Mimarlık Haftası Etkinliklerinde Bu Sefer Söz Kullanıcılardaydı

Her yıl Ekim ayının ilk Pazartesi günü tüm dünyada kutlanan “Dünya Mimarlık Günü” kapsamında Şişecam Topluluğu bünyesinde faaliyet gösteren Şişecam Düzcam ana sponsorluğunda ve Türk Ytong sponsorluğunda Yapı-Endüstri Merkezi tarafından 3-7 Ekim 2016 tarihleri arasında düzenlenen Mimarlık Haftası Etkinlikleri sektörün yoğun ilgisiyle tamamlandı.

Mimarlık odaklı bu özel hafta boyunca, YEM sahnesi farklı meslek alanlarından profesyonelleri ağırladı ve bu kez mimarlık, kullanıcıların gözünden mercek altına alındı.

Adliye Binaları, Engelsiz Tasarım, Eğitim Yapıları, Müzeler, Sağlık Yapıları, Turizm Yapıları, Kültür Yapıları, Yeniden İşlevlendirilen Yapılar, Medya Merkezleri ve Sinema ve Mimarlık gibi toplum hayatının kilit mekânlarının ele alındığı oturumlarda bu alanların kullanıcıları arasından seçilmiş uzman konuklar yapı ile toplum ilişkisini çarpıcı detaylarla aktardı. 

Kullanıcı deneyiminin bir tasarımdaki en can alıcı faktör olduğunun altının çizildiği etkinlikler, projeleriyle tanınan ve büyük ilgiyle izlenen mimarların moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Mimarlık Haftası Etkinliklerine Türkiye Barolar Birliğinden, Dünya Engelliler Vakfı’na, alanında tanınan akademisyenlerden doktorlara ve sanat ve basın çevrelerinden önemli ve tanınmış isimler de konuşmacı olarak katıldı.

ADLİYE BİNALARI
“ADLİYE BİNASI ÖNCELİKLE ADALET DUYGUSUNU YANSITMALI"

Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) Mimarlık Haftası etkinlikleri kapsamında yapılan ilk oturumda “Adliye Binaları” konuşuldu. Aytöre Mimarlık Kurucusu Mustafa Aytöre moderatörlüğünde yapılan panelde; Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av. Başar Yaltı, İstanbul Barosu Vergi ve İdare Hukuku Komisyonu Başkan Yardımcısı, Yurtman & Kara Hukuk Bürosu Kurucu Ortağı Av. Dr. Nevin Yurtman, Gayrimenkul ve İnşaat İş Birliği Platformu (GİİP) Genel Sekreteri ve Kandemir&Partners Avukatlık Bürosu Kurucusu Av. Mehmet Ali Kandemir ve SYS Hukuk Bürosu Kurucu Ortağı Av. Yalım Canverenkullanıcı deneyimlerini paylaştı.

Av. Başar Yaltı, mimari düşünce tarzının hukukta da olduğunu belirterek; "Her dava bir projedir. Davanın nasıl gelişeceğini avukat kafasında tasarlar. Bu mimariden aldığımız metodolojik bir yöntemdir” dedi. “İdeal bir adliye binası öncelikle adalet duygusunu yansıtan, gelişime açık ve esnek olmalı” diyen Yaltı, bu yapılarda kreş, sağlık merkezi gibi bölümlerin gerekliliğinin altını çizdi. Zamanın kıymetli olduğuna vurgu yapan Av. Dr. Nevin Yurtman, adliyenin halkın istediği an ulaşabileceği yakınlıkta olmasını ve bunun toplumda güven ile adalet duygusunu yükselteceğini söylerken Av. Mehmet Ali Kandemir ise adliye binaları tasarlanırken kullanıcılarının vatandaşlar olduğunu ve bunun göz ardı edilen bir konu olduğundan bahsetti. Av. Yalım Canveren ise fonksiyonel ve konforlu adliyelere ihtiyaç olduğunu, adliyelerde kullanım esnasında doğabilecek ihtiyaçlardan ötürü kadrolu mimar bulunması gerektiğini belirtti. Canveren, icra dairelerinin ve mahkeme kalemlerinin daha büyük ve konforlu olması gerektiğini ifade etti. 

ENGELSİZ TASARIM
“ÜLKEMİZ 18-40 YAŞ ARASINDAKİ ATLETİK VÜCUTLU ERKEKLERE GÖRE TASARLANMIŞ”

Günün ikinci oturumunda ise “Engelsiz Tasarım” teması ile söz yine kullanıcılardaydı. Türkiye’deki yaklaşık 10 milyon engellinin hayatını kolaylaştıracak çözüm önerileri sunulan oturumun moderatörlüğünü NTV Spiker ve Sunucusu Sultan Arınır üstlendi.

Dünya Engelliler Vakfı (WDF) / Dünya Engelliler Birliği (WDU) Kurucu Başkan Yardımcısı Necdet Öztürk, ‘Engelsiz Tasarım’ın en önemli mihenk taşının ‘erişilebilirlik’ olduğuna vurgu yaparak mimarların engellilerin erişilebilirliğini artırmak için daha kapsayıcı bir tasarım anlayışıyla canlı-mekân ilişkisine odaklanmaları gerektiğini belirtti. 

“Ülkemiz bebekli, hamile, yaşlı ya da engelli insanlara göre değil 18-40 yaş arasındaki atletik vücutlu erkeklere göre tasarlanmıştır” diyen Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği (TOHAD) Genel Sekreteri Hakan Özgül, engellilerin karşılaştığı zorlukların İnsan Hakları Modelini temel alan Kapsayıcı Tasarım anlayışıyla ortadan kaldırılabileceğinin altını çizdi. Özgül, Türkiye’de 1 milyon 525 bin 178 adet binadan sadece 3.380’inin yüzde 75 oranında erişilebilir olduğuna dikkat çekerek; “Kapsayıcı tasarım modeli, engelliler için özel bir otel yapmanızı değil, yaptığınız otelin engelliler tarafından da kullanılabilir nitelikte olmasını önerir” dedi. 

Alternatif Yaşam Derneği Kurucu Başkanı Ercan Tutal ise engellileri yaşama kazandırmada kent uygulamalarının çok önemli olduğuna dikkat çekerek Barcelona’yı örnek gösterdi ve erişilebilir kentlerin çok para harcamadan iyi bir planlamayla gerçekleştirilebileceğini belirtti. Dialogue In The Dark (Karanlıkta Diyalog) İstanbul Rehber Koordinatörü Harun Sarıkaya ise mimarlık eğitiminde erişilebilirlik konusuna daha fazla yer verilmesi gerektiğinin altını çizerek; “Duygusallığımız yerine duyarlılığımızı harekete geçirerek daha iyi yaşayabileceğimiz kentler yaratabileceğimize inanıyorum” dedi.

EĞİTİM YAPILARI
EĞİTİM YAPILARINDA TEMEL SORU: NASIL BİR HAYAT İSTİYORUZ?

YEM Mimarlık Haftası etkinliklerinin ikinci gününde “Eğitim Yapıları” başlıklı oturumda bu binalarının öğrenme odaklı tasarlanması gerektiği vurgulandı. Hatırlı Mimarlık Kurucu Ortağı Yeşim Balcıoğlu Hatırlı moderatörlüğünde yapılan oturuma; MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut, Açı Okulları Yönetim Kurulu Üyesi Kerim Gürçay, Yenilikçi Öğrenme Merkezi Kurucusu Kayhan Karlı ve İnformel Eğitim-Çocuk İstanbul Kurucu Ortağı Sibel Çetingöz konuşmacı olarak katıldı.

Sibel Çetingöz; okul yapılarında güvenlik unsurunun ön planda olması gerektiğini, her çocuğun ilk defa birey olarak var olduğu binalar olan okulların buna dayanarak işlevsel bir formda tasarlanması gerektiğini kaydetti. Kayhan Karlı ise dünyadaki en iyi anaokulu olan Tokyo Fuji Kindergarten’i örnek göstererek “Nasıl bir eğitim, nasıl bir hayat istiyoruz” sorusunun tasarımdan önce mutlaka sorulmasının gerekliliğine değindi. Eğitim yapılarının teknolojik mekânlar olarak tasarlanmasının önemine dikkat çeken Karlı; akıllı ve 21. yüzyıl pedagojisine yönelik, ekosistemi destekleyecek okullar yapılmasının faydasına değindi. 

Prof. Dr. Erhan Erkut, eğitim binası tasarlanmadan önce son kullanıcıların fikrinin alınması gerektiğini belirtti. Erkut, “Endüstriyel eğitim yapıları bitti artık. Öğrenciler için esnek çalışma ortamları ve etkileşimi yüksek küçük sınıflar yaratılmalı. Daha fazla sürdürülebilir ve ekolojik yapıya ihtiyaç var” dedi. Kerim Gürçay ise eğitim yapılarının insan ve öğrenme odaklı, yeni teknolojilerle desteklenmiş yapılar olması gerektiğini belirterek ilk olarak “Neden okul yapıyoruz?” sorusuna cevap aranması gerektiğine işaret etti.

MÜZELER
“MÜZE YAPILARINDA MİMARIN ROLÜ KOORDİNATÖRLÜKTÜR”

YEM tarafından düzenlenen Mimarlık Haftası etkinliklerinin dördüncü oturumunda ‘Müzeler’ masaya yatırıldı.
ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Savaş’ın moderatörlüğünde gerçekleşen oturuma Tetrazon Kurucu Ortağı Burçak Madran, Deniz Müzesi Komutanı İlyas Gültaş, Müze Sergi İşleri Kurucu Ortağı Yeşim Kartaler konuşmacı olarak katıldı.

İlyas Gültaş, geçtiğimiz aylarda Savarona’nın son orijinal filikasını Deniz Müzesi koleksiyonuna kattıklarını ancak filikayı içeri sokamadıkları için doğramaları söküp yeniden taktıklarını söyleyerek; “Aslında bunun öngörülmesi lazımdı” dedi. Prof. Dr. Ayşen Savaşda bu tespitten hareketle, donmuş bir koleksiyona bile yeni nesneler eklenebileceğini hatırlatarak, tasarımda esnekliğin önemine dikkat çekti.

Burçak Madran da mimarın müze yapılarındaki rolünün koordinatörlük olduğunu, esnekliğin ise ancak müzecilerle çalışılması durumunda sağlanabileceğini belirtti. Müzelerde saymakla bitmeyecek büyüklükte bir uzmanlar ekibi olması gerektiğini savunan Yeşim Kartaler ise müzeyi oluşturan üç temel öğenin koleksiyon, mekân ve ziyaretçi olduğunu söyleyerek bir mimarın tek başına müze yapmasının imkânsız olduğunu kaydetti.

SAĞLIK YAPILARI
“SAĞLIK YAPILARI MİMARLARIN ZORLANDIĞI YAPILARIN BAŞINDA GELİYOR”

YEM Mimarlık Haftası etkinliklerinin beşinci oturumunda sağlık yapıları tartışıldı. Geniş katılımın gözlendiği oturumun moderatörlüğünü ULI Türkiye İcra Kurulu Başkanı ve HAS Mimarlık Kurucu Ortağı Ayşe Hasol Erktin yaptı. Oturuma konuşmacı olarak Acil Tıp Uzmanı Dr. Alp Sirman, İstanbul Valiliği Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) Kurucu Direktörü Gökhan Elgin, Bilkent Sağlık Genel Müdürü Dr. Hasan Kuş ile BWISE & BWELL Şirketleri Kurucu Ortağı Dr. Cenk Tezcan katıldı.
Moderatör Ayşe Hasol Erktin, sağlık yapılarının mimarların tasarımında zorlandığı yapıların başında geldiğini belirterek, hastanede bulunan güvenlik, akustik, sterilazasyon, ulaşım gibi konularda da mimarın sorumluluğunun bulunduğunu ve bundan dolayı hastane yapılarının tasarımında farklı alanların uzmanları ile birlikte çalışılması gerektiğini ifade etti. 

Cenk Tezcan, sağlık yapısı tasarlamadan önce ihtiyaç analizinin şart olduğunu belirterek doktorların da tasarım sürecine dâhil edilmesi gerektiğini kaydetti. Dr. Hasan Kuş ise mevcut hastane stoğunun bir an önce yenilenmesi gerektiğini belirtti. Yeni sağlık binalarının Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği yeni kriterlerle tasarlandığının altını çizen Gökhan Elgin, Kartal, Göztepe ve Okmeydanı’nda bulunan kamu hastanelerine toplamda 1 milyar 453 milyon liralık yatırım yapıldığını ve yaklaşım 1.5 milyon hasta trafiğine sahip yapıları güçlendirmek için çalıştıklarını ifade etti. Elgin, bu binaların kamuda ilk Leed Gold sertifikasını alacak hastaneler olacaklarını bildirdi. Sağlık yapılarının tasarımında orada görev yapacak personelin beklentilerinin dikkate alınmasına vurgu yapan Dr. Alp Sirmanise gelecekte dev hastanelerin yapılmasına gerek kalmayacağı öngörüsünde bulundu. Ayrıca tıp ve mimarlık disiplinlerinin birbiriyle çok iç içe olduğuna vurgu yapan Sirman, mekânlar tasarım ve mimari planlamaların insan sağlığını yüzde 86 oranında etkileyebileceğini sözlerine ekledi. 

TURİZM YAPILARI
“KONGRE MERKEZLERİ ÇOK AMAÇLI TASARLANMALI” & “AMACA UYGUN OTELLER YAPILMALI”

YEM Mimarlık Haftası etkinliklerinin üçüncü gününde “Turizm Yapıları” paneli gerçekleştirildi. Argos Yapı Genel Müdürü, Mimar ve Restoratör Aslı Özbaymoderatörlüğünde yapılan panelde; Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre & Sergi Sarayı Genel Koordinatörü Güniz Atıs Azrak, Otel, Otelcilik Yatırımları ve Yönetim Danışmanı Mehmet Ata Tansuğ, Delicias Travel & Incentives Ortağı ve Yöneticisi İskender Çayla ve Seyahat Yazarı, Turist Rehberi ve Turizm Filmleri Yapımcısı Şerif Yenen deneyimlerini aktardı. 

Güniz Atıs Azrak, İstanbul’daki kongre merkezlerinin belli bir amaca yönelik olarak tasarlandığını, sonrasında ortaya çıkan ihtiyaçlara yanıt vermediğini ve yapının pratik kullanımının engellendiğini kaydetti. Bu sebeple gelecek yıllarda tüm ihtiyaçlara yanıt verebilecek turizm yapılarının önemine değinen Azrak, işlevsel ve fonksiyonel çözümlerin turizm yapıları açısından oldukça önemli olacağını ifade etti. Otellerin çevre, doğa ve tarihi eserle uyumlu olması gerektiğinin altını çizen İskender Çayla ise Türkiye’de iyi otellerin inşa edildiğini ama bazı sıkıntıların henüz giderilemediğini dile getirdi. Seyahat Yazarı, Turist Rehberi ve Turizm Film Yapımcısı Şerif Yenen ise kimi turistin kültür kimi turistin dinlenme amacıyla ülkemize geldiğini belirterek, turizm yapılarının amaca uygun tasarlanmasının önemine vurgu yaptı. Yenen, doğal ve çevre ile uyumlu otellere ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Mehmet Ata Tansuğ ise; “Mimarlar trendleri izleyip bunları işverene ya da girişimciye anlatmalı. Sürücüsüz otomobile giden dönemin girişimlerini mimar adaylarından bekliyoruz” dedi.

KÜLTÜR YAPILARI
"MİMARLARIN TEKNOLOJİYİ VE YENİ SANAT AKIMLARINI TAKİP ETMESİ ÇOK ÖNEMLİ" & İÇİNDE MASALLAR ANLATABİLECEĞİMİZ MEKANLAR YARATIN''

YEM Mimarlık Haftası etkinliklerinin altıncı oturumunda ‘Kültür Yapıları’ mercek altına alındı. Moderatörlüğünü CM Mimarlık Kurucusu Cem Sorguç’un üstlendiği oturuma İKSV Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova, Garajistanbul Kurucu Ortağı ve Oyuncu Mustafa Avkıran ve Moda Sahnesi Kurucu Ortağı ve Oyuncu Onur Ünsal katıldı. 

Deniz Ova, “Her yapının kendi içinde tanımlanmış ve tanımlanmamış alanları oluyor. Yaratıcı bir iş yaptığınızda bu alanları kendi işlevleri dışında nasıl daha farklı bir biçimde kullanabileceğiniz üzerine düşünüyorsunuz” diyerek örnek olarak bu yıl Tasarım Bienali’nde 3. yılını tamamlayacak olan Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’nu verdi. Ova, sanat alanındaki işlerin yurtdışında da benzer bir bakış açısıyla ele alındığını vurguladı.

Garajistanbul Kurucu Ortağı ve Oyuncu Mustafa Avkıran ise 1990’lı yılların başında “Öteki Tiyatro” adı verilen hareketin geleneksel tiyatro anlayışına karşı çıkarak kendi bakış açısını yansıtacak farklı mekan arayışına girdiğini belirtti. Garage İstanbul’un hayata geçmesindeki en önemli aktörlerinden birinin Yapı-Endüstri Merkezi olduğunu sözlerine ekleyen Avkıran; “Herkesin bu projenin bir deli işi olduğunu düşündüğü bir dönemde YEM bizim hayalimize destek verdi ve sponsor bulmamıza yardımcı oldu” diyerek teşekkürlerini iletti. Avkıran; “Bana içinde masallar anlatabileceğim mekanlar kurun. Birlikte hayal edelim ve gelenleri de bu hayale ortak edelim” dedi. Tiyatronun genç kuşak temsilcilerinden oyuncu Onur Ünsal ise; “İzleyici doğru açıya yerleştirebilmek ve doğru akustik aslında bizim için en önemli unsurdur. Mimarın teknolojiyi ve yeni sanat akımlarını takip etmesi; en önemlisi de iyi bir gösteri sanatları izleyicisi olması gerekiyor” dedi.

YENİDEN İŞLEVLENDİRİLEN YAPILAR
“TARİHİ MEKÂNLARDAN MODERN YAPILARA YOLCULUK: YAŞAYAN TARİH”

YEM Mimarlık Haftası etkinliklerinin dördüncü gününde “Yeniden İşlevlendirilen Yapılar” paneline yoğun katılım oldu. Erginoğlu & Çalışlar Kurucu Ortağı Kerem Erginoğlumoderatörlüğünde yapılan panele Kadir Has Üniversitesi Etkinlik Koordinatörü Nazlı Öztoksoy, Kadıköy Belediyesi Başkanlık Danışmanı ve Sanat Tarihçisi Murat Katoğlu ve Dream Design Factory (dDf) Reklam Ajansı Kurucu Ortağı Arhan Kayar konuşmacı olarak katıldı.

Nazlı Öztoksoy, Kadir Has Üniversitesi’nin bir tütün fabrikası iken bir eğitim kurumuna dönüşmesini mucizevî olarak yorumladı. Buna artı bir değer de kattıklarını ve bir kongre merkezi yaptıklarını dile getiren Öztoksoy; “Deneyimledikçe ve ihtiyaçları gördükçe dönüştürülebilecek bir alt yapısı bulunuyor. Eksiklikleri, tarihi dokuya zarar vermeden geliştirdiğimiz bir yapı haline getirdik” dedi. Öztoksoy; “Mekân ne veriyorsa biz de onu dönüştürerek etkinlik alanı yaratıyoruz. Engelliler için çözümler geliştirmek için Engelliler Derneği ile çalıştık. Bunun yanında Komşuluk Hakkı projesiyle yöre halkıyla çalışmalar yapıyoruz. Çocuklara yönelik kurslar açıyoruz” dedi. 
Süreyya Operası’nın işlevlendirilme çalışmalarında bulunan Murat Katoğlu, Darüşşafaka’nın yıllarca sinema olarak kullanılan binayı 49 yıllığına Kadıköy Belediyesi’ne kiralamasıyla opera binasına dönüştürülme çalışmalarının başladığını belirterek yapılan değişiklikler hakkında bilgi verdi. Süreyya Operası’nın mimarı Cafer Bozkurt ise 8 şiddetindeki depreme karşı dayanıklı bir yapı oluşturduklarına ve engelli erişimi ile ilgili sorunları çözdüklerini ifade etti.

Arhan Kayar ise hem mimarı hem de kullanıcısı olduğu Hasköy’deki şapka fabrikasından dönüştürülen Dream Design Factory yapısı ile ilgili; “Hasköy’deki şapka fabrikası tarihi bir bina değil. 1940’lı yıllarda yapılmış bir betonarme yapı. 2007 yılında binayı fonksiyonel olarak değiştirdik. Bazı proje gruplarını boş mekânlar içinde farklı olarak kullanabiliyoruz” dedi.

MEDYA BİNALARI
“GAZETECİ BAĞIMSIZLIĞININ MABEDİ MEDYA BİNALARI BÜYÜK YAPILMALI”

YEM Mimarlık Haftası etkinliklerinin beşinci ve son gününde medya yapıları ve sinemalar tartışıldı. Tabanlıoğlu Mimarlık Kurucu Ortağı Melkan Gürsel’in moderatörlüğünü yaptığı oturuma CNN Türk Program Yapımcısı Ahu Özyurt, Doğan Kitap Yayın Direktörü Cem Erciyes, Milliyet Gazetesi Köşe yazarı, Show Radyo ve Radyo Viva Yayın Yönetmeni Özay Şendir, Habertürk Gazetesi Köşe Yazarı Serpil Yılmaz ile Posta Gazetesi Köşe Yazarı Şirin Sever konuşmacı olarak katıldı. 

Özay Şendir dikey mimariye göre yatay biçimli mimarinin gazetecilerin beklentilerini karşıladığını dile getirdi. Şendir, gazetecilerin sokaktan kopmamaları gerektiğini ancak şehir dışına yapılan plazalar ile bunun mümkün olmadığını söyledi. Televizyonların eskisi kadar büyük stüdyolara ihtiyacı kalmadığını belirten Şendir, gelecekte haber merkezlerinin kalmayacağı öngörüsünde bulunarak medya binalarının idari ofisler haline geleceğini kaydetti. Cem Erciyes ise 90’lı yıllarda yapılan binaların medyanın gücünün simgesi olduğunu ifade ederek medya yapılarının insanları bir araya getirdiği oranla iyi yapılar olduğunu söyledi.

Serpil Yılmaz, günümüz gazete binalarının gazetecilerin çalıştığı yerler yerine gazeteciliğin idare edildiği binalara dönüştüğüne dikkat çekerek, mevcut yapıların gazeteciliğin önüne duvar örmeye başladığının altını çizdi. Yılmaz; “Gazeteci bağımsızlığı mabet gibidir. Binalar da bu mabedi temsil etmelidir” dedi. Teknolojinin getirdiği değişikliklerle gazeteciliğin artık her yerden yapılabileceğine dikkatleri çeken Şirin Severise medya merkezlerinin eğlenceli ve çalışana saygılı binalar olması gerektiğini söyledi. Ahu Özyurt ise çalıştığı Doğan Medya Center binasının ihtiyaca göre değişen, esnek bir şekilde tasarlandığına dikkat çekerek; “Gazete binaları sosyal yerlerdir. Farklı fikirlerin birbiri ile adeta çarpıştığı bir düşünce merkezidir. Bu yüzden bu binalar büyük yapılmalıdır” dedi.

SİNEMA VE MİMARLIK
DERVİŞ ZAİM: “MEKÂN ARAYIŞI BİR FİLMİ İNŞA ETMENİN EN ÖNEMLİ AŞAMASIDIR”

YEM Mimarlık Haftası etkinliklerinin son oturumunda mimarlık ve sinema konuşuldu. Mimar ve Yazar Hikmet Temel Akarsu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen oturuma Türk Sinema Eleştirmeni Atilla Dorsay; Mimar, Senarist, Akademisyen Feride Çiçekoğlu ve Yönetmen Derviş Zaim katıldı. 
Moderatör Hikmet Temel Akarsu ilk sözü, 1964 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden mezun olan sinema eleştirmeni Atilla Dorsay’a verdi. Sözlerine “Jean Luc Godard, ‘Sinema zamanı ve mekanı yeniden yaratma sanatıdır’ der” şeklinde etkili bir alıntıyla başlayan Atilla Dorsay, “Sinemada zaman ve mekandan kurtuluşunuz yoktur” dedi.

“Uçurtmayı Vurmasınlar” filminin senaristi Feride Çiçekoğlu konuşmasına mimarlıktan sinemaya geçiş sürecini anlatarak başladı, distopik kent filmleriyle devam etti.“Godard, Alphaville’de Paris’i bir distopya şeklinde çekmiştir. Burada tanış olduğumuz turistik imgelerin hiçbiri yer almaz. Gece görüntüleri vardır. Alphaville yıllar sonra hala güncelliğini koruyabilen çok önemli bir filmdir” diyen Çiçekoğlu, İstanbul’u distopya olarak tahayyül eden filmler arasında “Abluka” ile “Şarkı Söyleyen Kadınlar”ı gösterdi.

Auteur Sineması’nın Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden Derviş Zaim, yakında vizyona girecek mimariyle ilintili yeni filmi “Rüya”nın senaryo yazımı ve yapım sürecine dair önemli ipuçlarını dinleyicilerle paylaştı. “Tabutta Rövaşata”nın yönetmeni; “Sinema zamanı ve mekânı tıraşlama sanatıdır” dedi. Filmlerinde Osmanlı, Bizans ve Selçuklu geleneğinden yararlanmaya çalıştığını dile getiren Derviş Zaim, “Cenneti Beklerken” adlı filminde klasik Osmanlı minyatür sanatından esinlendiğini; “Nokta”da Osmanlı ve Selçuklu mimarisini incelediğini, “Gölgeler ve Suretler”de ise Hacivat ve Karagöz perdesinden ilham aldığını söyledi. Ünlü yönetmen, son filmi “Rüya”da cami inşa etmeye çalışan bir kadın mimarın hikâyesini anlatmaya odaklandığını söyledi. “Sancaklar Camii’nin inşasında bulunmuştum. Mimarlıkla ilgili söylemek istediklerimi bu camiden hareketle dile getirebilir miyim sorusu üzerine düşündüm” diyen yönetmen, filmini ‘mimarlığın sinemaya tercüme edilebilmesine dair bir girişim’ olarak nitelendirdi. Derviş Zaim, “Rüya”nın senaryo yazımı sürecinde Osmanlı Mimari’sindeki tekrar ve varyasyonlardan ilham aldığını belirterek mekân arayışının filmi inşa etme aşamasının en önemli safhalarından biri olduğunu ve mekânlarla flört etmenin bir yönetmenin becermesi gereken en önemli şey olduğunu vurguladı



Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)