''Mimarlık, Yapıların Kiracı ve Kullanıcılarıyla da İlişkili Bir Meslek''

Aktuğ SİVRİOĞLU

AS/OS Mimarlık

Biz mimarlığın sadece sektördeki yapılar için değil yapıların kiracıları ve kullanıcılarıyla da bire bir ilişkili olduğunu düşünüyoruz. Çünkü perakende sektöründeki oyuncuların en önemli konusu operasyon. Yatırımcının yatırım maliyetini nasıl yöneteceği onlar için ciddi bir mesele.

Öncelikle sizi ve AS/OS Mimarlığı tanıyabilir miyiz? 

AS/OS Mimarlık 2010 yılından beri var olan bir mimarlık ofisi. 15 yıllık profesyonel mimarlık birikimim sonunda kendi yolumdan gitmeye karar verdim ve AS/OS Mimarlığı kurdum. Küçük binalardan ziyade daha çok kompleks ve büyük ölçekli binalarda mimarlığı öğrendim diyebilirim.  AS/OS Mimarlık’ın var olma sebebi benim Multi Turkmall ekibindeki koordinatör ve teknik müdür olarak çalıştığım dönemden edindiğim çevrem oldu. 

Projelerinizde tasarım süreçleri nasıl işliyor?

İlk başlarda yeni kurulmanın verdiği bilinçle küçük projelerle işe başladık. Daha çok retail ve perakende sektörüne yönelik olarak başladığımız projeler şimdi daha çok çeşitlendi. AVM yerleşimlerindeki sinema mekânlarıyla çalıştık. Biz mimarlığın sadece sektördeki yapılar için değil yapıların kiracıları ve kullanıcılarıyla da bire bir ilişkili olduğunu düşünüyoruz. Çünkü perakende sektöründeki oyuncuların en önemli konusu operasyon. Yatırımcının yatırım maliyetini nasıl yöneteceği onlar için ciddi bir mesele.  Cinema Pink markasına hizmet etmiş birisi olarak söyleyebilirim ki mekânlarını yaparken üzerinde durduğumuz en önemli konulardan biri de daha az enerji tüketerek verimli konfor şartlarını sağlayıp, sinemayı nasıl daha fazla kullanılabilir hale getirebileceğimiz sorusu oldu.

Sonuçta yalnız yapı için değil kiracıları için de bu çok önemli ve kritik, hatta kiracıları derinden etkileyen bir konu.  Enerji, elektrik  gibi maliyetleri etkileyen ve tüketimi belirleyen tüm cihazlar operasyon maliyetlerini de etkiliyor.  Bundan dolayı enerji verimli cihazlar ve daha uzun  ömürlü sürdürülebilir malzemeler seçmeye dikkat ediyorlar. 

Akyaka Park AVM

Sizin en ‘önemli’ gördüğünüz projeniz hangisidir?

Ofisimizin çıraklık projesi olarak gördüğümüz Ümraniye’de şu anda Akyaka AVM olarak devam eden AVM projesi. Burası aynı zamanda ofis sistemimizi de kurduğumuz bir proje süreciydi. Büyük ölçekli bir proje olduğu için büyük bir ekip ve farklı bilgi birikimleri gerekiyordu. Akyaka’yı yaparken İspanyol L35 firması ile birlikte çalıştık ve bu ortaklık hala devam ediyor. Ekibin Türkiye’de Forum Kayseri, Forum TEM gibi projeleri de bulunmakta. Bu tanışıklıktan kaynaklı L35 ile güzel bir stratejik ortaklığa girdik ve İstanbul şubesi olarak çalışıyoruz. L35 daha çok Lâtin ve güney bölgelere hakim Barcelona, İspanya merkezli bir grup. Paris’teki büyük ofisin yanı sıra farklı ülkelerde ortaklıkları bulunmakta. Bu ortaklıklardan başlıcaları yine güney bölgelerdeki Fas, Şili, Brezilya (Rio), Kolombiya, Bogota, Mexico City. 

L35 ile birlikte çalışmanızın sebebi nedir ? 

Dünyada mimarlık hizmetinin büyük kısmı İngilizler, Almanlar, Amerikalılar ve bunların Dubai, Şangay, Londra, New York ofislerinde yürütülmekte. Ve bu ofisler Kuzey dünyaya ve Arap yarımadasına hizmet etmekte. Bizim L35 ile ortaklığımızın ve uyuşmamızın en önemli sebebi de L35’in bunlardan çok farklı olarak Akdeniz Havzası ve Latin Amerika üzerinde yoğunlaşması. Çok iyi anlaşıyor ve birbirimizi çok iyi anladığımız için birbirimizi tercih ediyoruz. Kuzey Avrupa’lı bir insanla Akdeniz’li bir insanın ekolojik yapı algısı birbirinden çok farklıdır. İklim şartları dolayısıyla Kuzey Avrupa’da kapalı mekandaki ekoloji keşfedilmeye çalışılırken, bizde, Latinlerde, Akdeniz’lilerde açık mekan, açık mekândaki insan yaşamı ve onunla birlikte ekoloji ilişkileri tartışılabiliyor.

Sürdürülebilirliği projelerinizde nasıl ele alıyorsunuz?

Bu soruyu projeler üzerinden cevaplamak istiyorum.  Akyaka AVM projesi; AVM, ofis kuleleri ve konut yapılarını barındıran karma bir projeydi. Karma yapılardaki temel gereklilik, hepsinin beraber yaşayacağı aynı zamanda ayrı ayrı da yönetebileceği bir kurguya sahip olması. Bu proje sürecini Ant Yapı ile birlikte yürüttük. Farklı fonksiyonların bir arada yönetilmesi ve binanın verimli çalışması için ayrı sistemler öngörüldü. Yüksek yapıların hepsi yüksek yapı performansının gerekliliklerine göre ele alındı. Bu yapının bir sertifikasyonu yoktu ama L35 ve Ant Yapı’nın bilgi birikimi ve bir takım gerekliliklerle kendi kendini idame ettiren bir yapı ortaya çıkardık. Burayı konut yaşamını sürdürülebilir hale getirmek için konut işletmecisi olan Fraser işletiyor. 

Daha önce iki kule şeklinde yapılacak projede açık alanlar yaratabilmek amacıyla tek kule yapılmasına karar verildi. Ve kendi içerisinde açık alanda avlu yaratıldı, avludaki yaşantı ise kendiliğinden oluştu. Zorlama mekânlar arasında yaratılan bu sosyal açık mekân sosyal sürdürülebilirlik açısından önemliydi. İstanbul’da ne kadar yüksek yapılı bina yaparsak yapalım yeşili bir şekilde entegre etmemiz lâzım ki kullanıcısı da onu kullanabilsin.

Türkiye Finans Katılım Bankası

Bir başka projemizden bahsedeceğim: Bu da Türkiye Finans Katılım Bankası. Bu projede banka arsayı aldı ve arsa üzerinde  bankanın istekleri doğrultusunda şekillenen bu bina yapıldı. Arsa aşamasından itibaren bankayla konuşmaya başladık bu projede. Banka buraya yerleşirse neler isteyeceğine dair terzi işi bir bina yaptık. Bu aslında doğru bina üretmek için çok doğru bir yöntem. Bina yapıyoruz ama içine giren, her şeyini değiştiriyor. Biz burada binanın içini yapmadık ama binanın tüm kılıfını ve iç mekân parçalanmalarını onların ilerdeki isteklerine ve ilerdeki kullanımlarına yönelik olarak hazırladık. Verimlilik ve sosyal kullanım anlamında iyi bir bina çıktı ortaya.

Yeni projelerimizden Adana M1 projesini Fiba Group ve Metro Group için yaptık. 20-25 senelik AVM binası eskidiği için yenilemek istediler. Eski bir yapı olduğu için geçmiş yılların perakende alışkanlığına göre, kapalı mekanlar yüksek tavanlar olarak şekillenmişti. Zamanla ihtiyaçlar değişince Adana’nın açık alan ihtiyacı da arttı. Fiba Group’un da talebiyle Adanalının açık mekân ihtiyacına cevap verebilecek açık alanları arttırarak, sosyalleşme imkânı oluşmasını sağladık.

Bu projeyi, L35’in Madrid ofisiyle beraber yaptık, süreçte Barcelona ekibi de destek verdi. Tam bir fikirsel uyum ve işbirliği gerçekleştirdik.  Açık mekânda nasıl bir dünya kurulacağına dair İspanya’dan öğreneceğimiz çok şey var. İspanyollar bu konuda ülkelerini iyi bir şekilde besliyorlar. Bu alışkanlıklarıyla İspanyollar bize güzel bir rol model oldular. Biz de o alışkanlıkları Türkiye’de nasıl yapabiliriz düşüncesini Adana’da hayalden çıkarıp gerçeğe dönüştürmeye çalıştık. Adana insanların dışarıyı çok kullandığı hareketli ve renkli bir şehir. Dolayısıyla yeme içme mekânları da dış mekânda yeme alışkanlıklarına göre organize edildi.

Adana M1 AVM

Burada en kritik konulardan biri Adana’da deniz olmamasına rağmen şehir halkının suya karşı manevi bir özlem duymasıydı. Adanalı suya hasret ve suyu seviyor. Su özlemlerini mutlaka gidermek gerekiyor. Bu tasarımla gece bile çocukların suyla iç içe olabileceği renkli görüntülerin ortaya çıkacağı bir alan yaratıldı. Biz mekânda bu su özlemini gidermeye çalıştık. Çok operasyon maliyeti gerektirmeyen teknik sistemler ile su tüketimini geri dönüştürerek optimize edecek şekilde kurgulanan bir havuz yaptık. Türkiye’de ticari iştahın karşısında kimse duramıyor. Biz de bu havuzu kurgularken bunu düşünerek konumlandırdık ki ileride buraya başka bir şey yapmaları mümkün olmasın. Uzun yıllar bu şekilde hizmet vermeye devam etsin. 

Anadolu ölçeğinde de AVM’ler yaptık. Foça kavşağında tam yolun kenarında İzmir’den Ayvalık aksında Kasaba isimli bir AVM projemiz oldu. Bu yapıyı yaparken küçük bir mahalle meydanı gibi ortasında bir avlu ve avlunun etrafında da mekânlar olsun istedik. Foça’nın yerel kültüründen yararlandık, duvarlarda Foça Taşı kullandık. Bu taşın ustalarını bulduk ve uygulamasını onlar yaptılar. Foça evlerinin dokusunu buraya adapte ettik. Yerel malzemeyle binaların barışık olması tasarımın bir parçası haline getirince mümkün oluyor.  Biz yapıyı yaparken rekabet ya da başka bir nedenle yapı AVM olarak kullanılmaya devam edemezse binayı yıkıp gelişi güzel bir fonksiyona çevirmek yerine buraya bir okul geldiğinde de burada bir dünya kurabilsin. Yani fonksiyon değişse de sosyal sürdürülebilirlik devam etmeli diye kurguladık.

AVM yapıları deneyimlerinize dayanarak bu konuda son yıllardaki gelişme ve beklentileri öğrenebilir miyiz?

Tüketim mekânlarını çok sevsek de mekânın bizi beslemesi de gerekiyor. Ülkemizde perakende yapıları öyle yoğun ki sektör ciddi bir rekabet ortamında. Artık sadece eski tip kutu formunda AVM’ler yapmak yeterli olmuyor. Perakende yapılarının içerisine sosyal hayatı  da dahil etmek gerekiyor. Çünkü bu noktada  konut  pazarlaması gibi yap - sat sistemi işlemiyor. Bir mülkü kiralarken ya da yönetirken altmış yılını göz önüne almak zorundasınız.

Eğer bir AVM yapısı tasarlıyorsanız insanlar bu yapıyı ne kadar kullanmak isteyecekler sorusunu sormanız gerekir.  AVM yapıları üzerinde çok düşünülmesi gereken yapılardır. Çünkü enerji maliyetlerini optimize etmek zorundasınız ki  kiracıyı memnun olsun.  Aynı şekilde operasyon maliyetlerini en düşük tutmanız gerekiyor. Onun için ilk günden itibaren seçtiğiniz sistemlerin çok akıllı olması lazım. Türkiye’de sürdürülebilirlik konusu gündeme gelince genellikle ilk olarak akla enerji, verimlilik, seçilen sistem ve malzemeler geliyor. Ancak sosyal sürdürülebilirliğin de sağlanması gerekiyor. Sosyal sürdürülebilirlik ayağı için de AVM’ler çok kritik noktalar. Bir mahallenin, bir şehrin sosyal sürdürülebilir olması için çok kritik mekânlardır. Orada yaptığımız açık alanların oradaki insanları bir şekilde besliyor olabilmesi gerekiyor. Oraya sadece alışveriş için gelmeyecek. Orada sosyal hayatını devam ettirebilmek için de gelecek. Bunun için sadece restoran yapmak yeterli değildir. Sadece tüketerek bunu sağlayamayız.

Mint Çağlayan

Bizde ücretsiz mekân pek yoktur, bu tür mekânlar genellikle parklar görülüyor. AVM’ler de aslında belli gruptaki kişiler için ücretsiz mekânlardır. Kışın ısınmak, yazın ise serinlemek için gelen kişiler vardır. Bu anlamda AVM’ler kendi mantığıyla çok çelişen yapılardır. Bir yandan harcatmaya çalışıyor ama bir yandan da bazıları tarafından ücretsiz mekânlar gibi algılanırlar. Özellikle bizim gibi düşük gelirli toplumlarda mekânı öyle bir kurgulamalıyız ki sürdürülebilir sosyal yaşantının içerisine bir şekilde yerleştirebiliyor olalım. 

Konut projeniz var mı? Bahsedebilir misiniz?

Konut projesi olarak Mint markası ile çalıştığımız dönüşüm projesi var. Yeni nesil apartman olarak ifade ediliyor.  Mint Markası Kağıthane ve Şişli bölgesindeki parselleri dönüştürmeye çalışıyor. Bir sonraki jenerasyonun dönüşümü buralarda olacak Mint’in bakış açısı şu; metroya vs. ulaşılabilir, hayatın içerisinde olan yerler… 

Bu proje ile  Türkiye’de ilk olan EDGE Sertifikası alıyoruz.  EDGE Dünya Bankası’nın bir sertifikasyon sistemi. Türkiye’ye de Altensis getirdi. Onlarla beraber yapılan çalışma sonucunda EDGE Sertifikalı ilk konut projesi olacak. Finansla ilişkisi olan daha farklı yapıda kurguladık. Burada yine standart küçülen mekânlarda maksimum verimlilik nasıl yapılır, güneş ve suyu tekrardan nasıl döndürebiliriz diye araştırıyoruz.  Yeşil bina bilincini yeni neslin mekanlarda deneyimleyerek öğreneceğine inanıyoruz.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)