Mortepe Ekolojik Evi

Neptün Öziş tarafından tasarlanan ve uygulanan ev, Çanakkale'nin Çetimbaşı Köyü'nde yer alıyor.

Neptün Öziş ekolojik tasarım sürecini anlatıyor: 

Kaynak: http://mortepe.com

''Şimdiye kadar neden şehirden kaçılır, ne iş yapılır, çocuğun eğitimi ne olacak, hastalansan nereye gideceksin diye  hep bir kaçış hikayesi.. Tamam onlara da devam edeceğim ama biraz da size Mortepe’yi anlatmak istiyorum. Nedir bu Mortepe projesi, bu projenin amacı ne,  nasıl tasarlandı nelere dikkat edildi, nasıl yaptık, ne kadar ekolojik, ne kadar konvansiyonel, biraz size bunlardan bahsetmek istiyorum.

Mortepe projesinin amacı ve projenin ekolojik tasarım ilkeleri

Hepinizin farkında olduğu gibi Türkiye’nin ve İstanbul’un içinde bulunduğu şartlardan dolayı artık, sakin ve huzurlu bir şekilde bir şehirde yaşamak ve çalışmak neredeyse imkansız hale geldi. Yıllardır heyecanla yaptığım işim, hayatı keyifle yaşama halim bu ortam içinde artık kayboldu, gitti. Kreatif bir insanın baskı ve huzursuz bir ortamda yaratıcılığını tam anlamıyla göstermesi çok zor, ve benim de hem daha huzurlu bir yaşam sürmek, hem de yaratıcılığımı kullanabilmem için buna bir çare bulmam gerekiyordu. Böyle bir ortamdan sanal olarak da olsa uzaklaşabileceğim, bütün varlığımla yaratıcılığımı ortaya çıkarabileceğim, huzurlu bir şekilde yaşayabileceğim bir ortam oluşturabilmek için ortaya çıktı Mortepe projesi.

Mortepe, Kaz Dağları eteklerinde bulunan bir köyde 4.5 dönümlük bir arasa içinde Edremit körfezine bakan bir zeytin, badem ve incir bahçesi.  Böyle bir ortamda hayallerini gerçekleştirmek istiyorsan, doğanın senin bir parçan değil, senin doğanın bir parçası olman gerekiyor.

Hayallerim ise, burayı benim ve benimle birlikte, kreatif işlere kafayı yoran kişilerin, rahatça, huzur içinde kullanabileceği, çalışmalarını, projelerini, tasarımlarını yapabileceği, keyifle zaman geçirebileceği bir alan haline çevirmek.

Fakat böyle eşsiz bir ortamda, doğada, beton bir bina dikerek olmaz bu iş. Her ne kadar bizler başka dertlerimizle uğraşmaktan daha vahametini anlayamamış olsak da, artık çevremize, doğaya daha duyarlı olmamız şart. Bunun olmasa da oluru yok. Hele ki, her türlü olumsuzluktan uzaklaşıp rahat ve huzurlu bir ortam istiyorsak, özümüze geri dönüp, doğanın bize sunduklarından faydalanmamız gerekiyor. İşte o yüzden de bu fikri mümkün olduğunca, (neden mümkün olduğunca, daha sonra anlatacağım) , ekolojik ve sürdürülebilir tasarıma ve yaşantıya uygun bir şekilde oluşturmam gerekiyordu.

Bu gereksinimleri düşünülerek başladı Mortepe projesi.

Mortepe projesi, kararları ofis içinde bir çırpıda verip, kağıt üzerine çizip, uygulamaya konulacak bir proje değil. Aşama aşama gidip, yaptıkça ihtiyaçların ve bir sonraki etabın ne olacağına karar verip, daha sonra bu yeni aşamalarla ilgili çalışmalar yapıp, uygulamaya konulacak olan bir durum çalışması ...

İşte bu sebepten dolayı, projenin başlangıcı olarak, arsayı, iklimi, doğayı, beraber çalışacağımız lokal taşeronları iyice tanıyıp bundan sonraki evrelerde daha tecrübeli hareket edebilmek amacıyla, ilk olarak arsaya  taban alanı 32m2 olan  köyün genel mimari görüntüsünden çok uzaklaşmayan ahşap bir bina ile başlamaya karar verdim. Böylelikle hem Mortepe’de yaşamaya başlayabilecek, hem de daha sonraki evrelerin ne olması gerektiğine yerinde karar verebilecek, projenin ilk bölümünü finansal olarak bizi zora sokmayacak bir şekilde bitirip bir sonraki etapları daha rahat planlayabilecektim.

Binanın, gerekli olan minimum kullanım alanının dışında ihtiyacım olamayan, gereksiz alanlar ile taban alanını büyütmekten kaçınıp, bina ısısını kolayca kontrol edebileceğimiz küçük bir alana sahip olması, tasarımın en önemli noktalarından biri oldu. Gereksiz alanlar hem maliyetin artmasına sebep olacak, hem de binanın kullanımı sırasında harcanacak enerjinin artmasına da neden olacaktı. Fakat bunun yanında küçük bir taban alanına sahip olmasından dolayı, kullanımı zorlaştıracak ve konforsuz hale getirecek bir yaşam alanı olmamasına da dikkat etmek gerekiyordu. Mortepe,  asma katı ile birlikte toplam 52m2 alana sahip küçük bir yaşam mekanı olmasına rağmen, bina alanını, aynı zamanda bir yat tasarımcısı olduğum için, mümkün olan en verimli şekilde kullanıp, çok daha ferah bir hale çevirdim. Yüksek tavan ve ortak kullanım alanlarını paylaşan mekanlar, hol, koridor gibi servis alanlarının kullanımdan çıkması, binanın iç mekanını 90m2 lik bir evden daha ferah bir hale getirdi. Binadaki  bu ferahlığı sağlayabilmek için bütün binayı tek bir mekan olarak tasarladım ve bunun neticesinde binada  banyo dışında hiçbir kapalı mekan bulunmuyor.

Mimari projenin tasarımı sırasında, binanın güney cephesine, dağ ve deniz manzarasına tamamıyla hakim olabilmesi için ve doğanın içinde olduğumuzu tam anlamıyla hissedebilmemiz için, 3m’lik yüksek cam doğramalar yerleştirdim.

Binayı arsaya yerleştirirken, doğanın bir parçası olabilmek için yapıyı, arsanın dışından bakıldığında mümkün olduğunca görülmeyecek şekilde saklamak, yapım sırasında doğaya ve ağaçlara zarar vermemek ve çok eğimli olan bu arsaya binayı yerleştirirken araziye az müdahale etmek gerekiyordu. Fakat bunların yanında da yapının yazın serin, kışın ise sıcak olabilmesi için güneş ışınlarının açısını kullanarak, yazın güneşin dik gelen ışınlarından en kısa zamanda kurtulabileceğim kışın ise eğik gelen güneş ışınlarının gün batımına kadar binanın içine girmesini sağlayabileceğim bir alanda binanın yerleşmesini sağlamam gerekiyordu.  3-4 ay boyunca arsada etkin rüzgarları, güneşin günün farklı saatlerinde arsaya düşme açılarını inceledikten ve buna göre binanın üzerine oturabileceği alanları araştırdıktan sonra, binayı şu anda bulunduğu noktaya yapmaya karar verdim. Bulunduğu konumda, bina yazın saat 16.00’dan sonra gölgede kalırken, kışın gün batımına kadar güneş alabiliyor.

Ekolojik bir bina yaparken, binanın mümkün olduğunca doğal yollarla ısıtılıp soğutulmasının dışında, bu ısının da bina içinde olabildiğince muhafaza edilmesi de çok önem kazanıyor. Bu sebepten, her ne kadar, bir çok kişi söyleyeceğime katılmasa da, kullanacağınız malzemenin teknik olarak size ne kadar  bu olanakları sunduğunu, ne kadar bakım gerektirdiğini, maliyetlerinin uzun vadede masrafınızla ne kadar mantıklı bir oran sağlıyor göz önüne aldığınızda, gerektiğinde bazı malzemeleri kullanırken, ekolojik malzemelerden ödün verilenebileceğini düşünüyorum. İşte bu sebepten, ahşap binada, hava akımını durdurmak ve ısı izolasyonunu verimli bir şekilde sağlayabilmek için duvar içlerinde yüksek yoğunluklu taş yünü, doğramalarda ise PVC ve izolasyonlu ısıcam kullandım. Bu sayede kışın genelinde güneş ışınlarının binayı ısıtması ile çok soğuk günler dışında ilave ısıtmaya ihtiyaç duymadan ısıyı içeride tutabilmek, yazları ise etkin rüzgarlar sayesinde evin içinde hava akımı oluşturup, binayı serin tutmak mümkün olabiliyor. Kuzey cephesi tamamen sağır olan binanın, hem kışın soğukla teması mümkün olduğunca kesildi, hem de köyün yerleşimi binaya göre kuzeyde kaldığı için, binanın içindeyken köyle bütün görsel bağlantınız kesilmiş oluyor, bu sayede  iç mekandan dışarıya baktığınızda neredeyse hiç insan eli değmemiş bir görüntüye sahip oluyorsunuz.


İşte bu ihtiyaçlar ve mimari çözümleriyle oluştu Mortepe binasının projesi. ''



Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)