Dünyanın En Yüksek Hibrit, Ahşap Kulesi Vancouver Kenti İçin Tasarlanıyor

Global bir şirket olan Perkins+Will’in Britanya Kolombiya’sı için tasarladığı  ve Kanada Earth Tower ismi verilen çok katlı kulenin hibrit olan yapısal sistemi ahşap lamine ve betondan meydana gelecek.

Proje, Vancouver’ın Burrard Slopes  semti yakınlarındaki Sekizinci Bulvar boyunca uzanan 31, 587 metrekarelik alan üzerinde tasarlanıyor. Bahsi geçen alanda şu anda, daha önceki kullanım alanı bilinmeyen, 1970lerin sonlarından kalma, dört katlı bir bina bulunuyor.

Vancouver da dâhil olmak üzere, dünyanın farklı ülkelerinde ofisleri bulunan 84 senelik Perkins+Will şirketi, 120 metre yüksekliğinde tasarlanan binanın “ dünyanın en yüksek hibrit, ahşap kulesi” olacağını söylüyor. Projeyi geliştirense yerel bir firma olan Delta Land Development.

Vancouver ’da bir başka hibrit, kereste bina da şu anda inşaat aşamasında. Japon mimar Shigeru Ban’ın Terrace House adlı bu binası da dünyanın en yüksek hibrit yapısı olma iddiasında. Ban’in konut olarak kullanılacak binası, en üst noktada 71 metre yüksekliğinde.

31,587 metre kare alanı çevreleyen Kanada Earth Tower, mağazalar, restoranlar ve ofis alanlarının yanı sıra yaklaşık 200 adet apartman katından oluşacak. Rakam henüz kesinleşmemiş olsa da çok kullanımlı binanın 35 ya da 40 katlı olması planlanıyor.

Bina U-biçimindeki platformun üzerinde yükselen kuleden meydana geliyor. Platform, içerisinde bitkilerin, ağaçların ve oturma alanlarının yer aldığı girişteki iç bahçeyi çevreliyor. Görüntülerden birinde platformun bir kısmının, etrafta yeşillikler ve kayaların yer aldığı üzeri kapalı bir geçiş alanı oluşturmak üzere ayrıldığı görülüyor.

Sera gazı salınımını azaltmak için binanın yapısal sisteminde hibrit bir yaklaşım sergilenecek.

Bina temelinde beton kullanılacak. Duvarlar, yer döşemeleri ve sütunlar için ekip, lamine kereste, yapıştırma tabakalı kereste ve  geçmeli lamine kereste   gibi ahşap kompozitin her türünü kullanmayı planlıyor.

Bina içerisindeyse ahşap tamamen görünüyor olacak. Görüntülerden birinde keresteden yapılmış kubbeli ofis tavanı görünüyor. Bir başka görüntüdeyse duvarları, tavanı, ve zemini açık tonlarda ahşap ile kaplanmış bir dairenin iç kısmını görmek mümkün.

Çalışma ekibi, binanın güneye bakan cephesine, her üç katta bir müşterek bahçeler yerleştirmiş. Binada yaşayanlar açık hava ve temiz havada zaman geçirip, birbirleriyle konuşarak temas kurabiliyorlar. Projenin hedeflerinden biri de “konutların yer aldığı yüksek şehir binalarında yaşamsallığı iyileştirmek ve bu binalarda iskân edenleri desteklemek.”

Passive House sertifikası almayı hedefleyen binanın üç camlı pencereler, ısı kazanımlı sistem, doğal ışık ve havalandırma gibi bir dizi özelliği var. Buna ek olarak binaya entegre edilmiş güneş pilleri gereksinim duyulan elektriğin ortalama yüzde yirmi beşini üretecek.

Ekip “Kanada Earth Tower sıfır emisiyonlu bir bina olacak” diyor. “Binada doğal gaz gibi fosil yakıtlar tüketilmeyecek.”

Ekip, inşaattan operasyona projenin her aşamasında gaz emisyonunu ciddi ölçüde azaltmayı hedefliyor. Proje, Kanada Yeşil Binalar Konseyinin  başlattığı sıfır-karbon pilot  programının  bir parçası olma özelliği taşıyor.

Sahanın epey geniş dış alanı Kanadalı peyzaj mimarı Cornelia Hahn Oberlander ile birlikte çalışılarak tasarlanacak. Çalışmanın amacı yerel biyolojik çeşitliliği yeniden canlandırmak ve erişim kolaylığı olan, canlı kamusal alanlar yaratmak.

Çalışma ekibi, “Tasarımımızı tanımlayan özelliği, inşa ettiğimiz bina aracılığıyla doğal çevremizle anlamlı bağlantılar kurabilmek şeklinde ifade edebiliriz,” diyor.

Bina, inşaatta kullanılan keresteden, enerji kullanımını azaltmaya yönelik stratejilere kadar “ciddi ölçüde yüksek çevresel standartların” mümkün olduğunu göstermeyi hedefliyor.

Ekip, belirli bir vizyon üzerine kurulan bu projenin çevreyle ilgili bir dizi kapsamlı hedefi, eşi görülmemiş bir biçimde geliştireceğini ifade ediyor.

Son yıllarda, yapı kerestesinden inşa edilen yüksek ya da orta yükseklikteki binalar için bir dizi tasarım yapıldı. Öyle ki mimarlar bu periyodu “kereste çağının başlangıcı” olarak tanımlamaya başladılar.

Bu binalar arasında, Minneapolis’te, Michael Green Mimarlık tarafından tasarlanan yedi katlı T3 binası da var. Binanın döşemelerinde, sütunlarında ve kirişlerinde böceklerin öldürdüğü dağ çamları kullanılmış. Danimarkalı 3XN şirketi ise tamamen yapı kerestesinden imal edilecek bir çift 10 katlı bina projesini Toronto’ya sunmuş durumda.

Proje Künyesi.

Mimari & Tasarım: Perkins+Will’

Bölge/ Yıl: Vancouver, Kanada/ 2019

Fotoğraf: Delta Land Development ve Perkins+Will 

Kaynak: Dezeen


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)