Mitosa Karşı Bilim

Ahmet Filmer

Nasıl ki, sağlıklı bir yaşam için, içinde yaşanan evin ekonomik idaresi kadar ekolojik yapısı önemliyse, üzerinde yaşamakta olduğumuz gezegende de sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilmesi için bunun yapısına ve idaresine dair bilgi sahibi olmamız gerekiyor.

Uzayda ve yeryüzünde edinilen bulguların ışığında, bilimsel olarak büyük patlamadan bugüne kadar geçen 13 milyar 700 milyon yılın yaklaşık simulasyonunu yapabilecek düzeydeyiz.

Değişik kültürlerde Platon’un Atlantis betimlemesi benzeri değişik yaradılış ya da yokediliş mitosları vardır. Yaratan ve düzeni kuran tanrısal güç tüm mitosların ana fikrini oluşturur. Bu mitoslarda genel olarak herşeyden önce kaos vardır, boşluk ve hiçlik anlamındadır kaos. Kaostan dişi varlık ile erkek varlık doğar.

Yer, gök, denizler ve tanrılar da onlardan doğarlar. Tanrılar insanı yaratırlar, ama sonradan onunla birleşip çoğaldıkça kendi özlerini kaybederler. Doğa güçlerini simgeleyen bu ilk tanrıların soyları giderek tükenir. Onların yerini tek tanrılı dinler ve aklın iktidarına dayalı, insan merkezli bir dünya görüşü alır.

Tanrı adını kullanmaktan özenle kaçınmakla birlikte bilim de en baştaki boşluk ve teklikten her şeyin oluştuğunu söyler. Oluşumu tarif edebilen fizik teoriler ve onları destekleyen matematik modeller sayesinde biz bugün 13 milyar 700 milyon yıl öncesinde meydana gelen “big bang” yani büyük patlamaya kadar geri gidebiliyoruz.
Kainatın başlangıcı sayılan büyük patlama ile madde oluştu. Uzay boşluğunu doldurarak genleşen madde ile birlikte zaman da işlemeye başlamış oldu. Başlangıçtan bu yana kainat genleşmeye ve giderek soğumaya devam ediyor.

Uzayda ve yeryüzünde edinilen bulguların ışığında, bilimsel olarak büyük patlamadan bugüne kadar geçen 13 milyar 700 milyon yılın yaklaşık simulasyonunu yapabilecek düzeydeyiz. Sadece patlama ile ondan sonraki milyonda bir saniye arasında neler olup bittiğini izah etmekte yetersiz kalıyor bütün kuramlar. Mikroskobik bir boyuttan astronomik bir sonsuzluğa doğru oluşan bu ani şişme sonucunda oluşmuş olduğu varsayılsa da evrenin, maddenin, uzayın ve zamanın tam olarak neden ve nasıl oluşmuş olduğuna dair hiç bir bilimsel kanıt yok henüz elimizde. Yani Bilim insanları için de halen Tanrının eli şimdilik tek veri olarak kalmaya devam ediyor...

“OİKİA LOGOS” Dünya Bizim Evimiz

Antik çağ felsefesinin kullandığı biri birine çok yakın iki terim vardır: LOGOS ve NOMOS. Logos, değişmeyen evrensel yasa anlamına gelir, sonraları akıl, mantık, bilim anlamında kullanılmıştır. Nomos ise, tanrının buyruğu anlamında olup sonraları gene kural ya da yasa anlamında kullanılmıştır. Logoslar evrenin mutlak gerçeklerini ifade ederler ve değişmezlerdi. Nomosları tanrılar gerektiğince buyurur ve yollarlar, ozanlar ve filozoflar da krallarına taşırlardı; yani nomoslor yerine ve zamana göre değişebilirdi.

Yeni bir kavram üretmek ve onu kabul ettirmek oldukça zordur. Bu yazıya mevzu bahis olan kavram ile ilk kez Ernst Haeckel’in 1866 yılında yayınlanan “Organizmaların Genel Morfolojik Yapısı” adlı eserinde karşılaşıyoruz.

Üzerinde yaşadığımız dünyayı evi (Yunanca: oikia/oikos) olarak hissedebilmiş olmalı ki Haeckel, dilbilimi açısından, evrensel yasa ile uyum içinde olan, değişmeyen, yeryüzünün (evin) yapısı anlamına gelen, oikia ve logos kavramlarının bileşiğinden türetmiş olduğu “ekoloji” sözcüğü arkasından gelenlerce benimsenerek günümüze kalabilmiştir.

Ekoloji kavramının etimolojik bir kardeşi daha vardır: ekonomi. Üreme ve üretim, tükenme ve tüketim, paylaşım ve dönüşümlerin ifadesi olarak, evi idare eden güncel, değişken kurallar anlamına gelen oikia ve nomos kelimelerinden türetilmiştir.

Nasıl ki, sağlıklı bir yaşam için, içinde yaşanan evin ekonomik idaresi kadar ekolojik yapısı önemliyse, üzerinde yaşamakta olduğumuz gezegende de sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilmesi için bunun yapısına ve idaresine dair bilgi sahibi olmamız gerekiyor.

Bu açıdan bakıldığında, Ekoloji ve Ekonomi hakkında düşünmeye başlayabilmek için önce evrenin başlangıcına zorunlu bir yolculuk yapmamız gerekecek.

Bilime Göre Evren Nasıl Oluştu

Kainatın başlangıcında, her şeyden önce Kaos vardı. Madde, uzam ve zaman henüz yoktular. Neden ve nasıl olduğu bilinmeyen büyük bir patlama olduğu, maddenin de bu patlama sonrasında oluştuğu varsayılmaktadır. Uzay boşluğunu doldurarak genleşen madde ile birlikte zamanın da işlemeye başlamış olduğu tahmin ediliyor.

Büyük patlama teorisi ilk kez 1920’li yıllarda ortaya atıldı. Galaksilerin birbirlerinden hızla uzaklaşmakta olduklarının tespit edilmiş olması bu patlamanın başlıca delilini teşkil ediyordu. Uzayın genleşmesinin ölçülebilir olması neticesinde de büyük patlamanın günümüzden 13 milyar 700 milyon yıl önce gerçekleşmiş olduğu hesaplandı. Bu gün bilim insanları ellerindeki enstrumanlar sayesinde 13 milyar yıl öncesine bakabilme yetisine sahipler. Bu da neredeyse büyük patlamadan 1 milyar yıl sonrasını görebilme anlamına geliyor.

Yapılan hassas ölçümler sonucunda bilim insanları uzayın üç boyutlu değil, sadece iki boyutlu bir düzlemde varolduğunu saptadılar. Başlangıçtan bu yana kainat genleşmeye ve giderek soğumaya devam ediyor. Bu genleşme bir gün son bulacak ve yerini “Big crunch” denilen kendi içine çökmeye büzülmeye mi bırakacak? Uzaybilimcilere göre eldeki bilgiler ve varsayımlar henüz genleşen malzemeyi durduracak ve bu işlevi geri dönüştürecek miktarda karşı madde olmadığı doğrultusunda.

Big Bang

Kainatın başlangıcına geri dönecek olursak, akla şöyle bir soru takılıyor:
Nasıl olabilmişti de bir hiçlikten madde oluşabilmişti.?

Patlama sırasında tüm madde bir plazma halinde bulunuyordu, çok yoğun ve çok sıcak bir parçacık çorbası halindeki kainatın tamamı o anda bir protondan bile daha küçüktü.

Büyük patlamadan sonra saniyenin milyonda biri kadar bir zaman geçmişti ki, ısı henüz bir trilyon dereceydi, plazma şeklindeki enerji bir anda ışınıma, parçacıklara ve antiparçacıklara dönüştü; üç kuarkın bir araya gelmesi sonucu protonlar ve nötronlar oluşurken, aynı anda elektron, positron, gluon ile foton ve bunların antiparçacıkları oluşmakta ya da bozunmaktaydı.

Patlamadan bir saniye sonra ısı 10 milyar dereceye, 3 dakika sonra ise bir milyar dereceye kadar düştü. Bu sırada bir protonla bir nötronun kaynaşması sonucu ilk atom çekirdeği deuterium(ağır hidrojen) oluşumu başladı; ısı düştükçe helium, lithium ve berilyum çekirdekleri bu oluşumu takip etti.

Element olarak nitelendirdiğimiz kimyasallar tüm canlı ve cansız maddenin temel taşlarıdır. Milyarlarca yıldır yeryüzünde doğal olarak bulunan 90 civarında kimyasal element vardır; ilginçtir ki, insanlar bunları ancak 18. yüzyılda keşfebilmişlerdir.
Başlangıçtaki bulutsu ya da sis halindeki parçacıklardan ilk hidrojen atomu oluştuğunda büyük patlamadan tam 300 bin yıl geçmişti. Bu birleşme için ısının o dönemde 3000 Kelvin’in altına düşmüş olması gerekiyor. Yeryüzündeki tüm canlı ve cansız maddenin temel taşlarını oluşturan diğer elementler ise tahminen büyük patlamadan ancak bir milyar yıl sonra oluşmaya başladılar. Uzay o zaman tek bir nükleer füzyon reaktörü gibi işlemekte, galaksiler, yıldızlar ve gezegenler bir bir ortaya çıkmakta ya da yeniden parçalanıp yok olmaktaydılar.

İşte bu bulutsuların bünyesinde hüküm süren yüksek ısının tesiri altında iki hidrojen atomunun füzyonu(atom çekirdeklerinin birleşmesi) sonucu ilk helium atomu oluşmuş olmalı. Tüm yaşamın temel taşlarını oluşturan diğer elementler de bu şekilde meydana geldiler; karbon örneğin 3 helyum atomunun, oksijen ise bir karbon ile bir helyumun kaynaşması neticesinde oluşmuşlardır.

Bugün sentetik olarak üretilen ve radyoaktif olanlarla birlikte 118 element bulunuyor; evrende ise bunlardan daha da fazlası olmalı. Yeryüzünde yeni elementler üretebilecek birkaç laboratuar var, buralarda atomlar hızlandırılarak çarpıştırılıyorlar, bu çarpışmalar sonucu ortaya yeni radyoaktif çekirdekler çıkıyor, aynı milyarlarca yıl önce uzayda yıldızların oluşmasını sağlayan doğal element oluşumları gibi. 

Bundan sonraki sayımızda ise sürecin devamı olarak “Güneş sistemi ve Gezegenler ile Dünya”nın oluşumunu ele alıp, ekosistemimize ve yapısal çevremize doğru yaklaşacağız…


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)