Işıklandırma Ruh Halimizi Nasıl Etkiliyor?

Çoğu insan için modern yaşam günün büyük kısmını suni ve doğal ışıkla harmanlanmış kapalı bir odada geçirmeyi zorunlu kılar. Suni ışık insanoğluna sonsuz sayıda imkân sunmuş olsa da, binlerce sene gün içinde gün ışığına ve geceleri de karanlığa tepki vermek üzere evrilmiş bedenlerimizde bir takım karışıklıklara yol açtığı da muhakkak.  Doğal ışığa karşı geliştirilmiş bu duyarlılığa sirkadiyen ritim ya da döngü denir ve bu ifade, neredeyse yaşayan tüm canlıların 24 saatlik biyolojik döngüsünü tanımlar. Sirkadiyen ritimler temelde ışıktan etkilense de, ısı ve diğer uyaranlar da süreç içerisinde rol oynar.

Doğal saatimiz beynin hipotalamus denilen kısmında yer alır; bu bölge, vücudun her tarafında bulunan fotoreseptörlerle bağlantılıdır (retina gibi). Bu reseptörler, gün içerisinde aldığımız ışığı kullanarak iç saatimizi senkronize etmekle görevlidir. Sirkadiyen döngüyü anlamak önemlidir çünkü bu döngü insan vücudunun ritmini etkiler. Aynı zamanda uyku, ruh hali, uyanık olma durumu, sindirim, ısı kontrolü ve hatta hücre yenilenmesini üzerinde de etkilidir. Araştırmalar, yeterli miktarda ışığın ruh halini ve enerji seviyelerini arttırdığını, zayıf aydınlatmanın ise depresyona ve vücuttaki diğer eksikliklere yol açtığını göstermiştir. Işığın miktarı ve türü konsantrasyon, iştah, ruh hali ve günlük hayatın daha başka pek çok alanını doğrudan etkiler.

Fakat zamanımızın çoğunu yapay ışıkla dolu ortamlarda geçirirsek, nasıl sağlıklı bir sirkadiyen ritme sahip olabiliriz? Ya da yatmadan önce yaptığımız en son şey ve uyandığımız zaman yaptığımız ilk şey telefonlarımızı kontrol etmekken? Mimarlar, sağlıklı sirkadiyen ritimleri ve dolayısıyla daha sağlıklı yaşamı teşvik etmek için aydınlatmayı nasıl kullanabilir? Araştırmacılar doğal gün ışığı döngülerinin yapay ışıklarla taklit edilmesini önermektedir. Sabah ve gündüz için daha parlak ve güçlü ışıklar, gece için daha kısık ışıklar önerilir. Bunun tersi düzenlemeler kafa karıştırıcı bir sirkadiyen ritmine neden olabilir, uyku düzenimizi değiştirebilir veya gün boyunca enerjinin azalmasına neden olabilir. Toronto Üniversitesinde yapılan bir çalışma ışık yoğunluğunun önemini ortaya koymuştur. Çalışma, parlak ışıkların “uyarana karşı verdiğimiz ilk duygusal tepkiyi güçlendirdiğini” ve “etkilerin hem pozitif hem de negatif” olabileceğini göstermiştir.

Işığın renk sıcaklığı da benzer şekilde insan vücudunu etkiler. Tipik olarak Kelvin (K) olarak gösterilen renk sıcaklığı ne kadar yüksek olursa ışık o kadar parlak ve soğuk olur. Bu durumda, 'sıcak' ve 'soğuk' lambanın fiziksel ısısını değil, ışığın tonunu veya rengini ifade eder. Sıcak ışıklar, çevreyi daha sıcak ve dinlendirici hissettirirken, soğuk ışıklar çevreyi daha uyarıcı hale getirir - bizi daha uyanık, daha odaklı hissettirir ve verimlilik düzeylerini artırabilir. Ayrıca mavi ışığın uykuya bağlı hormon melatonin seviyesini azalttığına ve bizi daha uyanık hissettirdiğine dair bir teori de mevcuttur. Bilgisayarlar ve mobil ekranlar çok fazla mavi ışık yayar, böylece yatmadan önceki son e-posta kontrolü bizi huzurlu bir uykudan mahrum bırakabilir. Ancak mavi ışık akıllıca kullanıldığında, toplantı odaları, endüstriyel mutfaklar ve hatta yüksek konsantrasyonun beklendiği fabrikalar gibi zihnin tam hızda çalışması gereken alanlar için oldukça ideal olabilir.

Sarı tonlar (renk skalasının en altında), vücudun genellikle daha rahat olduğu zamanlara yani alacakaranlık ve şafak vaktine karşılık gelir. Bu kulağa oldukça mantıklı geliyor çünkü insan yakın zamanlara kadar  geceleri yüksek yoğunluklu ışıklara değil sadece ayın ve ateşin ışığına maruz kalıyordu. Zayıf, dolaylı ve sıcak aydınlatma ortamı daha sakin hale getirir, insanların da daha rahat hissetmesini sağlar. Verimlilik ve üretkenlik gerektiren çalışma ortamlarında bu tip aydınlatma iyi bir tercih olmasa da, restoran, dinlenme alanları ya da yatak odaları için idealdir.

Uzmanlar gün boyunca güneş ışığından faydalanarak ve yatma saatinde soğuk veya mavi ışığa doğrudan maruz kalmayarak uyku kalitesinin artabileceği i ve insanların refahını ve verimliliğinin olumlu yönde etkilenebileceği konusunda hemfikirler. Yaşadığımız tüm alanlardaki aydınlatma biçimlerini kontrol etmemiz mümkün olmasa da, ışığın vücudumuz üzerindeki etkilerinin farkında olmak, bazı konularda otomatik olarak yapacağımız tercihleri değiştirebilir- süpermarketten indirimden bir lamba almak ya da uyumadan önce son bir kez telefonumuza bakmak gibi.

Kaynak: https://www.archdaily.com/9225...


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)