Projelerimizin Merkezine Doğa ve İnsanı Alıyoruz

MIMARISTUDIO, Ayça Akkaya Kul ve Önder Kul Röportajı
UNIGEN Sponsorluğunda hazırlanmıştır.


Projelerimizi birbirinden farklı, özgün bir dille ele alIyoruz. Dalında uzman kişi ve kurumlarla işbirliği yaparak, bir takım çalışması ve proje çözüm ortaklığı yaklaşımı ile tüm süreci yürütüyoruz. Özellikle projelerimizin merkezine doğa ve insanı alarak tasarımlarımızı geliştiriyoruz. 



Öncelikle siz, ortaklık yapınız ve ofisinizin işleyiş biçimi hakkında kısaca bilgi almak isteriz.

AYÇA AKKAYA KUL: Memnuniyetle… 2001 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’ nden mezun olduktan sonra yüksek lisansımı İstanbul Teknik Üniversitesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünde tamamladım. Öğrencilik yıllarımda başladığım çalışma hayatıma, 2006 yılından bugüne Önder ile birlikte kurduğumuz Mimaristudio çatısı altında devam ediyoruz. 

ÖNDER KUL: Ben de, Ayça ile aynı fakülteden 97 yılında mezun olduktan sonra, yine üniversitem çatısı altında lisans üzeri eğitimimi tamamladım. Üniversite yıllarında çalışmaya başlamak, üniversite ve sonrasındaki dönemde öğrenim ve iş hayatını birlikte yürütmemi gerektirdi. Bu yoğun temponun doktora sürecinde sağlıklı ilerlemediğini gördüğüm için, doktora eğitimimi yarım bırakmak durumunda kaldım. Belki bir gün yarım kalan bu eğitimimi de tamamlarım, bilemiyorum. Ayça’nın da belirttiği gibi, 2006’da Mimaristudio’nun kuruluşu ile serbest mimarlık ve iç mimarlık çalışmalarımıza başladık. 

Ayça Akkaya Kul - Önder Kul

Ofisimizde, kolektif akıl ile bir aile havasında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ağırlıklı olarak iç mimari tasarım ve proje çalışmaları yürütsek de, mimari proje çalışmaları her zaman birinci önceliğimiz. Tasarım süreci ve proje üretimimizi, projelerimizin saha denetimleri ile devam ettiriyoruz. Ürün tasarımı ve geliştirme çalışmalarımız da bir yandan devam ediyor. Sonuç olarak, ilk eskizden, işverenin mekân kullanımına, hatta sonrasında mekânda yaşam devam ederken, sürekli projelerimizin birebir içindeyiz. 

A.A.K: Belki de diğer bir çok ofisten farklılığımız da bu. İşveren adayı kişiler ya da kurumlar tamamlanan referans projelerimiz kadar, bizim adımız için de bizleri projelerine davet ediyorlar, çalışmak istiyorlar. Bu durumda, ilk günden itibaren, her görüşme, her toplantı, kısacası sürecin her anında içinde oluyoruz. Çünkü işveren her zaman sizi karşısında görmek, muhattap almak ister. Bu, ekip çalışması ruhumuzun önüne geçen bir yaklaşımdan ziyade, proje süreci içinde ofis içinde görevli tüm mesai arkadaşlarımızın yanında, çalışmaların her aşamasından haberdar olmamızı ve bize ihtiyaç olduğu durumlarda da anında sürece müdahale etmemizi sağlıyor,


Ölçeği ne olursa olsun, kaliteli ve nitelikli tasarım hizmeti beklentisi olan işverenlerin projelerinde yer almaktan memnuniyet duyuyoruz.


Ö.K: Kısaca, görev bölümümüzden de bahsedersek, Ayça ağırlıklı olarak projenin tasarım süreci, ürün tasarımı, malzeme, renk seçimleri gibi aşamalara liderlik yapıyor. Ben de, tasarım süreci içinde kendisine destek vermekle birlikte, işveren ilişkileri, projelerin sahaya yönelik detaylandırılması, olgunlaştırılması, ihale paketlerinin hazırlıkları gibi aşamaları koordine ediyorum. İşveren görüşmeleri ve saha kontrol sürecinde mümkün olduğu kadar birlikte hareket etmeye çalışsak da, zaman planı yönetimi gereği tekil olarak da çalışmaları sürdürmemiz gerekebiliyor.

İspak Ambalaj Ofisi, Fotoğraf - Gürkan Akay


Projelerinizi incelediğimizde genellikle kurumsal markaların ofis projelerine yoğunlaştığınızı görüyoruz. Bu konuda uzmanlaşmanızın sebebi kendi tercihiniz miydi yoksa gelen işler mi sizi buna yönlendirdi?

A.A.K: Doğal olarak süreç gelişti diyebilirim zira ilk kurulduğumuz yıllar, konut projeleri, konaklama sektörüne yönelik işler ve yeme-içme mekânları üzerine çalışmalarımız oldu. Aynı dönemde, DHL Global Forwarding firmasının o dönemki ofisi içinde tasarım ve yenileme işleri ile Philip Morris Sabancı Pazarlama ve Satış A.Ş. firması için bazı proje çalışmalarımız oldu. İlk büyük ölçekli kurumsal projemiz ise yine Philip Morris Sabancı Pazarlama ve Satış A.Ş.’ nin daveti ile İstanbul ve Ankara Ofisleri’nin tasarım ve proje çalışmalarıydı. Toplamda 2 proje 7.500 m2 alana sahipti. Açılan yarışmada birinci olduk ve bu projeler ile ulusal ve uluslar arası firmalara ait çalışmalarımız hız kazandı diyebilirim. Takip eden yıllarda, farklı sektör ve iş kolundaki gruplar ile bu gelişim devam etti. 


Kırmızı çizgimiz, verdiğimiz hizmetin ücretsiz alınmak istenmesi. Fikir yaratma ve geliştirme, tasarım hizmeti, proje üretimi çok değerli ve içinde yoğun emek olan bir iş.


Ö.K: Bu arada, yeni nesil çalışma mekânları ile ilgili dünyadaki farklı yaklaşımları takip etmeye, bu yaklaşımlar üzerine araştırmalar yapmaya başladık. Tabii kurumsal projeler genel bir kavram. Bunun alt kırılımlarında, eğitim ve deneyimleme merkezleri, teknoloji alt yapısı yoğun mekânlar, start-up ofisler, kurumsal davet ve ağırlama alanları gibi projeler de bulunmakta. Yurt içi kadar yurt dışı projeler de zaman içinde çalışmalarımız içinde yer aldı. Örneğin, Türkmenistan’da 45.000 m2 alana sahip bir kongre merkezinin iç mimari tasarım ve projelerini üstlendik. Büyük bir kompleksti. İçinde farklı büyüklükte toplantı ve çok amaçlı salonlar dışında, devlet başkanları düzeyinde konaklama ve çalışma ofisleri, devlet ve hükümet temsilcilerinin toplantı ve organizasyonları için salonlar, sosyal mekânlar da mevcuttu. 

Kısacası, her ne kadar ismimiz ağırlıklı olarak ofis projeleri ile anılsa da, biz hiçbir zaman şu ya da bu proje şeklinde bir ayırım yapmadık. Her zaman, ölçeği ne olursa olsun, kaliteli ve nitelikli bir tasarım hizmeti satın alma beklentisi olan işveren adaylarının projeleri içinde yer almaktan memnuniyet duyduk, aynı düşünce ile de çalışmalarımıza devam ediyoruz. 

SAP İstanbul Ofisi Fotoğraf - Gürkan Akay

Bir projeyi hayata geçirirken ki temel değerleriniz ve tasarım felsefeniz hakkında bilgi alabilir miyiz? Çalışmalarınızın temeline hangi yaklaşımı alıyorsunuz? Mesleğinizi icra ederken kırmızı çizgileriniz var mıdır?

Ö.K: Projelerimizi birbirinden farklı, özgün bir dille ele alıyoruz. Dalında uzman kişi ve kurumlarla işbirliği yaparak, bir takım çalışması ve proje çözüm ortaklığı yaklaşımı ile tüm süreci yürütüyoruz. Özellikle projelerimizin merkezine doğa ve insanı alarak tasarımlarımızı geliştiriyoruz. Bu bağlamda, her yeni projede üzerine koyarak, içinde insan sağlığı, mutluluğu ve esenliğini ön planda tutan, “well-being” konusunu çalışmalarımızın temeline alıyoruz. İşverenlerimizi ve iş liderliği yapan proje yönetim firmalarını bu konuda aydınlatmaya, projemizi bu yaklaşımla geliştirmenin kazançlarını ve avantajlarını aktarmaya çalışıyoruz. Kuşak farkı ile başlayan değişimin, mekânın fiziksel yapısını değiştirme süreci içinde, sadece iç mimari değişimle değil, bütünsel bir değişim yönetimi ile ele alınması gerekliliğini aktarmaya çalışıyoruz.

A.A.K: Bizim için her bir projemizin, ölçeği ne olursa olsun, bize verdiği keyif birbirinden değerli. Zira her bir projemizi, aynı işveren grubuna gerçekleştirsek dahi, farklı bir yaklaşım ile ele alıyoruz. Birbirinin tekrarı, adeta kopyası çalışmalar yapmamaya özellikle dikkat ediyor ve bu sebeple de farklı bir tasarım hizmeti almak, tasarlanan mekânı benzerlerinden ayıran özelliklere sahip olmasını isteyen işverenlerle çalışıyoruz. Hiçbir zaman gelen talepleri, projelerin büyüklüklerine göre değerlendirmeyiz. Bizim için önemli olan, vizyonu olan, iyi ve özenilmiş projeler gerçekleştirmek isteyen, en önemlisi verdiğimiz hizmete değer veren işverenlerle çözüm ortaklığı yapmaktır. Bu sebeple, bilgi ve birikimimiz ile katkı sağladığımız her çalışma bizim için kıymetlidir.

Ö.K: “Kırmızı çizgimiz” konusuna da yanıt verelim, aslında en önemli kırmızı çizgimiz, verdiğimiz hizmetin ücretsiz alınmak istenmesi. Fikir yaratma ve geliştirme, bunu ürüne dönüştürürken verilen tasarım hizmeti, proje üretimi çok değerli ve içinde yoğun emek olan bir iş. Bu sebeple, gerek işveren, gerekse projelerin yürütülmesinde rol sahibi proje yönetim firmalarının bu tür taleplerine olumlu yanıt vermiyoruz. Son dönemde bu talepler mevcut ülkenin sektörel ekonomik durumu da suistimal edilerek maalesef arttı ancak biz çevremizdeki yanlış uygulamalara rağmen bu konudaki hassasiyetimizi koruyoruz.

Payguru Ofisi, Fotoğraf - Alp Eren

Gelişen teknoloji dünyamızı hızla değiştiriyor ve dönüştürüyor. Bu değişim mimarların üretiminde ve iş yapış şekillerinde neleri değiştirecek?

A.A.K: Sorunuzda da belirttiğiniz gibi teknolojinin hızlı gelişimi, nesil değişimi ve bunlarla bağlantılı olarak çalışma hayatı ve verilen hizmetlerin dönüşümü hem projelerimize, hem de bizim çalışmalarımıza yansımakta. Bu hızlı değişim ve dönüşüm çevik bir çalışma ortamına bizleri sevk etti. Bununla da bağlantılı olarak çalışma alanları artık daha esnek hale evrildi. Bu esnek ve çevik dönüşüm bizlere farklı disiplinler ile birlikte çalışabilme imkânı doğuruyor. Bu da iletişimi ve fikir alış verişini güçlendiriyor. Kaliteli iletişim ise yaratıcılığı, hızlı karar almayı ve kısalan çalışma sürelerini beraberinde getiriyor. 

Ö.K: Günümüz teknolojisi, her sektörde olduğu gibi, bizi de daha mobil çalışmaya sevk ediyor. Bugünün yeni nesil çalışanları gibi biz de, çalışma konumuz ve şartları içinde en iyi nerede ve nasıl çalışabiliriz, seçiyoruz. Gün içinde farklı çalışma biçimleri arasında geçiş yapabiliyoruz. Sadece kullandığımız programlar ya da aplikasyonlar ile değil genel olarak teknolojiyi aktif olarak kullanıyoruz. Tabii, bu entegrasyon içinde çalışmalarımızda bir yandan konsantrasyon, sessizlik, kendine ait alan ve rahatlık ararken, diğer yandan da beyin fırtınası, takım çalışması ve informal çalışmalarımızı gerçekleştirebileceğimiz bir arada çalışma ortamları da yaratıyoruz. Aslında, kendi tasarladığımız projelerde anlattığımız, birlikte çalışan farklı nesillerin ihtiyaç ve beklentilerini, konsantrasyon, iletişim, işbirliği ve fikir üretme kavramlarını içinde barındıran “geleceğin ofisi” kavramını kendi çalışma hayatımıza da entegre etme yolunda ilerliyoruz.

BASF Türkiye Ofisi Fotoğraf - Gürkan Akay

Son 10 yılda ülkemizde ve dünyada gelişme gösteren çevre duyarlı, ekoloji ve sürdürülebilirlik kavramları hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Ö.K: Bildiğiniz gibi, ülkemizde ve tüm dünyada uzun süredir birçok proje enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik konularına odaklı olarak geliştiriliyor. İlk olarak BREEAM ile başlayan ülkesel ölçekteki sertifika programları, şu an farklı ülkelerin kendi belirlediği standartlar çerçevesinde devam etmekte. Ülkemizdeki projelerde de bu oldukça pozitif ve yaygın bir yaklaşım diyebiliriz. Yeşil bina danışmanları liderliğinde yürütülen bu projelerin sayısı sadece mimari projelerde değil, bizim de ağırlıklı olarak içinde olduğumuz iç mimari projelerde de gün geçtikçe artmakta. Aslında, yeşil bina sertifikalı bir bina içinde yer alan bağımsız birimler de aynı kimliğe sahip olmak adına, benzer hassasiyetlerle adımlar atmakta, bu da genel olarak bu konuya bakışı ve hassasiyeti olumlu yönde geliştirmekte.

A.A.K: Burada bir konuya parantez açmakta fayda olacak. Yeşil bina üzerine atılan adımlar yanında, henüz ülkemizde yeni yeni anlatılmaya başlanan Well-being kavramı ve bunun bir ürünü olarak 2014 yılı Ekim ayından bu yana dünyada gündemde olan “Well” yaklaşımı, tasarımda insan sağlığı ve esenliğini destekleyen ve geliştiren belli kuralları ve takip edilmesi gereken yöntemleri ortaya koymakta. Bilimsel araştırmaları temeline alan bu yaklaşımda, çevre sağlığı, davranışsal faktörler, insan sağlığı ile ilgili araştırma sonuçları, yine insan sağlığını etkileyen demografik risk faktörleri, yapı tasarımı, inşaat ve yönetimi alanlarında önde gelen uygulamalarla entegre edilerek geliştirilmekte. Biz de Mimaristudio olarak Türkiye’ de henüz çok yeni olan bu kavram üzerinde 2 yılı aşkın bir süredir çalışmaktayız. Hem kendi projelerimiz içinde planlama aşamasından itibaren bu yaklaşıma ve kriterlerine yer vermekte, hem de davet edildiğimiz panel, söyleşi ve konuşmalar içinde bu yaklaşım ile ilgili temel bazı bilgilendirmeler yapmaktayız. Zira Well konusunun, sadece tasarım gruplarının projelerinde temel almalarının yanında, projelerin işverenleri tarafından da sürdürülmesi, takip edilmesi ve desteklenmesi gereken bir yaklaşım olduğuna inanmaktayız. Bu bağlamda, önümüzdeki yıllar içinde sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği konuları ile birlikte paralel olarak, farklı tip ve ölçekte projede Well yaklaşımının daha fazla yer bulacağına inanıyoruz.

Philip Morris Sabancı, Philip Morris Sabancı Pazarlama ve Satış A.Ş. Ofisi - Gürkan Akay

Malzeme mimarinin önemli girdilerinden, sizin için malzeme nedir, malzeme seçim süreçleriniz nasıl işlemektedir? Malzeme sektörü son yıllarda yeşil sertifika sistemlerine yatırım yapıyor. Bu sertifikalar uygulama aşamasında ve uygulama sonrasında beklenen karşılığı buluyor mu?  

A.A.K: Malzeme bir projenin temel yapı taşı diyebiliriz. Bu sebeple, çalışmalarımız içinde form, biçim, renk, doku kadar malzeme seçimi önemli bir yere sahip. Genelde projelerimizde çok farklı malzeme grupları kullanıyoruz diyebilirim. Tek markaya bağımlı kalmamaya, tasarımımızı en iyi temsil edecek ürünleri seçmeye özen gösteriyoruz. Bu malzemelerin bir kısmı yurt dışı menşeli olmakla birlikte, yerli üretim ürünlerde de seçenek imkânımız oldukça geniş ve tercih önceliğimiz. Gerek yerli markalar, gerekse yerelde üretim sürecini yürüten yurt dışı menşeli markalarda her geçen yıl çeşitlilik artmakta. Bugüne kadarki projelerimizde, sertifika hedefli olsun ya da olmasın, ağırlıklı olarak çevreci ürün seçimleri yapmaya gayret ettik, her yeni projemizde de bu hassasiyetimiz artarak devam ediyor. 


Önümüzdeki yıllar içinde sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği konuları ile birlikte paralel olarak, farklı tip ve ölçekte projede Well yaklaşımının daha fazla yer bulacağına inanıyoruz.


Ö.K: Bu noktada, yeşil bina sertifikasyonuna uygun, gereklilikleri sağlayan ürün gruplarında ve çeşitlilikte her geçen yıl artış gördüğümüzü de eklemek isterim. Bu da bizim doğru ürünlere kolay ulaşmamıza yardımcı oluyor. Örneğin, VOC yani uçucu organik bileşen değeri sıfır olan ürünler tercih ediyoruz. Keza, uluslar arası kriterleri sağlayan ürünler öncelikle tercihimiz. Bunun için mutlaka ürünlerin sertifikalarını sorguluyoruz. İster sertifika hedefi olsun, isterse olmasın, biz mutlaka işverenlerimizi teknik ve estetik kaygılarımızın yanında çevreci, sürdürülebilir, insan sağlığına uygun ürünlere yönlendiriyoruz.

A.A.K: Tabii bunların yanında, bizim adımıza malzeme seçimi ve mekân içinde kullanımı oldukça önemli. Bu sebeple, her projenin kendi konusu, ihtiyacı, işveren profili, beklentileri ve projenin gerekliliklerine uygun ürünler seçiyoruz. Projelerimiz içinde, malzeme seçimleri sürecindeki önceliğimiz, ağırlıklı yerel, bir tasarım geçmişi ve hikayesi olan, iyi ve doğru ürünleri tasarımımız içinde sunmak oluyor. 

SAP İstanbul Ofisi Fotoğraf - Gürkan Akay

Peki, ülkemizdeki yapı malzemesi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Üretici firmaların AR-GE çalışmaları ve teknoloji yatırımları hakkında neler düşünüyorsunuz?

A.A.K: Bu sorunun yanıtı aslında ülkemizin kanayan bir yarası. Şöyle ki; her türlü iş gücüne, üretim kapasitesine, tesise, makine ekipmanına sahibiz. Dünyada ne varsa, ülkemizde de anında yansımasını görebiliyoruz. Sayıca fazla ancak nitelik olarak mutlaka yönlendirilmesi gereken genç bir nesile sahibi. Aslında, nitelikli tasarımı, nitelikli bir üretim süreci ile hayata geçirme imkânımız var. Yapı malzemesi sektöründe, bazı yerel firmalar özelinde, ümit veren adımlar, sevindirici gelişmeler, dünya markası yolunda atılan adımlar olsa da, halen eksiklerimiz mevcut. 


İster sertifika hedefi olsun, isterse olmasın, biz mutlaka işverenlerimizi teknik ve estetik kaygılarımızın yanında çevreci, sürdürülebilir, insan sağlığına uygun ürünlere yönlendiriyoruz.


Araştırma ve geliştirme çalışmalarına yapılacak her yatırım, ürünlerimizin genel kalitesinde bir standarda gelinmesinin önünü açacak, yurt dışından getirilen bazı ürünlere olan mecburi bağımlılığımızı azaltacak, Türk tasarımcılarının sadece ülkemizde değil, dünyada da daha güçlü adlarını duyurmalarını sağlayacak. Bunlardan da belki de önemlisi, tasarımın bir hizmet, fikir bağlamında emek-yoğun bir çalışmanın eseri olmasını sağlayacaktır. Zira, verilen emek ücretsiz alınmayacak bir saygıya layık, bu sebeple de sorunuzun konusu her olumlu adım, tasarım hizmetinin öncelikle ülkemizde gerçek değerini bulmasının da önünü açacaktır.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)