Quartz Plaza: İstanbul’un Yenilikçi Ofis Projesi
Nüshet Çamuşoğlu / nushet@ekoyapidergisi.org
Quartz Plaza, mimar Alper Derinboğaz ve Salon tarafından geliştirilen, İstanbul’un hızla dönüşen bölgelerinden birinde yükselen çağdaş bir ofis projesidir. Proje, bulunduğu arazinin Miyosen Dönemi’ne ait jeolojik katmanlarından ilham alarak, doğal geçmişi günümüz mimarisine taşıyor. Şist ve kuvars gibi bölgeye özgü kayaçların form ve dokularını yapı elemanlarına dönüştüren bu özgün tasarım, kentin derin jeolojik hafızası ile kentsel ihtiyaçları buluşturuyor.

Tasarımın Temeli
İstanbul'da 1999 depreminden sonra hızlanan yapılaşmaya rağmen, Quartz Plaza kent dokusuna sıradan bir yapı olarak değil, yerin katmanlarını okuyan bir mimari anlatı olarak dahil oluyor. Proje, arazide bulunan iki birleşen litolojik katmanı mimari bir dile dönüştürüyor. Ana zemin malzemesi olan şist, paralel bantlı yapısı ve içindeki mineraliyle hem cephe kurgusuna hem de kütleye yön veriyor. Projenin adı olan kuvars, bu mineralin kristalimsi varlığını simgeler; cephede camla yeniden yorumlanarak ışığı yansıtıp kıran jeolojik bir yüzey oluşturuyor.
Malzeme ve Işık Oyunu
Quartz Plaza’nın cephesinde cam, yalnızca şeffaf bir malzeme değil, kristal yapılı bir mimari öge olarak ele alınıyor. Farklı açılarla konumlandırılmış cam paneller, ışığı çeşitli yönlere yansıtarak minerallerin kırılgan ve yansıtıcı doğasını taklit ediyor. Bu paneller iki katmandan oluşur ve kırılma etkisi yaratacak şekilde açılı yerleştirilmiş.

Bazı bölümler yansıtıcı kaplamalarla güçlendirilerek, cephe boyunca dinamik bir ışık hareketi oluşturuyor. Gün içinde değişen cephe, sessizce hareket eden bir yüzey gibi davranıyor. Böylece yapı yalnızca kentsel çevreyle değil, doğayla da görsel bir ilişki kuruyor.
Doğal Işıkla Renklenen Dinamik İç Mekânlar
Cephedeki kırılmalı cam geometri, iç mekânlarda ışıkla boyanan bir atmosfer yaratıyor. Gün boyunca değişen güneş açısı, içeri giren ışığın tonunu ve yönünü değiştiriyor. Bu, ofis alanlarında gölge-ışık oyunlarıyla canlılık kazanan bir iç ortam sunuyor.
İç mekân tasarımında da bu yaklaşım sürdürülüyor. Oluklu ve dokulu camlar, bölücülerde ve mobilyalarda kullanılarak, katmanlı ışık geçişlerini destekliyor. Açık plan anlayışıyla tasarlanan ofisler, hem esneklik hem de doğal aydınlıkla zenginleşen bir çalışma ortamı sunuyor.

Sürdürülebilirlik ve Konfor Bir Arada
Binanın kuzeybatı ve kuzeydoğu cephelerinde yer alan çift derili cephe sistemi, hem ısı yalıtımı hem de akustik performans açısından ileri düzeyde bir çözüm sunuyor.
- Kış aylarında: Havalandırma kanalları kapalı tutularak, ara boşlukta sıcak hava korunuyor.
- Yaz aylarında: Kanallar açılarak sıcak hava dışarı atılır, doğal havalandırma sağlanıyor.
Bu sistem yalnızca enerji verimliliği sağlamakla kalmaz; aynı zamanda İstanbul’un gürültülü kentsel ortamında araç ve rüzgâr kaynaklı sesleri de filtreliyor. Bu sayede bina, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de duyusal konfor açısından öne çıkıyor.

Esnek ve Verimli Mekânsal Organizasyon
İç mekân organizasyonunda mahremiyet, opak duvarlar yerine dokulu cam yüzeylerle sağlanıyor. Böylece, hem açık hem de ferah bir çalışma ortamı korunurken, ışık geçirgenliği de devam ettirilmiş. Modüler planlama sayesinde ofisler ve showroom alanları, kullanıcı ihtiyaçlarına göre kolaylıkla yeniden düzenlenebiliyor.
Servis çekirdeği, yapının en az güneş alan kısmına yerleştirilerek termal verimlilik sağlanmış. Yapının genel planı, açık ızgara sistemi üzerinden şekillenir ve bu sayede hem ortak hem özel alanlar fonksiyonel şekilde organize edilmiş. Resepsiyon, bu sistemin içine dahil edilmiş; böylece mekân akışında kesinti yaşanmadan, işlevsel ve net bir karşılama alanı oluşturulmuş.
Quartz Plaza, İstanbul’un jeolojik geçmişini çağdaş bir dille yorumlayarak, doğa ile kent, malzeme ile ışık, tarih ile mimari arasında güçlü bir bağ kuruyor. Hem estetik hem de çevresel performans açısından örnek teşkil eden bu yapı, geleceğin sürdürülebilir ofis mimarisi için ilham verici bir model sunuyor.