Yapının En Saf Bileşeni ‘Beton’...

MURAT KADER

İki Design Group

Oyak Beton Sponsorluğunda

Fotoğraf : Can Görkem Halıcıoğlu

Benim vazgeçemeyeceğim malzeme beton, projeye nereden başlıyoruz, temel atma töreninde hangi malzemeyi kullanıyoruz. Tabiki beton, orada ne ahşap var, ne cam, ne de renk malzemenin en saf hali yapının en saf bileşeni beton var.

Bu sayımızın konusu; ‘Mimarlar ve Vazgeçemedikleri Malzemeler’... Çevre duyarlı yapı malzemeleri artık çağdaş teknolojilerle üretiliyor, bunların piyasa kabulü konusunda ne düşünüyorsunuz?


İnşaat sektöründe çevre dostu olarak nitelendirilen malzemeler ekonomik boyutları nedeniyle yatırımcıların çok tercih ettiği ürünler değil. Ancak bazı malzemeler var ki; fiyat farkları küçük yüzdelerde, yatırımcı bu farkları kabul ederek projelerde kullanabiliyor. Mesela yıllarca normal dış cephe boyalarını kullandık, bu boyalar cepheye sadece renk verdi, bir miktar da sudan korudu yapıyı. Günümüzde ise silikon takviyeli boyalar üretildi. Boyanın içindeki küçük silikon tanecikleri, boya cepheye uygulandığında hem renk veriyor, hem de sudan koruyor ve aynı zamanda da ısı yalıtımı sağlıyor. Bu tip malzemelerin kullanımı konusunda bu gün yatırımcıyı ikna etmek daha kolay oluyor.

Diğer bir örnek de deck malzemeleri... Teknolojinin çok gelişmiş olduğu özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde tamamen atık kağıtlardan sıkıştırılarak yapılan, uzun ömürlü ve dayanıklı Deck markaları var. Ancak fiyatları dolayısıyla bu ürünleri projelerde kullanmak için yatırımcıyı ikna edemiyoruz. Bu kadar çok projede kullanılan ahşaba baktığımızda acaba biz bu kadar ahşabı yerine koyabiliyor muyuz? diye sormadan edemiyor insan. Bir araştırma sonucunda geçen yılın tahminlerini paylaşmışlar, Dünya genelinde harcanan ahşap ile yerine konulan arasında %8’lik bir fark var. Yani %8 oranında eksiye düşmüş durumdayız.

Dünya genelinde uygulanan LEED, BREEAM ve benzeri sertifika sistemleri çevre dostu malzeme kullanımını destekleyen uygulamalar. MIPIM’de katıldığımız bir panelde tartışılan ilginç bir bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum. Avrupa genelinde bir yıl içinde LEED ve BREEAM’e başvurmuş proje sayısı açısından Almanya 110 proje ile ilk sırada iken Türkiye’de 2 yıl önce bu sertifika sistemlerine başvuran proje sayısı 130 idi. 2013’de ise bu sayı 400’e çıkmış. Bu durum ülkemiz adına sevindirici ancak biz herşeyi çok hızlı tüketiyoruz. Önemli olan bunları hızla tüketmek değil, gereğini yerine getirmek. Proje sayısı olarak baktığımız zaman belki açık ara öndeyiz ama kişisel kullanım, atıkların geri dönüşümü, bireysel projelere baktığımızda aynı hassasiyeti göstermediğimizi düşünüyorum.

Betonarme bir takım avantajlar sağlıyor. Betonun içine konacak bir katkı malzemesi ile aynı zamanda izolasyonu da sağlamış oluyorsunuz. Onun yerine kullanacağınız petrol ve petrol türevlerinden üretilen izolasyon malzemelerini kullanmıyorsunuz, dolayısıyla doğal kaynakları daha az kullanmış oluyorsunuz. Biz bu durumu yatırımcıya anlatmakta zorlanabiliyoruz. Bu türde ürünleri üreten firmaların bu avantajları çok iyi ifade etmesi ve anlatması bizlerin işini bir nebze olsun kolaylaştırıcağını düşünüyorum.

Günümüzde cam ve cam ürünleriyle ilgili teknolojiler inanılmaz gelişmekte. Bu malzemeyi kullandığınız zaman o gelişmiş teknojilerden yararlanmalısınız ki ısı kaybı ve kazancı değerleriniz optimum seviyede olsun. Mimar olarak kullandığımız her malzemeyi seviyoruz, her malzemenin artı ve eksilerini işverenle paylaşıp değerlendiriyoruz. Gel gelelim biz bu camı kullanmak istiyoruz ama camı filmlemeliyiz, katmanlamalıyız, detaylandırmalıyız dediğimiz zaman çoğu zaman zorluklar yaşanıyor çünkü projeler büyük, adet ve metrajlar büyük, bunları alt alta topladığınız zaman milyonlarca dolar ek yatırım gerektiriyor. Dolayısıyla yatırımcı rekabet gücünü azaltacağı gerekçesiyle bu maliyetleri kabul etmek istemiyor. Burada çok nazik bir denge var aslında. Öyle müşterilerimiz var ki; özellikle mekanik projeler konuşulmaya başlayınca gri su toplama sisteminiz var mı? diye sorabilecek bilinç düzeyinde. Bu çok harika bir durum. Ancak henüz bu yaklaşımın yüzdesi oldukça düşük. Bu uygulamaların artması için tüketici düzeyinde bilinç seviyesinin artması gerekiyor. Ancak bilinç artacak diye beklerken vakit kaybediyoruz ve doğal kaynaklarımızı tüketiyoruz. Biran önce kaynakların doğru kullanımını sağlayan yaptırımların yasal platformda oluşturulması gerektiğini düşünüyorum.

Çok basit bir örnek vermek gerekirse; Belçika’ya Fransa’ya gittiğiniz zaman kalorifer peteklerinin 18 dereceden fazla ısınmadığını görüyorsunuz. Ama bizler 24 derecede kendimizi konforda hissediyoruz. Dünyanın 2/3’si 18-21 derce arasında yaşayabiliyorsa bizde 21-24 derece arasında yaşamayı bırakıp, 18-21 derece arasında yaşamayı öğrenebiliriz diye düşünüyorum.

Daha da önemli bir konu var, lavabo ve duşlarda kullanılan suların arıtılarak sulama ve temizlikte kullanılması; o kadar basit bir sistem ve yatırım maliyeti de o kadar minimal bazda ki bunun tesisat projelerinde zorunlu hale getirilmesi gerekiyor. Kentsel dönüşüm kapsamında gerçekleştirdiğimiz Tema İstanbul ve Vadi İstanbul projelerimizde bakanlığa verdiğimiz sözler içerisinde bu sistemler vardı ve gerçekleştirdik.

Azerbaycan’dan size bir örnek vermek istiyorum. Bir gümrük akademisi projesi gerçekleştirdik ve bakanlık düzeyinde bize sorulan 5 sorudan biri, bisiklet yoları ve park alanları olup olmadığıydı. Ben çok şaşırdım, var dedik yaptık gönderdik, makette beyaz ile gösterilmesini istediler, projeyi ve maketi gönderdik, bu sefer de yağmurdan korunaklı park yerleri talep ettiler. Dikkatinizi çekiyorum bisikleti sadece yazın kullanılacak bir ulaşım aracı olarak görmüyorlar. Kötü hava koşullarında da kullanımını hesaplıyorlar. Azerbeycan’da bu bilinç yerleşmiş, tabiki bizim ülkemizin coğrafyası dolayısıyla bisiklet kullanımının zor olduğu yerler olduğunu kabul ediyorum. Fakat bu bilincin ülkemizde de yaygınlaşması gerektiğini düşünüyorum.

Sizin bir mimar olarak vazgeçemeyeceğiniz ve kullanmaktan en çok keyif aldığınız malzeme hangisi?

Malzemenin en saf inşaat yapı elemanı betonarmedir. Beton bizim için çok değerli ve benim vazgeçemeyeceğim malzeme beton... Projeye nereden başlıyoruz, temel atma töreninden. Hangi malzemeyi kullanıyoruz?

Tabiki beton, orada ne ahşap var, ne de cam... Malzemenin en saf hali, yapının en saf bileşeni beton var. Bugün İstanbul değil Türkiye’nin en kuvvetli betonunu ilk ve tek kullanan firma biz olduk. Betonun en saf halini kullandığımız bir projede hazır beton üreticileri derneği tarafından ödül aldık. Aynı proje malzemenin en saf ve doğal hali kullanıldığı için Londra’da da ödüle layık görüldü.

Betonarmeyi özellikle Oscar Neimeyer’ın binalarında, Philip Johnson’ın binalarında ve Le Corbusier saf binalarında buluyorsunuz. Beton duvar yaptığınız zaman üzerine ahşap kaplamak zorunda değilsiniz, granit kaplamak zorunda değilsiniz hatta üzerine sıva yada boya yapmak zorunda da değilsiniz. Üzerine uygulayacağınız herhangi bir malzemeyi üretmek için doğanın belli kaynaklarını tüketmek zorundasınız. O yüzden betonarme binaların sürdürülebilirlik adına doğru kullandığınız zaman direk olmasa bile indirek faydası olduğuna inanıyorum. Özellikle son zamanlarda çok büyük metrajlı projelerde yeni yönetmeliklere göre büyük otoparklar gerekiyor. Yaptığımız projelerden sadece EMAAR projemizde 300.000m2 otoparkımız, TEMA projemizde 280.000m2 ve Vadi İstanbul projemizde ise 160.000m2 otoparkımız var. Topladığınız zaman 1.000.000m2 otopark alanı yapıyor ve bütün bu alanı betonarme structure olarak yapıyoruz ve son eleman olarak kullanıyoruz. Yapım tekniği aşamasında özel malzemelerle yapıp, üzerine başka malzeme kullanmıyoruz. Kum, çimento ve sudan oluşuyor ve doğada en kolay ulaşabildiğimiz malzemeler... Günümüzde betonarme teknolojisi o kadar gelişti ki bu gün dünyanın en yük binası olarak yaptığımız ve 800m yüksekliğindeki bina betonarme olarak yapıldı. Özel beton ve katkı malzemeleri ile güçlendirilmiş betonarme kullanılarak yapıldı. Çelik ve çelik ürünlerine en iyi alternatif betonarme. Bu yüzden biz betonarmeyi binalarda çok özel buluyoruz. Ayrıca betonarmesiz bir mimarlık olması mümkün değil ve bütün mimarlar beton kullanıyor.

Vazgeçemeyeceğiniz malzeme olarak özellikle betonu vurguladınız. Hayal gücünüzü biraz zorlasak ve kendiniz için betondan bir yapı tasarlamanızı istesek, ortaya nasıl bir yapı çıkar?

İnanın hiç düşünmedim. Biz yaptığımız binaların hepsini kendimize yapıyormuş gibi tasarlıyoruz. Müşteriden gelen bütün talepleri önümüze alıp, beyaz kağıdı masaya açtığımız dakikadan sonra onların hepsi bizim projelerimiz oluyor. Ayrıca bir özelliğimiz daha var, projelerimizin sonuna kadar hep sürecin içinde oluyoruz. Tasarladık, yaptık, bitti noktasında değiliz. Tema İstanbul projesi biteli neredeyse 8 ay oldu ama ben hala orayı gezmeye gidiyorum, yakınında olmak beni mutlu ediyor. Kendim için bir proje yaparmıyım derseniz, ben kendimi bu mesleğe adamışım, yaptığım her proje herkes için...kendim için bir proje yapmak hiç aklıma gelmedi. Bir düşüneyim bakalım bundan sonra kendim için nasıl bir tasarım yapardım diye...


Yorumlar

İnş. Y. Müh. Turan Kınacı 30 Mayıs 2014

Mimar arkadaşlara sormak lazım ; siz müteahhitlerin mimarımısınız yoksa toplumun mimarı mı? İstanbul daki projelerin çoğuna ve bunların mimarlarına,müteahhitlerine,belediyecilerine saygı duymuyorum. Bİr mimar nasıl betonu betonlaşmayı savunur. Nerede yeşil, nerede su ...
Koca koca apartmanlar, AVM ler yapabilirsiniz ,para da kazanabilirsiniz ,ama şehri katledenlerdenseniz saygınlığı hiç bir zaman kazanamayacaksınız.

Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)