Uhlemayr&Kroiss A4 Architekten’a Sorduk...

Soldan sağa: Fa- Werner Uhlemayr , Ursula Müller, Wolfgang Sodeur ,Claus-Peter Kroiss

Sürdürüebilir mimarlık, tartışmalarda merkezi işgal eder hale gelmiştir. Konu, kamusal alanlarda olduğu gibi sürdürülebilirliğe doğrudan temas eden diğer yapı segmentlerinde de, gündemi belirler hale gelmiştir. Buna rağmen, kısa vadeli ekonomi ve çıkar gözeten, ucuz ve hızlı çözüm üreten geniş kitleli zihniyete karşı bir mücadele söz konusu olmaya devam etmektedir.

Almanya’nın dağlık yukarı Allgäu yöresindeki bir mimarlık bürosu Uhlemayr&Kroiss. Türkiye’den eds-architecture ile partner olan ofisin kurucu ortağı, mimar Werner Uhlemayr, mesleğini doğup büyüdüğü topraklar olan kırsalda sürdüren ve yöresine ait insan & mimarlık ile özdeşleşmiş biri olarak, öğreneceğimiz çok şeyin olduğu bir mimar.


Dolayısı ile bu röportajımıza yöre ölçeğinde verdiği yanıtları, Türkiye’de henüz sadece hayalini kurduğumuz gelişmiş, kalkınmış kırsala örnek olarak bakmamız faydalı olacaktır.

Yeşil, sürdürülebilir, ekoloji gibi kavramlar son yıllarda hayatımıza yoğun olarak girdi ve farklı mecralarda bir çok şekilde tartışılıyor. Sürdürülebilir mimarlık kavramı da günümüzün trend konularından bir tanesi. Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz?

Sürdürüebilir mimarlık, tartışmalarda merkezi işgal eder hale gelmiştir. Bunu sağlayan çıkış noktaları ve bilinç oluşmuştur. Konu, kamusal alanlarda olduğu gibi sürdürülebilirliğe doğrudan temas eden diğer yapı segmentlerinde de, gündemi belirler hale gelmiştir. Buna rağmen, kısa vadeli ekonomi ve çıkar gözeten, ucuz ve hızlı çözüm üreten geniş kitleli zihniyete karşı bir mücadele söz konusu olmaya devam etmektedir.

Mimarlık sürdürülebilir inovasyon için önemli bir arena denilebilir. Konut sektöründeki hızlı gelişim sürdürülebilir, çevreci ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için iyi bir fırsat olsa da, kamusal ve işyeri binalarının bu gelişimi biraz geriden takip ettiğini söyleyebilir miyiz? Bu bağlamda mimaride sürdürülebilir tasarım aşamalarından bahsedebilir misiniz?

Sosyal konut sektörüne verilen değer ve kalite beklentisi giderek yükselsede, yatırımcının kullanıcı olmadığı gayrimankullerde sürdürülebilirlik arayışı azalmakta, buna verilen değer düşmektedir. Bu alanda bir zihniyet dönüşümünün ipuçları hissedilse de, henüz kendini kabul ettirdiğini söyleyemeyiz.

İnşaat yöntemlerinin rasyonalizasyonundan sağlanacak ekonomik tasarruflar ile, yapıdan kaynaklanacak sağlık sorunlarının daha baştan oluşmamasının yaratacağı ekolojik tasarrufları karşılaştırmak konusunda ki düşünceleriniz nelerdir? Buna göre doğru bina yapım yöntemleri sizce nasıl olmalıdır?

Müstakil ev yapımında ve kamusal binalarda ekolojik yapı malzemelerinin kullanımı çok yaygınlaşmıştır. Beden, sağlık ve çevreyi kapsayan, bütünsel bir yaklaşım istenmektedir. Bu bütünsellik çerçevesinde tasarımın aurası, yani göze / ruha hitab edişi kadar, malzeme seçimi, fiziksel nitelikleri, doğal aydınlatma ve havalandırması da, dikkate alınmalıdır.

Yapıların çevreci ve insan sağlığına uygun olabilmesi için mevcut sertifika sistemlerinden birine sahip olmaları yeterli midir? Asıl hedefin sertifika almak olmaması için sizce neler yapılabilir?

Sertifikalar inşaat kalitesini denetleyebilir ve standartlara uyulmasını sağlayabilir. Ne yazık ki günümüzde fuzuli sertifikalar çok arttı ve bunlar belirlenmiş bir standartta olmadıklarından karşılaştırılmaları bile mümkün olmamakta. Hatta bazı firmalar kendi reklamlarını yapmak için sertifika uygulması hazırlatıyorlar. Bu bağlamda ancak uluslararası tanınan genel bir sertifika sistemine sıcak bakabileceğiz.

Son yıllarda gündeme gelen ‘akıllı kent’, ‘akıllı bina’ gibi kavramlarda kullanılan ‘akıl’ terminolojisi sürekli gündemimizde. Yapı planlayan, kenti kurgulayan bir mimar olarak olarak, insan ‘aklı’ ile kent ‘aklı’ sizce nasıl paralellikler göstermeli ya da nasıl paradokslar gösteriyor?

‘Akıllı bina’ ve ‘akıllı kent’ diye bir şey yoktur. Ancak akıllı ‘planlanmış’ bina ve kentler olabilir. Bu planlamalar ise yapıyı değil, insanı merkez alan yapı-kültürü odağında kurgulanmalıdır. Yeni tasarlanan kent modellemelerinde, strüktürlerin ve kullanıcı odaklı sorunsalların yeniden yorumlanması gerekmektedir.

Bu sayımızın dosya konusu “doğal aydınlatma ile iç mekan kalitesi”. İnsanın biyolojik ve ruhsal sağlığını kaçınılmaz bir şekilde belirleyen iç mekanlara dair doğal ve yapay aydınlatma kriterleri bakımından genel bir değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Günışığı kullanımı ve aydınlatma tasarımları, değişen çalışma koşulları nedeniyle sürekli değişen ihtiyaçlara cevap vermek durumunda kalmaktadır. Bir yandan ışığı maksimum içine alması gereken ortak mekanlar ve fuayeler artaken, bunun bitişiğinde ışığın kontrol edilmesi gereken loş mekanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Tanımlı atmosferlerin yaratılması gereken mekanlarda yapay aydınlatmanın ışık mühendislerince yorumlanması ve tasarlanması gerekmektedir.

Mevcut bir bina her koşulda sürdürülebilirlik ilkelerine göre revize edilebilir. Burada ekonomik / ekolojik verim dengesi sizce nasıl olmalı? Aynı şekilde sürdürülebilir teknolojilerin tarihi yapılara adaptasyonunda nasıl bir yol izlenmeli?

Her binanın sürdürülebilir restorasyonu yapılabilir ve ve yeniden yorumlanabilir. Burada kritik olan ekonomi ile ekoloji arasında kurulacak denge ilişkisidir. Yapının kullanıcı işlevselliği, işletme maliyetleri, tinselliği ve katmadeğeri gibi, aslında birinin diğerini düşürdüğü faktörler, akıllıca gözetilmeli ve planlanmalıdır.

Restorasyonda kullandığımız yapı malzemelerinin önceliği farklıdır. Yörelere özel el alışkanlığı yaratmış geleneksel yapı malzemeleri artık geliştirilmiş versiyonlarda piyasada bulundukları gibi, yöresel yapı hammaddeleri ile yepyeni malzemelerin yorumlanması da önemlidir.

Hammaddesi ahşap, toprak ve saz gibi doğal yapı malzemeleri artık çağdaş teknolojiler ile üretiliyor. Bunların piyasaya kabulü konusunda ne düşünüyorsunuz?

Ahşap gibi doğal yapı malzemelerinin Allgäu yöremizde köklü bir geleneği vardır ve özellikle konut yapımında çok kullanılır. Biz örneğin bundan 4 yıl önce küçük gelen kaymakamlık binamıza, 50 m. uzunluğunda ve 3 katlı bir ahşap yapı ilave ettik.
Doğal yapı malzemeleri gelecekte başta konut sektörü olmak üzere yaygınlaşmaya devam edecektir. Buna neden hem insanları sağlıklı bir evde yaşama bilincidir, hem de inşat hammaddesinin yakın yöreden temin edilme konforu ve ekonomisidir.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)