Dünyayı Bekleyen Tehlikelere Karşı Sürdürülebilir Gelecek

Prof.Dr. Kerem Alkin
İstanbul Medipol Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölüm Başkanı

21.yüzyıl Dünya Bankası tarafından yükselen şehirlerin yüzyılı olarak tanımlanıyor. Dünya ekonomisinde ülkeler bazında büyüme, kalkınma ve katma değer üretiminden çok, dünyadaki 30 seçkin şehrin katma değer üretiminde öne çıktığı görülüyor. Bu nedenle 21.yüzyıl ülkeler arası rekabettense şehirler arası rekabetin öne çıkacağı bir dönem olarak ifade edilebilir. 

İstanbul’un önümüzdeki dönemde iddialı şehirler arasına girebilmesi; ekonomik performans, şehrin yönetimi, inovasyon ve insan memnuniyeti olmak üzere 4 kritere göre ilk 25 şehir arasına girmesinden geçiyor. İstanbul’u akıllı şehre dönüşmesi için açık verilerden yararlanarak lokasyon tanımlarının ve planlamanın yapılması gerekiyor.

21.yüzyıl Dünya Bankası tarafından yükselen şehirlerin yüzyılı olarak tanımlanıyor. Dünya ekonomisinde ülkeler bazında büyüme, kalkınma ve katma değer üretiminden çok, dünyadaki 30 seçkin şehrin katma değer üretiminde öne çıktığı görülüyor. Bu nedenle 21.yüzyıl ülkeler arası rekabettense şehirler arası rekabetin öne çıkacağı bir dönem olarak ifade edilebilir. Buna rağmen bu yüzyılın zor bir yüzyıl olacağı bazı nedenlerle kendini hissettirmekteydi. 1999 yılından itibaren Harp Akademileri, üniversiteler de dahil olmak üzere tüm sunumlarımda, 1998 yılında ABD Başkanı Clinton ve yardımcısı Al Gore’un yaptırdığı 21.yüzyılda dünyayı bekleyen tehlikeler araştırmasının sonuçlarından faydalanıyordum. 

Kimsenin net bir kanaati yokken, bekleyen bu 10 tehlike pek de olası görülmüyordu. Maalesef günümüzde ABD’li araştırma kuruluşların 21.yüzyıl için tehlike olarak tespit ettiği bu başlıklar hayatımızın birer parçası haline geldiler. 

Küresel Ekonomiyi Rotasından Çıkarabilecek  10 Büyük Tehlike

1- ABD ekonomisinde gözlenen çifte açık (bütçe ve cari işlemler) (twın towers)
2- Dünya petrol arzında olası sıkıntılar
3- Ciddi çevre sorunları, temiz su kaynaklarının azalması ve salgın hastalık riski
4- İstikrarsız büyüme ve dalgalanma
5- Çin ve hindistan’ın aşırı büyüme süreci ve hammadde talebi
6- Global likiditedeki genişleme ve ‘hedge’ fonlar
7- Dünya ticaret örgütü’nün çabalarına yönelik engeller, serbest ticaretin önlenmesine yönelik              eğilimlerin artması
8- Küresel yoksullaşma ve kütlesel göçler
9-  Jeopolitik çatışmalar, etnik sorunlarda artışlar
10- Küresel terör

Bugüne baktığımızda, dünya bir yandan küresel bir finans krizini ve artçı şoklarını yaşarken,  dünya ekonomisinde bir yandan toparlanma eğilimi göstermeyen büyüme trendini, aynı zamanda dünya ekonomisindeki sıkıntıların beslediği terör başta olmak üzere bir insanlık trajedisini konuşmaya devam ediyor. 3 temel konu konuşulmaya devam ediliyor: sürdürülebilir büyüme, yeşil büyüme ve sürdürülebilir gelecek.

Önümüzdeki 10 yılın gündem maddesi: sürdürülebilir gelecek

Sürdürülebilir gelecek, sürdürülebilir ve yeşil büyüme ile doğrudan bağlantılı bir konu; çünkü sürdürülebilir büyüme yaşam standardının yükseltilmesinden ve buna bağlı olarak da ülkelerin sosyoekonomik yapılarının iyileştirilmesine dolayısıyla dünyadaki pek çok insanın yaşam standardının iyileştirilmesine işaret ediyor. Terörle mücadele edilmesi ve göç sorununun önlemesinde başarı elde edilmesi adına bu amaçlar oldukça anlamlı. Bir başka boyutu ise dünyadaki ekosistemin korunması ve bu da yeşil büyüme konusunu gündeme getiriyor. Kirletmeden büyüme kavramı da yeşil büyümeyi işaret ediyor.Küresel kriz sonrasında, dünyanın önde gelen ekonomilerinin liderleri ‘sürdürülebilir gelecek’ kavramına odaklandı. 

Sürdürülebilir Gelecek için;

- Sürdürülebilir gelecek, küresel yoksullukla etkin mücadeleyi ve dünya genelinde yaşam                 standartlarının iyileştirilmesini gerektiriyor.
- Bu hedefe ulaşmak için yeni ekonomik krizlerin önüne geçilmesi gerekiyor.
- Son küresel krizin önemli nedenleri arasında yer alan uluslararası bankacılık sistemindeki     zafiyetlerin ve hataların önüne geçilmesi ve yeni kuralların hayata geçirilmesi gerekiyor.
- Çevrenin korunmasına yönelik tedbirlerin artırılması ve yeni bir kyoto protokolunun   tamamlanması gerekiyor.
- Dünya ekonomisi bu süreci yoğun rekabet içerisinde geçireceğinden, reel sektörde ve bankacılıkta   düşük kar marjlarında güçlü kalmayı öğrenmek gerekiyor.

Sürdürülebilirlik için daha az ham madde tüketimi gerekiyor

New York’ta kurulan Uluslararası Sürdürülebilirlik Enstitüsü’nün yapmış olduğu araştırmalar oldukça çarpıcı sonuçlar içeriyor. ABD’de kişi başı tüketilen ham madde günlük olarak 88 kilogram iken, Avrupalılar yaşam standartları daha yüksek olmasına rağmen çok daha az ham madde tüketiyor. Eğer herkes ABD’liler kadar ham madde tüketirse dünyada sadece 1,4 milyar insanın yaşayabileceği öngörülüyor. Bu yönüyle bakıldığında sürdürülebilirlik kültürünü geliştirmek oldukça büyük önem taşıyor. ABD gibi çok fazla ham madde tüketen ülkeleri daha az hammadde tüketmeye ikna etmek çok önemli. Bu da beraberinde akıllı sistemler ve şehirler kavramını getiriyor. Sürdürülebilirlik kültürünü geliştirmenin en önemli unsurlarından biri kendi enerjisini üreten, ham madde tüketimi en aza indirgeyen akıllı sistemler içeren akıllı şehirler oluşturmaktan geçiyor. 

Dünyadaki ekosistemin korunması ve bu da yeşil büyüme konusunu gündeme getiriyor. Kirletmeden büyüme kavramı da yeşil büyümeyi işaret ediyor.

Şehirlerin katma değer tanımlarının yeniden yapılması konusunu da beraberinde getiriyor. Dünyada hangi şehirler daha yaşanabilir diye baktığımızda kendi katma değer tanımlarını yapmayı başarmış olan kentler olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul’a bu açıdan baktığımızda, rakiplerine göre hala katma değer tanımları yapamamış olması göze çarpıyor. Günümüzde yükselme trendini sürdüren ve yüksek yaşam standartları sunan şehirlerin sanayi, ticaret, yaşam alanı gibi katma değer tanımlarını yapmış olduğunu görüyoruz.  

Sürdürülebilirlik Kültürünü Geliştirmek

* 2008 fiyatlarıyla, 1960’da 4,9 trilyon dolar, 1996’da 23,9 trilyon dolar tüketim harcaması yapan dünya vatandaşları, 2008’de 1960’a göre 6,2 kat, 1996’ya göre ise yüzde 28 artışla, 30,5 trilyon dolar harcama yaptı. 1960-2008 arası insan nüfusu sadece 2,3 kat arttı.

* 2008’de 68 milyon taşıt, 85 milyon buzdolabı, 297 milyon bilgisayar ve 1,2 milyar adet cep telefonu satıldı.

*  1950’den 2005’e maden üretimi 6 kat, petrol tüketimi 8 kat, doğal gaz tüketimi 14 kat arttı.

* Dünya yılda 60 milyar ton doğal kaynak tüketiyor. 30 yıl öncesine göre yüzde 50 fazla. Her gün 112 Empire State gökdelenine karşılık gelecek doğal kaynak çıkarılıyor.

* Bir ABD’li günde 88 kilo, bir avrupalı günde 43 kilo doğal kaynak tüketiyor. 

* En zengin 500 milyon insan karbon salınımının yüzde 50’sinden sorumlu iken, en yoksul 3 milyar insan sadece yüzde 6’sından sorumlu. Herkes amerikalıların tükettiği gibi yaşasa, dünya nüfusu ancak 1,4 milyar olabilirdi.

İstanbul 25. Sırada

Küresel anlamda şehirleri 2 farklı kategoriye göre karşılaştıran, iş aktivitesi, insan kıymetleri performansı, şehirdeki bilgi iletişimi, kültürel deneyim ve siyasi istikrarı esas alan 
dün yayınlanan Küresel Şehir İndeksi raporuna göre, İstanbul geçen yıla göre insan kaynakları ve iş aktivitesi avantajlarıyla 4 basamak yükselerek 25. sıraya yerleşti. İstanbul’dan sadece 2 basamak daha yukarıda olan San Francisco’da ise insanların memnuniyeti ve yaşam kalitesi açısından bakıldığında daha iyi durumda olduğu görülüyor. 

Küresel anlamda ekonomiyi yönetecek şirketler arasında İstanbul’un da yer almasını sağlamamız gerekiyor. İstanbul’un önümüzdeki dönemde iddialı şirketler arasına girebilmesi ekonomik performans, şehrin yönetimi, inovasyon ve insan memnuniyeti olmak üzere 4 kritere göre ilk 25 şehir arasına girmesinden geçiyor.

Küresel anlamda ekonomiyi yönetecek şehirler arasında İstanbul’un da yer almasını sağlamamız gerekiyor.

İstanbul’un önümüzdeki dönemde iddialı şehirler arasına girebilmesi ekonomik performans, şehrin yönetimi, inovasyon ve insan memnuniyeti olmak üzere 4 kritere göre ilk 25 şehir arasına girmesinden geçiyor. Dünya Bankası bu indekse göre, analizlerini yapıyor. Küresel anlamda ekonomiyi yönetecek şehirler arasında İstanbul’un da yer almasını sağlamamız gerekiyor. İstanbul’la ilgili en büyük problem lokasyon tanımlarının olmamasıdır. Ticaret, sanayi, hizmet ve yaşam alanlarının lokasyonun belirlenmesi gerekiyor. Bu tanımlar eksik olduğundan mobilite var. Mobilite (erişilebilirlik) iyi gibi gözükürken, ulaşım açısından baktığımızda ciddi sorunlar doğuruyor. Barselona’da da benzer sorunlar yaşanıyor ve bu nedenle açık verilerden yararlanarak lokasyon tanımlarını yapma çabası gösteriyor. İstanbul’un akıllı şehir olmak adına açık verilerden yararlanarak lokasyon tanımlarının ve planlamanın yapılması gerekiyor.




Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)