Mimarlıkta Yeni Normal
Mimarlık artık yüksek sesle konuşmuyor. Fısıldıyor.
Mimarlık artık yüksek sesle konuşmuyor. Fısıldıyor.
Günümüzde mimarlık dünyası, iklim kriziyle başa çıkmak için giderek daha fazla ileri teknoloji çözümlere yöneliyor.
Hanok yapımında kullanılan ahşap, hem doğal hem de düşük karbon salınımıyla çevre dostudur.
Mimarlık, tarih boyunca gelenek ile yenilik arasında bir köprü oldu.
Mimarlık öğrencilerinin bu alana yönelmesindeki en büyük etkenlerden biri, yaratıcı fikirlerini hayata geçirme isteğidir.
Tasarımın geleceği sadece teknolojiyle değil, insan eliyle çizilen hikâyelerle şekilleniyor.
İster kiracı olun, ister ev sahibi; ülkemizin değişken hava koşulları altında eviniz sürekli yıpranıyor.
Geleceğin şehirleri, yalnızca ayrıcalıklı bir kesim için değil, herkes için yaşanabilir olmalıdır.
Küresel ölçekte artan alüminyum talebi göz önüne alındığında, geri dönüştürülebilir ve çevreye duyarlı malzeme çözümleri kritik önem taşıyor.
İklim değişikliğinin etkileriyle birlikte aşırı hava olayları daha sık ve daha şiddetli hale geliyor.
Ekstrüde seramik karo; don, sıcaklık değişimleri, kimyasallar ve ağır yaya trafiği gibi zorlu koşullara dayanıklıdır.
Son yirmi yılda, Yapı Bilgi Modellemesi (BIM), mimarlık çevresinde sıkça kullanılan bir terim hâline geldi ve etkili oldu.
Eko-brütalizm, geçmişin sert mimari anlayışını bugünün çevre odaklı bakış açısıyla yeniden yorumluyor.
Her yapı, insanlığın maddi varoluşunun bir formu olarak, kolektif hafıza ve kültürel kimliğin taşıyıcısıdır.
Mimari eleştirinin kökleri Antik döneme dayansa da, sistematik mimari yorumlar Rönesans döneminde başladı.
Studio Ghibli ve kurucu ortağı Hayao Miyazaki, yalnızca Japonya’da değil, tüm dünyada tanınan ve sevilen birer kültürel ikon haline geldi.
Kültürel miras, yalnızca korunması gereken bir geçmiş değil; modern mimari için de ilham verici bir başlangıç noktasıdır.
Geleceğin şehirleri yalnızca mimari yapılarla değil, aynı zamanda toplumsal katılımla inşa edilecek.