​Global Şehirleşme Sorunları

Almanya sürdürülebilirlik konusundaki iddalı yaklaşımını binalar konusunda da ortaya koyarak 2007 yılında Sürdürülebilir Bina Konseyini kurdu. Alman DGNB (Deutsche Gesellschaft für Nachhaltiges Bauen e.V.) sistemini diğer yeşil bina sistemlerinden ayıran en önemli özellik İSE, binaları ömür boyu maliyetlerini de göz önünde bulundurarak sertifikalandırması. 2007 yılında kurulan organizasyonun bugün 1100’den fazla üyesi bulunmakta. Ülkemizde sınırlı sayıda da olsa örnekleri bulunan Alman Yeşil Bina sistemi DGNB’yi daha yakından tanımak, şüphesiz İnşaatta yeni kalite anlayışını tanımlamakta faydalı olacaktır.

Sürdürülebilir kalkınmaya çok çeşitli sonuç beklentileri ile kalkışıldığı için şehirlerin yüzleştiği sorunlar da geniş kapsamlı olmakta ve değişiklik göstermekte. Ayrıca değerlendirme yapılan şehirler büyümeye devam etmekte ve bu da sürekli değişen talepler oluşturmakta.

Birleşmiş Milletler raporuna göre dünyanın en büyük 71 şehrinden sadece ikisi 2010 ve 2015 yılları arasında nüfus azalımı beklentisi içinde. Bazı şehir nüfusları ise aynı dönem içinde yıllık %4, %5 hatta %6 gibi oranlarda büyüyor ve bu büyümeye şehir planlamacıları ve yöneticilerinin ayak uydurması akıl almaz derece zorlaşıyor.

2010 ve 2015 yılları arasındaki nüfus artışı şehirlerin sürdürülebilir kalkınma elde etmek için uğraşırken yüzleştikleri kısa zamanlı stresi açıklıyor. Burada göze çarpan; daha ılımlı nüfus artışı deneyimleyen gelişmiş dünya şehirleri ile çok hızlı nüfus artışı gözlenen gelişmekte olan dünya şehirleri arasındaki ayrım. Ekonomik büyüme neredeyse her yerde, büyük nüfus artışı ve kırdan kente hızlı göç eğilimi ile beraber geliyor ve bu durum gelişmekte olan ülkelerin planlamacıları için büyük sorunlar oluşturuyor.

Uzun süreli beklentilere baktığımızda Tablo 1 aynı zamanda 2030’a kadar beklenen şehir nüfuslarını öngörüyor. Analizdeki altı şehir –Nairobi, Dubai, Abu Dabi, Kuala Lumpur, Pekin ve Delhi– bu süre içerisinde %60’ın üzerinde bir büyüme görecek. Bu büyüme eğer şehirler göçmen akınlarına ayak uyduramazlar ise ulaşım ağları, su temini, atık toplama sistemleri, kanalizasyon sistemleri ve arsa değerlerinde baskı oluşturacak.

Tokyo bugün dünyanın en büyük şehri ve 2030’da da bu konumunu muhafaza etmesi bekleniyor, ancak listedeki şehirler arasında en düşük büyüme oranı Tokyo’ya ait. Cakarta ve Bombay gibi yükselen pazar şehirleri 2010’dan 2015’e kadar olan kısa dönemde göreceli olarak yavaş büyüyor olsa da, günümüz ile 2030 arasında en büyük büyüme onlarda öngörülüyor.

Sürdürülebilirlik ve kalkınma yakından alakalı: sağlık, eğitim, hayat kalitesi gibi unsurlar ikisi için de ortak. Gelişen şehirlerde hızlı büyümenin bir sonucu olarak Sürdürülebilir Şehirler İndeksi’ndeki düşük performanslı şehirlerin büyük çoğunluğu yakın zamanda en çok baskı altında kalan şehirler olacak. Bu da Tablo 1’de açıkça görülebilmektedir: tablonun üst yarısı hızlı büyüyen ancak göreceli olarak düşük sürdürülebilir şehirlerden oluşuyor. Tablonun aşağı yarısında ise büyümenin az olduğu ancak oldukça sürdürülebilir şehirler yer alıyor. Büyüme hızı ortalarda olan şehirlerde ise durum karışık, sürdürülebilirliği hem az hem çok olabilen şehirler görmekteyiz.

Tablo 1’in başına doğru yoğunlaşan hızlı büyüyen şehirler özellikli sorunlar ile yüzleşiyor: Sürdürülebilir Şehirler İndeksi’nde daha yüksek konumlar elde etmek için çabalamak zorunda oldukları gibi aynı zamanda konumlarını muhafaza edebilmek için de uğraşmaları lazım. Diğer türlü, sabit politikalar, kurallar ve altyapı ile gelişmekte olan dünya çevreye verdikleri baskı ile sürdürülebilirliklerinin kötüye doğru gitmesi ile yüzleşebilirler. Bu durum bazı gelişmiş dünya şehirleri için de geçerli. Londra ve Toronto’nun, sürdürülebilirlik sıralamasında yüksek puanlar elde etmiş olmalarına rağmen konumlarını sabitleştirmek için hala kayda değer yatırımlar yapmaya ihtiyaçları var. Ancak, bu göreceli bir gösterge — en yukarıda yer alan sürdürülebilir şehirler bile daha sürdürülebilir bir hale gelebilir. Dahası, uzun vadede nüfus arttıkça şehir altyapısı baskı altında kalacaktır. Örnek olarak, 2030’a kadar Toronto’nun nüfusunun bir çeyrek, Londra’nın ise beşte bir büyümesi bekleniyor, bu da bu şehirlerin politika üreticilerine yeni sorunlar yaratmaktadır.

ŞANGAY

ÇİN

Önümüzdeki beş yıl boyunca Şanghay’ın yapılı ve doğal çevresine yapılacak islah çalışmaları Şanghay’ın 21.yüzyılın şehri olarak belirlenmesine yardımcı olacak. Yapılacak birçok iş var ve başarı işlerin titizlikle planlanıp yönetilmesine dayalı olacak.

Şangay devasa bir şehir ve 2030’a kadar 30 milyon gibi büyük bir nüfus artışı beklentisi içinde. Şangay 2010’da World Expo’yu beğeni toplayarak ağırladı ve şehirde rekor sayıda ziyaretçi barındırdı. ‘Daha İyi Şehir, Daha İyi Hayat’ afişi ile düzenlenen forum, bu talebi karşılamak ve şehir içinde hareketliliği geliştirmek için şehrin altyapısını iyileştirmek üzere dikkate değer bir yatırım aldı. Forumun başarısı Şangay’ın bu yüzyılın “büyük dünya şehri” olması potansiyeli etrafında ivme yarattı. Şangay’ın devam eden dönüşümü birkaç alanda açıkça görülebilmekte. Pudong’daki Yeni Serbest Ticaret Bölgesi gibi girişimler Şangay’ı Asya için Londra ve New York gibi diğer global şehirler ile eşit değerde bir iktisadi merkez üs konumuna getirmek üzere atılan daha geniş bir çabanın göstergesi.

Şangay’ın karşısına çıkan en büyük zorluklardan biri, diğer öne çıkan Çin şehirlerinde olduğu gibi, yaşama çevresinin kalitesini geliştirmek etrafında olacak. En yakın Beş Yıllık Plan içindeki yönergeler alanları alternatif kullanım için uygun hale getirmek üzere şehir içindeki eski endüstriyel bölgelerin temizlenmesine yeni bir odak getirdi. Aynı şekilde, şehirden geçen üç ana nehri temizlemek, su kalitesini iyileştirmek ve şehrin Kuzey kısımlarını sel riskine karşı dayanıklı hale getirmek için çalışmalar da başlamış durumda. Önümüzdeki beş yıl boyunca Şangay’ın yapılı ve doğal çevresine yapılacak ıslah çalışmaları Şangay’ın 21. yüzyılın şehri olarak belirlenmesine yardımcı olacak. Yapılacak birçok iş var ve başarı işlerin titizlikle planlanıp yönetilmesine dayalı olacak. Ancak son on yılda şehrin altından kalktığı kalkınma hızı neleri başarabileceğinin bir göstergesi. Etrafındaki kendinden oldukça emin olan eğitimli iş gücü ile desteklenen şehrin durumu ile Şangay için gelecek oldukça parlak görünmekte.

DOHA

KATAR

2030 Vizyonu İle Katar karbondioksit salımını kesme, enerji verimliliğini artırma, yeni binalarda su kullanımını azaltıp yenilenebilir enerji çözümleri ve çevresel bilim ve teknolojiye yatırım yapma misyonuna atılarak bu bağlılığı güncelleyip genişletiyor.

Doha önümüzdeki yıllarda sıralamalarda hızla yükselmesi beklenen, geleceği parlak şehirlerden biri. Katar kalkınma planlaması genel kurulu tarafından 2008 yılında hazırlanan ‘Katar Milli Vizyonu 2030’, ülkenin daha parlak bir geleceğe adım atması için dört şartı olan kapsamlı bir çerçeve çizmekte. Bu dört şart; çevresel, insani, sosyal ve ekonomik kalkınma. 2022 FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olması nedeniyle, hızlı kalkınma ile Katar yapılı çevresinde büyük bir genişleme beklemekte.

2030 Vizyonu ile Katar karbondioksit salımını kesme, enerji verimliliğini artırma, yeni yeşil binalarda su kullanımını azaltıp yenilenebilir enerji çözümleri ve çevresel bilim ve teknolojiye yatırım yapma misyonuna atılarak bu bağlılığı güncelleyip genişletiyor.

Ülke hala en yüksek kişi başına milli gelire ve karbon ayak izine sahip, bu da Gezegen sıralamasında daha ilerlemesi gereken uzunca bir yol olduğunu açıklıyor. Katar doğal gaz zenginliğini ücretsiz su ve elektrik kullanan 300.000 vatandaşının menfaatine kullanıyor. Ancak, ülkede yaşayan 1,5 milyon yabancı aylık olarak su ve elektrik ücreti ödüyor. Petrol çok ucuz ancak birçok gözlemci için bu çok büyük bir problem. Katar’ın sürdürülebilir bir toplum olabilmesi için yabancılar dahil tüm vatandaşların su ve yakıt tüketimi için teşvik edilmemeleri gerekmekte. Bu durum, ani başlayan ekonomik gelişiminin ardından Doha ve ülkedeki diğer kasabalarda planlama yapılmadan başlayan kalkınma ile iyice şiddetlenmekte.

Doha kentsel çevre açısından yeni ziyaretçiler ya da yabancılar için gelişmemiş bir görüntü sergilemekte, yayalar ve sokak hayatı için ihtiyaçlar tam olarak karşılanamıyor. Deniz suyunu tuzdan arındırarak su üreten ve yazın sıcakların 50 dereceye ulaşdığı bir ülkede en yakın mesafelerde bile yürümek yerine otomobil kullanmak olağan sayılmaya başlamış.

Kendi çevresel konumunun farkında olan Katar, sürdürülebilir kalkınmayı öncelik haline getirmiş durumda ve kendi yiyeceğini üretebilmek üzere bir büyüme planı ile ilerlerken bilgi ve deneyimini dünyanın her yerindeki diğer modern şehirlerin de çevre dostu bir şekilde gelişmeleri için paylaşıyor.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)