penh kentinde yapılan ve Sleuk Rith Enstitüsü, Kızıl Khmer zulümlerinin bir araştırmacısı ve insan hakları aktivisti olan Youk Chhang tarafından kurulmuş. Kamboçya (DC-Cam) Dokümantasyon Merkezi’nin direktörü aynı zamanda insan hakları savunucusu olan Chhang “En iyi anıt sadece ziyaret amaçlı, düşünce ortamı sağlayan ancak günlük yaşantıdan uzak bir nesne değildir. Anıt sadece yansıma ve anma işlevine hizmet etmemeli aynı zamanda tüm nesiller için dinamik ve kapsamlı ortam oluşturmalıdır.” diyor.
Zaha Hadid Architects’in tasarımı olan yapı 5 ahşap strüktürden oluşuyor. Zemin katta ayrı hacimler oluşturan bu strüktürler, yükseldikçe ziyaretçiler, öğrenciler ve personel için farklı bağlantılar sağlayarak birbiri içine geçiyor ve bağlanıyor. Aynı zamanda bu 5 yapının her biri farklı işlevlere ev sahipliği yapıyor. Bu işlevler; soykırım çatışmaları ve insan hakları üzerine yoğunlaşan bir lisansüstü okul ile Güneydoğu Asya’daki soykırım üzerine bulunan tüm kaynakların koleksiyonunu barındıran bir kütüphane; ulusal ve bölgesel politikalarla söylemlerin üzerine yoğunlaşan bir araştırma ve arşiv merkezi ile bir medya merkezi olarak sıralanmakta. Ayrıca herkes tarafından kullanılabilecek bir de oditoryum bulunuyor.

Zaha Hadid mimarisinin şiirsel bir parçasını oluşturan enstitü mimari dilde radikal bir değişimi göstermekte. Fütüristik geometriler yerine daha doğal algılanan bir görünüm elde edilen yapının bina kabuğunda yerel ağaçlardan elde edilen keresteler kullanılmış. Böylece yapının bulunduğu çevreye uyumu sağlanmış.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)