“Sürdürülebilirlik Üzerine Düşünmek Çok Çekici Ve Cazip Bir Konu, Hatta Biraz Da Tahrik Edici...”

DURMUŞ DİLEKCİ
DİLEKCİ MİMARLIK
Vitra Artema Sponsorluğunda

Sürdürülebilirlik üzerine düşünmek -içeriği hayli kabarık da olsa- bizim için çok çekici ve cazip bir konu hatta biraz da tahrik edici... Tasarım sürecine doğrudan veya dolaylı katılan tüm tasarımcılar için de durum böyledir. ‘Yapı’, olgu olarak önemli olmakla birlikte, gerçekte çok daha büyük bir resmin küçük bir parçasını oluşturmakta. Hiçbir şekilde mimari yapıyı kentin; sosyolojik, kültürel, coğrafi dinamiklerinden bağımsız bir şekilde ele alamayız. Yoksa sadece çizelim, arkamıza yaslanalım ve seyredelim...

Yapıyı yaşayan bir canlı gibi ele alarak; konut ve ofis projelerinden, sağlık ve eğitim yapılarına kadar çok geniş bir yelpazede proje çalışmaları yürütmektesiniz. Projelerinizden ve tasarım kriterlerinizden bahsedebilir misiniz?

Dilekci Architects (DDA), 2003 yılında (iki ortaklı olarak) Uras x Dilekci olarak faaliyetine başladı, 2014 yılında ortaklık yapısı değiştikten sonra, faaliyetlerine Dilekci Architects(DDA) ismiyle devam etmekte.

Küçüklü büyüklü çok farklı konularda birçok proje hazırladık, akla ilk gelen tamamlanmış projelerim arasında; İstanbul’da Buyaka Alışveriş Merkezi ve Ofis binaları, Haliç Üniversitesi Sütlüce Kampüsü, Hilton Avcılar Oteli, Prestige Mall, İzmir Çeşme’de Mi’costa Otel ve konut projesi, Bakü’de Demirchi Tower ofis yapısını sayabilirim…

Halen üzerinde çalıştığımız projelerimizden; Aşçıoğlu Ataköy Selenium Konut Projesi, İzmir Çeşme’de Jumeirah Otel projesi, Paşalimanın Folkart Blu Otel ve konut projesi, Ankara’da İncek Tim Towers konut projesi, Kadıköy Bahriye Üçok Anaokulu, Bakü’de yüksek katlı ofis kompleksinden oluşan karma fonkisyonlu yapı projesi, Girne’de otel projesi ve Seferihisar’da yaşlılar için yaşam ve bakım alanı projelerimiz öne çıkıyor.

Kentlerimiz çevre yolları ile daha çok yeşil alanı tüketmekte, ticari ve yerleşim alanları arasında donatımsal kopukluk giderek artmakta, daha da fazla yol daha da fazla tüketim olarak problemin bir parçasını oluşturmakta...

Sürdürülebilirlik ilkelerine göre bir binanın ekonomik / ekolojik verim dengesi sizce nasıl olmalı?

Sürdürülebilirlik üzerine düşünmek -içeriği hayli kabarık da olsa- bizim için çok çekici ve cazip bir konu hatta biraz da tahrik edici... tasarım sürecine doğrudan veya dolaylı katılan tüm tasarımcılar için de durum böyledir. ‘Yapı’, olgu olarak önemli olmakla birlikte, gerçekte çok daha büyük bir resmin küçük bir parçasını oluşturmakta. Hiç bir şekilde mimari yapıyı kentin sosyolojik, kültürel, coğrafi dinamiklerinden bağımsız bir şekilde ele alamayız. Yoksa sadece çizelim, arkamıza yaslanalım ve seyredelim...

Sürdürülebilirlik, şehirlerin doğal yapılarından ayrıştırılamaz. Kentlerimiz çevre yolları ile daha çok yeşil alanı tüketmekte, ticari ve yerleşim alanları arasında donatımsal kopukluk giderek artmakta, daha da fazla yol daha da fazla tüketim olarak problemin bir parçasını oluşturmakta... Kentin bu dağınık yapısı, kentsel sürdürülebilirlik anlamında konuşulması gereken bir konu haline geliyor. Evinden işine günde 100 km yol yapan insanın harcadığı enerji, kaybettiği zaman, ailesinden çalınan hayat da sürdürülebilirlik anlamında değerlendirilmeli…

Konut sektörü; sürdürülebilir, yeşil ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için iyi bir fırsat olmasına rağmen, kamu ve ticari binalar aynı şekilde bu trendi takip ediyor diyebilir miyiz?

Sürdürülebilirlik kavramı bugün karşımıza kutsanmış bir kavram olarak çıkmakta... biraz da, ticari üretimin parçası haline gelen içi boşaltılmış ‘yeşil yapı’ söylemleri bu konuda konuşmayı daha da güçleştirmekte...

Türkiye ekonomisinde lokomotif rol üstlenen inşaat sektöründe; üretiminin %88’ini oluşturan konut üretimi ile sürdürülebilirlik üzerine birşeyler koymak çok zor ve bu noktada; farkındalığın artırılmasında biz mimarlara çok önemli rol düşüyor. Projelendirme sürecinde -en basit yaklaşımla- yapılarımızı; pasif çevresel etkileri kapsamış , toprakla ve çevresiyle akılcı ilişkiler kurmuş yapılar yapmak zorundayız. Kompleks projelerde de başka tedbirlerin alınması gerekmekte... Bu kompleks projelere yeni yaklaşım modelleri geliştirilmeli; üzerinde daha önce düşünülmemiş konuların çözümü konusunda ihtisaslaşmış, belki mimarlık veya mühendislik eğitimi üzerine üst ihtisas yapmış mühendislik alanları oluşturulmalı... Tarifi yeniden yapılması gereken ‘mimari bakış nosyonu’na sahip yeni mühendislik disiplinlerinin geliştirilmesi mümkün olacaktır.

Sürdürülebilir olmak sadece iklim, yer gibi kriterlerden oluşmamakta; tüketeceğin kadar üretmek, çevreyle ilişki kurmak, yakın çevreyi eğitmek, geliştirmek ve dönüştürmek… Örneğin; Seferihisar’daki 3. Bahar konut projem tamamen bu kavram üzerine inşa edilmiş bir proje. Yaşlılık dönemini üretken bir döneme dönüştüren etkileşimli bir yaşam modeli… Tüm bunlar sürdürülebilirlik kavramının içini dolduruyor, sertifikalar yok, etiketler yok… yaşam modeli var…

Mi’costa Otel ve konut projem de aynı şekilde, sadece kendi yeri ile ilgili potansiyellerini kullanır; güneşi doğru kullanır, rüzgarı control eder, gerektiği kadarını içeri alır, eğim-kesit ilişkisi dengelidir… sertifika almak veya madalya takmak için yapılmamıştır.

Bunun dışında kamusal bir proje olan anaokulu projemde, taşımalı eğitime bir alternatif olarak okulun yakın çevresindeki mahalle çocuklarını hedeflemekte. Ayrıca, sürdürülebilirlik farkındalığı, anaokulu eğitiminin bir parçası haline de getirilecek. Platin bir sertifika alınması hedefi var ve bu hedefin varlığını bir kamu projesi için değerli buluyorum. İçinde pazarlama gibi endişeler barındırmıyor. Sadece daha iyiye ulaşmak ve rol model olma çabası…Yanında madalyaları takılı yatırım projelerine göre, sessiz ve iyi...

Kentsel dönüşüm kavramı altında gerçekleşen konut sektöründeki hızlı değişim hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

‘Kentleşme’ kavramı ‘şehirleşme’ veya ‘medenileşme’ kavramlarıyla yer değiştirmedikçe konuşulabilir bir ajanda oluşturamayız. Kentsel dönüşüm kavramındaki ‘kent’ kavramı düzlemsel iki boyutlu planlamayı tarif eder. Şehirleri dönüştürmek ise o kenti medenileştirmek, kültürel ve sanatsal olarak dönüştürmektir.

Terkedilmiş kent alanlarının yeni şehrin dinamiklerine yön veren yeni alanları tariflemesi gerekir. Yoksa hakim politik gücün kimliksiz bir uslup üzerinden şehirlere tek tip yapı grupları dikmesi, neyin dönüştürüldüğünü dürüstçe pek izah edemiyor. Bu haliyle kentsel dönüşüm ‘rant aklayıcısı’ bir kavram olmaktan öteye gidemeyecektir.

Bunun yanında, şehrin ara sokakları kişisel ve mütevazi müdahalelerle kendini dönüştürmeye çalışıyor. Sindirilerek, kültürün yön vermesine izin vererek... Etkisi çok daha güçlü bir model haline gelmekte...

Bu sayımızda “Sağlıklı bir gelecek için eğitim yapıları nasıl olmalı?” sorusunun cevabını arıyoruz. Bu bağlamda eğitim yapılarının mimarisi nasıl olmalı?

Kadıköy Belediyesi’nin kendi imkanlarıyla hazırladığı bir anaokulu projesi tesadüfen önüme geldi. Bu projeyi daha nitelikli hale getirebilmek için gönüllü olarak destek verebileceğimi ilettim. Onlar da olumlu geri dönüşte bulundular.

Daha iyiye ulaşabileceğimize inandığımız bir noktada, önümüzdeki koşulları zorlamamız gerektiğini düşünüyorum. Sosyal bir amaç olarak mahalle okulu ve sürdürülebilir olma niyetiyle yola çıkmak da tek başına yeterli bir neden. Yakın çevrede yaşayan anaokulu öğrencilerinin yürüyerek gelecekleri bir semt okulu...

Türkiye’de modern eğitim olanakları ile donatılmış mahalle anaokullarından bahsetmek çok zor, ya mevcut ilkokulların zemin katlarına sıkışmış ya da mahalle aralarında kalmış niteliksiz yapılar içindeler. Bu proje benim yerel yönetimlerle yaptığım ilk iş. Süreci yürütürken bazı zorluklarımız oluyor, ancak yine de heyecanlıyım. Umarım hakettiği şekilde projeyi tamamlayabiliriz.

Eğitim yapılarında “engelsiz yaşam” üzerine düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Sadece eğitim yapıları değil, hayatın tüm alanlarında engelsiz yaşama uygun alan planlamaları ve erişim senaryoları geliştirilmesi önemlidir. Hayatımızdaki, beynimizdeki engellerin kadırılması için modern ve nitelikli bir eğitim olması ön şart. O zaman; rampa, asansör, kaldırım yüksekliği gibi fiziki yansımaları konuşmaya gerek kalmayacaktır.

Peki eğitim yapılarının mimarisi çocukların/gençlerin başarısına etki eder mi? Nasıl?

Mimari, bellekle doğrudan ilişki içine girer. Eğitici ve öğretici bir tarafı vardır... İnsan psikolojisi ve mekan tasarımı doğrudan ilişkili bir araştırma alanıdır. Eğitim yapıları ise çocuk gelişiminin asli altyapsını oluşturması nedeniyle çok önemlidir. Bireysel özgürlük alanları yaratabilecek ve çocuk perspektifini odağına koyan bir planlama üzerine kurgulanmalıdır; ölçüler, hacimeler, renk ve dokular, akustik, iç-dış ilişkisi gibi kavramlar bu planlamaya doğrudan etki eder.

Sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam için iç mekan kalitesi önemli. Bu bağlamda malzeme seçiminde öne çıkan kriterler neler olmalı?

Mimari tasarım samimi olmalı... Kaplama malzemeleri, orjinalin yerini almaya başladı. Ben mimari ve iç mekan tasarımlarımda sadece kendini ifade eden materyallerle ilgiliyim, -gibi yapan materyallerin kullanımından kaçınırım. Malzeme her neyse sadece kendisinden bahsetmelidir.

Sürdürülebilir olmak sadece iklim, yer gibi kriterlerden oluşmamakta; Tüketeceğin kadar üretmek, çevreyle ilişki kurmak, yakın çevreyi eğitmek, geliştirmek ve dönüştürmek… Tüm bunlar sürdürülebilirlik kavramının içini dolduruyor, sertifikalar yok, etiketler yok… Yaşam modeli var…


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)