Seferihisar'da Bir Doğa Okulu

 İzmir Seferihisar’da 2014 yılında imece usulü kurulan Doğa Okulu, çevre köylere ekolojik yaşamı inşa ederken, din, dil, ırk, cinsiyet, cinsel eğilim farkı gözetmeden bir arada nasıl yaşanacağının da canlı örneği. Okulun sorumlularından Kemal Kolçak, Seferihisar Doğa Okulu’ nun özünü şöyle tanımlıyor: “‘Çokluk içinde birlik içinde’ arayışıdır.

İzmir’in Seferihisar ilçesinde Doğa Derneği tarafından 2006 yılında projesi yapılan ancak 2014 yılında Doğa Derneği, Seferihisar Belediyesi, Orhanlı Köyü Derneği, Orhanlı ve Seferihisar halkı, Alakır Nehri Kardeşliği gibi toplulukların yanı sıra pek çok sanatçı, araştırmacı, düşünür ve gönüllülerin imece usulü ile Orhanlı köyünde kurulan Seferihisar Doğa Okulu, din, dil, ırk, etnik köken, cinsiyet ve cinsel eğilim arasında bir ayrım yapmadan faaliyetlerini sürdürüyor.
6 dönümlük bir arazi üzerine kurulan Seferihisar Doğa Okulu, eğitimlerini Orhanlı köyünde yer alan eski bir ilkokul binasında gerçekleştiriyor.


Yaklaşık 300 metrekare kapalı alanı olan eski ilkokul binası, 1920’ lerde yığma kagir taştan yapılıyor, 1960’ larda ise binanın güney kenarına tuğla kagirle bir sınıf ve yemekhane ekleniyor. Binanın kuzey tarafında açık hava etkinliklerin gerçekleştirilebileceği 150 kişi kapasiteli bir amfi bulunuyor.
Okulda daha çok Kuş Okulu, Yeryüzü Okulu, Yavaş Tarım Okulu, Kopuz Okulu, Kerpiç Okulu, Fotoğraf Okulu, Doğa Zamanı Okulu, Zeytinyağı Okulu, Su Okulu gibi yamaklık kursları verilirken, köyde bulunan dereler, zeytinlikler, makiler ve okulunun sınıfları, bahçeleri, koridorları uygulama alanı olarak kullanılıyor.

Eğitimler ücretsiz

Seferihisar Doğa Okulu’ nun en çok özenilen kısmı ise, okula gelen misafirlere armağan etmek için yetiştirilen süs kabaklarının büyüdüğü alan.
Okulun ısınma ihtiyacını prina (zeytin çekirdeği) ile karşılanırken, elektrik ihtiyacı çatıya kurulan güneş panelleri ile karşılanıyor.

Okulun sorumlularından Kemal Kolçak, Doğa Okulu’ nu yaşayan ve yaşatan bir canlı olarak gördüklerini söyledi.

Okulun üzerinde çalıştığı konularda bilgi üretirken, usta çırak öğrenme modelini baz aldıklarını belirten Kolçak, Okulu’ nda her yıl 10 tane yamaklık okulunun yapıldığını belirterek, “Eğitim faaliyetleri için hiçbir ücret talep etmiyoruz. Çünkü bu bilginin bizim bilgimiz olduğunu düşünmüyoruz. Bu bilgiler doğanın bilgisidir. Bunu insanlara öğrete bilmek için eğitim masrafı alamayız” diye konuştu.


‘Her bir ürünün hikayesi var’

Doğa okulunda yetiştirilen her ürünün bir hikâyesi olduğunu ifade eden Kolçak, şunları söyledi:
Gıdaların hiçbirini yalnızca bir tüketim malzemesi olarak görmüyoruz. Hepsinin bir hikâyesi var. Bu hikayelerin yaşaması için, bu ürünlerin yaşaması için oluşturduğumuz bir ağ. Buradan bir ürün aldığınızda bu ağa dahil olmuş oluyorsunuz. Bu ürünlerde dikkat ettiğimiz en temel nokta doğada bir canlının başka bir canlının canına zarar vermeden üretilmiş olmasıdır. Geleneksel yöntemlerle üretiliyor, zirai ilaçlar ve kimyasal gübre kullanılmıyor. Ürünlerin hiçbirisi seri üretim güdümünde değil.

Doğa Okulu, kendini kaybedercesine büyüme kodlarıyla hareket eden egemen kültür ve düşünce biçimleri yerine, binlerce yıldır doğayla uyumun sırlarını taşıyan eski veya yaşayan kültürleri öğrenmeye, işitmeye, söylemeye, anımsamaya ve yaşamaya çabaladığını belirten Kolçak, şu açıklamalarda bulundu:
Büyük merkezlerden yayılan egemen kültürün, gezegeni yok eden eğlence ve bilgilenme yöntemlerine karşı; yaşamın doğal sevinç kaynaklarına yönelir ve doğa kültürünü öğrenir, Doğa Okulu, her türlü hiyerarşik, ayırıcı, zorlayıcı, dayatıcı, cezalandırıcı ve baskıcı oluşumlara karşıdır. Hiçbir milliyet, ırk, etnik küme, cinsiyet, cinsel eğilim, dil, dini inanış arasında bir ayrım yapmaz, birini diğerinden üstün tutmaz. Seferihisar Doğa Okulu’ nun özü, ‘çokluk içinde birlik içinde’ arayışıdır.


‘Sınırsızlığı sınır ediniyor’

Doğa Okulu, dolaşan bulutlar, esen rüzgarlar ve akan nehirler gibi, onları izleyen hayvanlar, kuşlar, ormanlar ve çöller gibi sınırsızlığı sınır edindiğini aktaran Kolçak, devamla şunları söyledi:
Binlerce yıl insanlar doğada ki bütün canlılarla bir arada huzur içinde yaşayabilmişler. Ve bu kültür hala var. Biz bu kültürü unutmadan bir sonraki nesle aktarmak, insanlar arasında bozulan iyiliğe dayalı ilişkilerin tekrardan düzelmesi için yaşıyoruz. En temelde ulaşmak istediğimiz nokta bu. Doğa talanına tahribatına karşı verdiğimiz mücadele bu kültürü yaşatmaya yöneliktir. Doğa okulu talana ve tahribata karşı verilen bir mücadele olarak düşünülebilir. Doğaya zarar vermeden yaşamanın bir yolu var.


Kaynak: http://gazetekarinca.com


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)