Biyofilik Şehir Nedir?
Nüshet Çamuşoğlu / nushet@ekoyapidergisi.org
Amerika Birleşik Devletleri’nde her 10 çocuktan biri astım hastalığıyla mücadele ediyor. Kentsel bölgelerde bu oran çok daha yüksek. Ancak Atlanta yakınlarındaki bir toplulukta, 300’den fazla çocuğa rağmen tek bir astım vakası bile bildirilmemiş durumda. Bu, tesadüf değil—bilinçli bir şehir tasarımı tercihinin sonucu.

Modern şehirler, insan biyolojisini göz ardı eden yapılarla inşa ediliyor. Bu yaklaşım yalnızca fiziksel değil, zihinsel sağlığı da olumsuz etkiliyor. Peki, kronik hastalıklar gerçekten sadece tıbbi sorunlar mı, yoksa kötü tasarımın bir sonucu olabilir mi?
Biyofilik Tasarım Nedir?
İnsanlar, milyonlarca yıl boyunca doğayla iç içe yaşadı: güneş ışığına maruz kaldı, mevsim döngüleriyle yaşadı ve canlı ekosistemlerle sürekli temas kurdu. Ancak modern şehirler bu doğal uyumu bozuyor. Yapay ışıklar sirkadiyen ritmi bozarken, gömülü su sistemleri ve araç odaklı altyapı doğayla bağlantımızı koparıyor.
Tıp profesörü Dr. Aruni Bhatnagar, çevresel etkenlerin insan genetiği üzerindeki anlık etkilerini inceliyor. Bulgular gösteriyor ki, şehir yaşamı yalnızca alışkanlıklarımızı değil, biyolojik işleyişimizi de değiştiriyor.
Biyofilik Şehirler
Biyofilik şehirler, doğayı yalnızca estetik bir unsur değil, sağlık için temel bir altyapı olarak görüyor. Bu şehirlerde doğayla temas günlük yaşamın ayrılmaz parçası haline geliyor. Yaya öncelikli yollar, topluluk etkileşimini teşvik eden alanlar ve gıda üretimi gibi unsurlar, insan biyolojisiyle uyumlu bir yaşam alanı sunuyor.
Bu yaklaşım, yüksek kent yoğunluğunun sağlıkla çelişmek zorunda olmadığını gösteriyor. Aksine, biyofilik tasarım ile her ikisi bir arada mümkün hale geliyor.
Serenbe: Doğayla Uyumlu Sıfırdan İnşa Edilmiş Topluluk
Atlanta dışında kurulan Serenbe, biyofilik şehir anlayışının sıfırdan inşa edilmiş bir örneği. Kurucuları Steve ve Marie Nygren, bu topluluğu başından beri insan biyolojisine uygun şekilde tasarladı.

70/30 Kuralı: Arazinin %70’i doğa koruma alanı, %30’u yapılaşma için ayrılmış.
Yürünebilirlik: 24 kilometrelik yürüyüş parkurları doğayla iç içe yaşamı destekliyor.
Sürdürülebilir Evler: Güneş ve jeotermal enerji ile çalışan, net sıfır enerji prensibine sahip evler.
Doğaya Entegre Altyapı: Biyolojik su arıtma sistemleri ve yenilebilir bitkilerle dolu peyzaj.
Bu modelde astım vakaları sıfır. Ayrıca eklem ağrıları azalıyor, sosyal bağlar güçleniyor. Doğa temelli mimari, insanların fiziksel ve ruhsal sağlığını doğrudan etkiliyor.
Austin: Mevcut Şehri Biyofilik İlkelere Göre Dönüştürmek
Teksas’ın başkenti Austin, mevcut kent yapısını biyofilik ilkelerle dönüştürmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Belediye destekli programlar, doğayı şehre geri kazandırmayı hedefliyor.

NeighborWoods Programı
Her yıl 4.200’den fazla gölge, meyve ve süs ağacı şehir genelinde dağıtılıyor. Bu sayede:
Gıda güvenliği artırılıyor.
Ağaçlar yoluyla karbon salımı azaltılıyor.
Kent sakinlerinin doğayla etkileşimi güçleniyor.
Ekosistem Değeri Milyar Dolarları Aşıyor
Austin’in 33.8 milyon ağacı:
Yıllık 92 bin ton karbon emiyor.
1.9 milyon ton karbon depoluyor.
1.253 ton hava kirliliğini filtreliyor.
Enerji maliyetlerinde yıllık 18.9 milyon dolarlık tasarruf sağlıyor.
Ekosistem hizmetlerinin toplam değeri ise 16 milyar doları geçiyor. Bu da biyofilik tasarımın yalnızca sağlıklı değil, ekonomik açıdan da sürdürülebilir olduğunu gösteriyor.
CodeNEXT: Yeni Nesil İmar Kodları
Austin, bitki örtüsünü ve biyolojik ihtiyaçları merkezine alan yeni imar politikalarıyla biyofiliği kurumsallaştırıyor. Böylece doğa, şehir planlamasının ayrılmaz bir parçası haline geliyor.
Şehirleri Biyolojiye Göre Yeniden Düşünmek
Serenbe ve Austin, şehirlerin insan sağlığını nasıl destekleyebileceğini net biçimde ortaya koyuyor. Her iki örnek de şu ilkeleri paylaşıyor:
Yaya Öncelikli Altyapı: Hareketliliği ve sosyal etkileşimi teşvik ediyor.
Açığa Çıkarılmış Su Sistemleri: Doğal döngülerle yeniden bağ kuruluyor.
Gıda Üretimi: İnsanlar besin kaynaklarıyla ilişki kuruyor.
Enerji ve Sağlık Tasarrufu: Ekosistem tabanlı planlama ekonomik fayda da sağlıyor.
Mevcut şehir yapıları, insan biyolojisine ters düşerek gizli bir sağlık krizi yaratıyor. Ancak çözüm elimizin altında. Biyofilik şehirler artık teoriden çıkıp uygulamaya geçmiş durumda. Tek gereken şey, kolaylık yerine refahı tercih etme cesareti.
Biyolojimiz değişmedi, ama şehirlerimiz değişebilir.