Mimaride ‘Beyaz’ Kullanımı

Dilhan Hız / dilhan@ekoyapidergisi.org
Hep duyarız, iç mimarlar sıkça vurgular: “Beyaz sadece beyaz değildir.” Mimar gözü beyazı yalnızca bir boşluk değil; ışığı ortaya çıkaran, ölçeği yeniden bir yüzey olarak kabul eder. Yani beyaz sahiden de sadece beyaz değildir.
Gri, sarı ya da mavi yansımalar barındıran off-white dediğimiz tonlar, mekânı olduğundan daha sıcak ya da daha serin gösterebilir. Bu nedenle kataloglardan seçilen renk kartlarına aldanmak yerine, boyayı doğrudan duvar üzerinde denemek son derece kritiktir. Küçük numune panolar bize, gündüz ışığında ve akşam yapay aydınlatmada nasıl bir etki yaratacağını görme fırsatı sunar. Tabii seçim kadar uygulama süreci de titizlik ister. Yüzeyi toz ve kirden arındırmadan işe koyulürsak, en pürüzsüz boya bile mat ve dalgalı görünebilir. Aynı şekilde kullanılan araç gereç de sonucu ciddi anlamda belirler: Kalitesiz rulolar, duvarda iz ve tüy bırakırken; iyi fırçalar, beyazın berraklığını korur.

Tek Kat Asla Yetmez
Beyaz kullanımı sırasında yapılan bir başka hata da, “tek kat yeter” yanılgısıdır. Beyaz boya, en ufak kusuru bile göz önüne serdiği için astarsız ya da tek katla uygulandığında muhtemelen lekeli ve dengesiz görünür. İyi bir astar üzerine en az iki kat boya, rengi homojen ve daha güçlü kılacaktır. Bu noktada beyazın mekânla kurduğu ilişki de önemlidir. Örneğin duvar, tavan ve süpürgeliklerin aynı beyaz tonunda boyanması, ama farklı parlaklık dereceleriyle ayrıştırılması, mekâna yalın ama zengin bir derinlik katar. Böylece göz yorucu kontrastlar yerine, bütüncül bir uyum elde edilebilir.

Beyaz öyle bir renktir ki onunla mekânı yeniden yaratabilirsiniz. Ancak yanlış uygulandığında yarattığı soğuk ve steril atmosferle kullananı pişman da edebilir.