Yeni Avrupa Yapı Ürünleri Yönetmeliği, CE Markası ve Yeşil Ürünler

Dr. Hüdai Kara, Metsims Kurucu ve Yöneticisi

Sürdürülebilirliğin gündemimize her geçen gün daha oturduğu son yıllarda, özellikle yapı malzemeleri üreticileri için risk ve fırsatları içeren birçok önemli gelişme 2012 yılında gerçekleşti. Bu gelişmelerin yansımaları aslında 2013 yılında Türkiye'de kendisini gösterecek. Bunların burada kısaca irdeleyerek yapı malzemeleri üreticileri için risk ve fırsatları değerlendirmek gerekiyor.


Öncelikle 1989’da yürürlüğe giren Avrupa Yapı Ürünleri Direktifi (CPD-Construction Products Directive) Mart 2011’de Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (CPR-Construction Products Regulation) olarak yenilendi. Yönetmelik Avrupa’da üretilen yapı ürünlerinin uyumlaştırılmış standartlar çerçevesinde üretimini ve pazarlanmasını öngörüyor. 1 Temmuz 2013 yılına kadar üye ülkeler ve Türkiye’ye geçiş fırsatı tanındığı için sektörün gündemine oturduğu söylenemez. Fakat ileri gelen birkaç firmanın bu konuda hazırlık yaptığını biliyoruz. Direktiften yönetmeliğe geçmiş olmamız diğer Avrupa ülkeleri gibi Türkiye’ye de yükümlülükler getiriyor. Bunun başında CE markalaması var.

Bilindiği gibi Fransızcası “Conformité Européenné” olan CE işareti, Avrupa Birliği yönetmelikleri doğrultusunda uygunluk gösteren ürünlerde bulunur. Firmanın tüm yükümlülükleri üzerine alarak beyan yoluyla ürünlerine basma hakkı aldığı bu işaret için karşımıza çıkan kriterler yeniden ele alınarak, CE markalama süreciyle uyumluluk sağlaması ve ek gereklilikler getirilmesi nihai karara bağlanmıştır. Yeniden gözden geçirilmiş norm ile firmaların 2013 yılından itibaren, uyumlaştırılmış Avrupa Standartları kapsamında Avrupa pazarına sunulacak ürünlerinin, CE markalama işareti taşıması zorunlu hale gelmektedir. Yine bu doğrultuda bir yapı malzemesinin teknik özellikleri CE markalama uyumluluğu doğrultusunda aşağıda sıralanan gereklere sahip olması kararı alınmıştır:

• Mekanik dayanım ve sağlamlık• Yangın durumunda emniyet• Hijyen, sağlık ve çevre• Kullanım emniyeti• Gürültüye karşı koruma• Enerjiden tasarruf ve ısı muhafazası• Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı

Bakıldığında eski sisteme göre hijyen, sağlık ve çevre gerekliliklerinin çerçevesi genişletilirken tamamen yeni olan doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı göze çarpmaktadır. Bu gerekliliğin yerine getirilmesi ise Avrupa Standartlar Komitesi (CEN) tarafından Yapılarda Sürdürülebilirlik Normu (CEN 350) standardında tanımlanmıştır. CEN 350 yapı inşasının birçok evresinin sürdürülebilirliğin sosyal, çevresel ve ekonomik açıdan tanımlandığı standartlar serisi olup, yapı ürünleri EN 15804 normunda tanımlamıştır. Şubat 2012 tarihi itibariyle yürürlüğe giren bu norm yapı ürünlerinin uygun çevresel etkilerinin değerlendirilmesi çerçevesini belirlemiştir. EN 15804 normu, üçüncü şahıslar tarafından doğrulaması yapılmış Çevresel Ürün Beyanları (EPD) olarak da bilinirler ve yukarıda belirtilen CE markalaması için gerekli doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı gerekliliğini yerine getirirler. Türkiye’de EN 15804’e uyumlu üretim yapan firmalar Kaleseramik, Vitra, Çimsa ve Akkon Çelik’tir.

EPD, bir ürünün veya sistemin çevresel etki değerlendirmesi iletişimini ISO 14025’te tanımlanan ve ISO 14040-44 serisi yaşam döngüsü değerlendirmesi (LCA-Life Cycle Assessment) standartlarına uygun olarak sağlayan bir etiketleme olarak bilinir. EPD’ler, üretiminde hammaddenin doğadan elde edilmesi, üretimi ve yaşam sonu bertarafına kadar olan tüm süreçlerin şeffaf ve kantitatif olarak bilimsel bir yaklaşımla değerlendirildiği ve ürünün çevre performansını belirli etki kategorilerine göre hesaplandığı çalışmalardır. Türkiye’de özellikle yapı ürünleri sektöründen ilginin olduğu bu etiketleme türü yapı ürünleri harici ürünler için de elde edilebilmektedir. Daha çok firmalar arası ticarette kullanılan bir etiketleme türü olarak bilinmektedirler.

EPD’lerin bir başka önemi de Türkiye ve tüm dünyada hızla gelişmekte olan çevreye duyarlı yapılar (Yeşil Binalar) sertifikasyonunda yarattığı fırsatlardır. Dünyaca bilinen İngiliz BREEAM ve Alman DGNB gibi sertifikasyon sistemlerinde, EPD belgeli ürünlerin bina yapımında kullanılması durumunda belgelendirmelerde ilave puanlar verilmektedir. Türkiye’de popüler olan Amerikan LEED sertifikalandırma sistemi ise bu yıl çıkacak LEED v4 sistemi ile yapı ürünlerinde ilave puan almak için LCA ve EPD belgelendirmelerini önermektedir. EPD’li ürünler bu anlamda müteahhitlere kolaylık sunarken yapı ürünleri üreticilerine de farkındalık yaratarak yeni pazar fırsatları yaratmaktadır. Bu gelişmeleri öngörerek ürünlerinin EPD belgelendirmesini tamamlayan firmalar, müşterilerine sertifikalandırma süreçlerinde ayrıcalık yaratma fırsatı sunmaktadırlar.

EPD belgelendirme sürecinde yapılan LCA çalışmaları sonunda elde edilen doneler firmalarımızın sürdürülebilirlik stratejilerini geliştirmede büyük rol oynamaktadır. Avrupa Topluluğu LCA yaklaşımını Türkiye’nin de uygulamakla yükümlü olduğu ve sanayicilerimizi etkileyen birçok tebliğ, direktif ve yasada kullandı ve kullanmaya da devam ediyor. 2003 yılında çıkan Entegre Ürün Politikası (IPP) tebliği , 2005’te yayınlanan Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Kullanımı ve Atıkların Önlenmesi ve Geri Kazanımı stratejileri, Atık Çerçeve Direktifi , Sürdürülebilir Tüketim, Üretim ve Sürdürülebilir Sanayi Politikası (SCP/SIP) Eylem Planı ve AB Eko-etiketi (EU Ecolabel) yaşam döngüsü yaklaşımı kullanılarak oluşturulan en temel politikalardır. Avrupa Birliği aynı şekilde LCA ile tüm üretici firmaları yakından ilgilendiren Ürün Çevre Ayak izi (Product Environmental Profile) çalışması taslak olarak hazırlanmıştır ve yakında çıkması beklenmektedir .

EPD belgeleri, 2013 yılı Temmuz ayından itibaren yürürlüğe girecek olan ve Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Yapı Ürünleri Yönetmeliği (Construction Product Regulation) kapsamında yapılacak CE markalaması işlemleri için bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. CE markası taşımayan yapı ürünlerin alımı ve satışı Avrupa’da imkânsız hale gelecektir. Üreticilerimizin uzun soluklu olan bu çalışmalara en kısa sürede başlamaları ileride doğabilecek ticari riskleri azaltmaları açısından önem arz etmektedir.

Dr. HÜDAİ KARA

İngiltere Oxford merkezli Metsims Sustainability Consulting ve İstanbul merkezli Metsims Eğitim ve Danışmanlık firmalarının kurucu ve yöneticisi Dr. Hüdai Kara, iklim değişikliği stratejileri, karbon ve enerji yönetimi, düşük karbon ve sürdürülebilir teknolojiler, yenilenebilir enerji, yaşam döngüsü değerlendirmesi, atık yönetimi, araştırma ve geliştirme konularında deneyime sahip bir malzeme bilimcisi.

Uluslararası hakemli dergilerde çok sayıda bilimsel makalesi bulunan ve uluslararası konferanslarda sunum yapan Dr. Hüdai Kara, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden lisans ve yüksek lisans, Oxford Üniversitesi’nden doktora derecelerine sahip.

KAYNAKLAR

1- Construction Products Directive (EU) No 89/106/EEC (CPD), 1989.2- Construction Products Regulation (EU) No 305/2011 (CPR), Marc 2011.3- COM (2003) 302 final, http://ec.europa.eu/environment/ipp/4- COM (2005) 670 final http://ec.europa.eu/environment/natres/5- COM (2005) 666 final http://ec.europa.eu/environment/waste/6- COM (2005) 667 final http://ec.europa.eu/environment/waste/legislation/7- (http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:52008DC0397:EN:NOT)8- http://www.eko-etiket.org9- http://ec.europa.eu/environment/eussd/product_footprint.htm


Yorumlar

Hasan Tahsin Kara 17 Ağustos 2013

Yürütmekte oldugun proje inş sektöre de kalite getirecegine inanıyorum daha nice yenilikler başarmak dilegiyle

Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)