Sürdürülebilirlikte İsveç Deneyimi; The Natural Step (TNS)

Tuna Özçuhadar, Ece Utkucan, Pınar Öncel

Sürdürülebilirlik... Dilimize süratle giren bu kavram birçok şekilde tarif edilmeye, tanımlanmaya çalışılıyor. 1987'de Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonuna bağlı Brundtland Komisyonu, hazırladığı "Ortak Geleceğimiz" adlı raporuyla, sürdürülebilir kalkınma kavramını dünyanın gündemine sokarken "gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama olanaklarını tehlikeye atmadan günün neslinin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi" şeklinde tanımladı. Ardından yıllar içerisinde başka birçok organizasyon tarafından onlarca tanım daha yapıldı ve sürdürülebilirlik ihtiyacı yeni olmasa da, görece yeni olan bu kavram dünyada artık bir çok bireyin, topluluğun, organizasyonun gündeminde daha sık yer almaya başladı. Ancak sürdürülebilirlik için atılacak adımlara yol gösterebilmek, strateji oluşturabilmek için, içinde yaşadığımız koşulları tarif edecek, sınırları belirleyecek, sürdürülemezliğin sebeplerini somut ve bilimsel bir tarafsızlıkla ortaya koyacak bilgiye ihtiyaç vardır. Yerel yönetimler, şirketler, vb. kurum ve kuruluşlar sürdürülebilirlik yolunda pratik uygulamalar için yeterli kesinlik ve açıklık içeren tanımlara ve metotlara ihtiyaç duyma ktadırlar.

Bu bağlamda sürdürülebilir bir toplum yaratmak vizyonu ile 1989'da İsveç'te kurulmuş kar amacı olmayan bir organizasyon olan The Natural Step (TNS) 20 yılı aşkın bir süredir yüzlerce kuruluşun sürdürülebilirlik yoluna girebilmeleri ve doğru yönde hareket edebilmeleri için aralarında eğitim, danışmanlık ve araştırma hizmetlerinin de bulunduğu hizmetler vermektedir. Son olarak Kanada'daki 2010 kış olimpiyatlarının yapıldığı Whistler'in de aralarında bulunduğu birçok eko-belediyenin yanı sıra, Interface, IKEA, Nike, Starbucks, Scandic Hotels, Hydro Polymers, Rohm and Haas gibi şirketler TNS ile çalışmaktadırlar. Sürdürülebilirliğin Nobel'i olarak kabul edilen "Blue Planet" dahil olmak üzere bir çok ödülü bulunan İsveçli tıp doktoru Prof. Dr. Karl Henrik Robert'in kurucusu olduğu TNS'nin oluşturduğu Çerçeve Programı (TNS Framework) ise karmaşık sistemlerde planlama yapmak için tasarlanmış, kapsamlı bir modeldir. Organizasyonların stratejik planlamalarının içine sürdürülebilir kalkınmayı entegre ederek uzun ömürlü dönüştürücü değişim yaratmayı amaçlayan bu çerçeve programı temeli, bilime dayalı dört sürdürülebilirlik ilkesi ile bütünleşiktir. Kendi haline bırakıldığı takdirde yerküre sürdürülebilir bir sistemdir. Fakat son iki yüz yıldır devam eden insan etkinliklerinin, süregelen sağlıklı doğal dengeleri günümüzde tehdit etmekte olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz. 1990'ların başına dayanan, iki seneyi bulan çalışmaların sonucunda, uluslararası 2 yüz kadar biliminsanı ve uzman, insanoğlunun doğayı ve yaşam desteği olan doğal fonksiyonları 3 temel şekilde zarara uğrattığının sonucuna oy birliğiyle vardılar. Bununla birlikte insanoğlunu hayatta tutan kaynakların, yapıların ve fonksiyonların devamlılığı için uyulması gereken 3 temel ilke tanımladılar. Son olarak, sosyal ve ekonomik insan etkinliklerinin doğada görülen hızlı yıpranışın baş sebebi olduğunu göz önünde bulundurarak, bu etkinliklere sebep olan ve insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini göz önünde bulunduran dördüncü bir ilke daha eklediler

İlk okunduğunda, sürdürülebilirlik ilkeleri toplumun tüm madencilik aktivitelerinden, tüm kimyasal madde üretimine ve doğaya her türlü müdahaleden vazgeçilmesi gerektiği mesajını veriyor gibi gelebilir. Ama söylemek istenilen bu değil. Sorunun kaynağı madencilikte; toplumun ürettiği kimyasal maddeleri kullanmamızda ya da doğal süreçleri bozmamızda ve insanların ihtiyaçlarını karşılayabilme kapasitelerini engellememizde değil. Sorun, var olan endüstriyel sistemin, sistematik olarak doğal kaynakları harcamak ve doğaya yabancı maddeleri sonsuz bir şekilde üretmek üzerine kurulmuş olmasıdır. Kurulu bu sistemin sonucu olarak sadece insanlara değil, oluşması milyonlarca yıl sürmüş doğal süreçlere de zarar veren kirletici maddeler artarak çoğalmaktadırlar.

Dördüncü sürdürülebilirlik ilkesine gelince; TNS insanın temel ihtiyaçlarından bahsedebilmek için Şilili ekonomist Manfred Max Neef'in tanımlarını baz alıyor. Manfred Max Neef, zaman ve kültür ayrılığı gözetmeyen dokuz temel insan ihtiyacı saptamıştır. Bunlar; yaşamı sürdürebilme ihtiyacı, korunma ihtiyacı, şefkat ihtiyacı, anlayış ihtiyacı, katılım ihtiyacı, boş vakit geçirme ihtiyacı, yaratıcılık ihtiyacı, kimlik ihtiyacı ve özgürlük ihtiyacıdır. Max Neef bu temel ihtiyaçların hiçbirinin bir diğeri ile değiştirilerek tatmin edilemiyeceğinden ve herhangi birinin eksikliğinin farklı şekillerde yoksunluğa sebep olacağından bahseder.

TNS Çerçeve Programı yukarıdaki sürdürülebilirlik ilkelerinin tanımladığı sistem sınırları içerisinde, planlamasını "Backcasting from Principles" diye bir kavram üzerine yapılandırıyor. "Backcasting"* kelimesi kulağa tuhaf gelse de yabacısı olmadığımız bir şey. Yeni bir iş olsun, yeni bir ilişki olsun veya sürdürülebilir bir toplum olsun, gelecekte olabilecek bir şeyi düşündüğümüzde genellikle "backcast" ediyoruz aslında. Backcasting yöntemi bugünün koşullarını düşünerek değil, nasıl bir gelecek istiyorsak onun vizyonu ile planlama yapmaya yarıyor. Eğer istediğimiz her şeye ulaşabilseydik, "başarı" diye nitelendirdiğimiz şey ne olurdu? O iş, o ilişki veya toplum nasıl görünürdü? Aklımızda hayalini kurduğumuz geleceğin vizyonuyla ve bugün nerede olduğumuza bakarak "vizyonumuza ulaşmak için hangi eylemleri gerçekleştirmemiz gerekir?" sorusu ile yola çıkıyoruz. Bu stratejik yaklaşım sayesinde bugünün gerçekleri ile arzulanan gelecek arasındaki köprüyü kurmaya başlayabilir ve gerçekleştireceğimiz pratik eylemlerle oraya adım adım yaklaşabiliriz.

Genel merkezi İsveç'te bulunan TNS'nin 11 ülkede ofisi bulunmaktadır. Sürdürülebilirliğin kurum ve kuruluşların vizyonuna yerleştirilmesi, bu doğrultuda bilimsel araştırmaların ve TNS çerçeve programı uygulamalarının geliştirilmesi amacıyla İsveç'te bulunan Blekinge Teknoloji Enstitüsünde, Prof. Dr. Karl Henrik Robert'in kurucusu olduğu bir yükseklisans programı açılmıştır. 2005 senesinde ilk mezunlarını veren program "Sürdürülebilirliğe Doğru Stratejik Liderlik" (Masters in Strategic Leadership towards Sustainability - MSLS) başlığı ile sürdürülebilirlikle ilgili dünyanın en inovatif eğitim programlarından biri olarak kabul edilmektedir.

*Backcasting: Geleceği tahmin (“Forecasting”) ederek hareket etmekten farklı olarak “Backcasting” arzulanan bir gelecek tarifinden bugüne doğru düşünerek gelecek ile bugünu birbirine bağlayan köprüyü uygun politikalarla ve programlarla kurmak olarak yorumlanabilir.

Kaynak: www.thenaturalstep.org


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)