“Net Sıfır” Dönemi Kapanıyor mu? Sürdürülebilir Mimarlıkta Yeni Gerçeklik

Yıllardır sürdürülebilirlik vizyonunun merkezinde yer alan “net sıfır” kavramı, artık sanıldığı kadar güçlü bir rehber değil. Uzmanlara göre sürdürülebilir mimarlık, sıfırı yakalamaktan çok bütünsel dönüşümle yeniden tanımlanıyor. Mimarlıkta iklim odaklı düşüncenin öncülerinden Anthony Brower’a göre, “net sıfır” yaklaşımı fazla dar bir çerçevede kaldı. Yalnızca enerji verimliliğine odaklanan bu model, yapı malzemelerinin üretiminden işletme süreçlerine, bakım maliyetlerinden kullanıcı deneyimine kadar uzanan geniş bir sürdürülebilirlik döngüsünü göz ardı ediyor.

Bugün dünyanın dört bir yanında binlerce bina “net sıfır” iddiasıyla inşa edilse de, veriler bu yapılarının küresel stok içinde yalnızca çok küçük bir paya sahip olduklarını gösteriyor. Üstelik çoğu proje sembolik bir çabanın ötesinde değil, gönüllülük esasına dayalı, sistematik bir dönüşümden yoksun. Yeni yaklaşım, gönüllü taahhütlerden çok zorunlu düzenlemelere dayanıyor. Enerji kodları, performans standartları ve malzeme geri dönüşüm politikaları artık sürdürülebilir tasarımın ayrılmaz parçaları. Brower bu durumu şöyle özetliyor: “Kurallar değiştiğinde iş modeli değişir.”

Malzemeye Bakış

Bir diğer değişim ise malzemeye bakışta yaşanıyor. “Gömülü karbon” (embodied carbon) kavramı, artık enerji verimliliğinden bile daha fazla önem kazanmış durumda. Çünkü yapıların çevresel etkisi yalnızca kullandıkları enerjiyle değil, inşa sürecinde harcanan kaynaklarla da ölçülüyor. Artık hedef sıfıra ulaşmak değil; tasarımı, üretimi ve deneyimi dönüştürmek. Çünkü sürdürülebilir mimarlık, bir sonuç değil, sürekli gelişen bir süreç.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)