New York’ta Mimarlık ve Sanat Buluşması

Dilhan Hız / dilhan@ekoyapidergisi.org
Mimarlık, daha önce pek çok kez olduğu gibi, sanatla buluşuyor. New York’un kalbinde, 1989’da Paul Rudolph tarafından tasarlanan Modulightor Binası, sadece bir yapı değil; adeta yaşayan bir sanat eseri. Ve şimdi, bu özel mekânda “Architecture = Art: The Susan Grant Lewin Collection” sergisi sanatseverlerle buluşuyor.

Mimarlığın yalnızca beton, çelik ve camdan ibaret olmadığını, çizimlerin ve fotoğrafların da birer ifade biçimi olabileceğini hatırlatan sergi, mimarların hayal güçleriyle birleşen tasarım süreçlerini gözler önüne seriyor. Frank Gehry’nin organik formları, Aldo Rossi’nin zamansız geometrisi, Steven Holl’ün ışık ve mekân oyunları… Sergide ayrıca mimarlık fotoğrafçılığının öncü isimleri Ezra Stoller ve Paul Clemence’in eserleri de yer alıyor. Fotoğrafları yalnızca mimarların vizyonlarını belgelmekle kalmıyor, adeta bir duygusal deneyim yaratıyor. İzleyici, çizimlerdeki detaylara bakarken bir yandan geçmişe yolculuk yapıp, diğer yandan geleceğin mimarlığını hayal ediyor.

Modulighter
Ve tabii ki serginin eşsiz mekânı… Modulightor Binası, yıllar önce, Rudolph’un MODULIGHTOR adlı aydınlatma şirketi için tasarladığı showroom ve üretim tesisi olarak doğmuş. Üst katlar ise mimarın yaşam alanıymış. Bugün New York şehrinin kültürel anıtlarından biri olan yapı, kendi başına da zaten bir sanat eseri.
Mimarlık ve sanat arasındaki ince çizgiyi gözler önüne seren sergi, sadece Paul Rudolph’un vizyonunu, çağdaş mimarlıkla karşılaştırma deneyimi sunduğu için bile gezilesi görünüyor.