Sinsi Tehlike: Gürültü

Aniden ortaya çıkan, yüksek frekansta olan, rahatsızlık yaratabilen ve sıklığı değişebilen, melodisi olmadığı için hoş duygular uyandırmayan seslere gürültü denir. Gürültü; su, hava, toprak kirliliği gibi önemli bir çevre kirililiği şeklidir. Dünyada gürültü kontrolü kavramı 1950’lere dayanmaktadır.

Gürültünün yayılma yollarına göre gürültü kaynakları; yapı içi gürültüler ve yapı dışı gürültüler olmak üzere 2 grupta değerlendirilebilir. 

Yapı Dışı Gürültü Kaynakları

- Ulaşım gürültüleri,
- Endüstri gürültüleri,
- İnşaat gürültüleri,
- Rekreasyon gürültüleri,
- Eğlence ve ticari amaçlı gürültüler.

Sesin Belirleyicileri 
(Frekans ve Şiddet)

Sesin iki temel belirleyicisi, frekansı ve şiddetidir. Sesin şiddeti doğrudan kulak zarına ulaşan mekanik basınçla ilgilidir ve desibel (dB) olarak ölçülür. Kulağımız 0-140 dB arası sesleri algılar. Frekans ise saniyede geçen titreşim sayısıdır ve birimi Hertz’dir (hz). İnsan kulağı 20-20.000 Hertz arasındaki sesleri duyabilir. Bunun altındakilere infrasonik, üstündekilere ise ultrasonik sesler denir. Bu sesler insan kulağı tarafından işitilememesine karşın kişide bulantı, baş ağrısı ve huzursuzluk yapar. 

Konuşma sesi aralığı 500-2.000 hz arasında değişir. Uluslararası standartlara göre işitme sistemine zarar veren gürültü düzeyi 100-10.000 Mhz ve 85 dB düzeyidir. Kişinin 1,5 metre uzaklıktan günlük konuşmaları anlamakta güçlük çektiği sınır, gürültü düzeyi olarak kabul edilir. Son 10-15 yılda büyük kentlerde gürültü oranında 15-20 dB’lik bir artış olduğu saptanmıştır. 

Sıra dışı sesler, başkasının çıkardığı sesler ile alışılagelmiş seslere ve kendimizin çıkardığı seslere göre daha az tolere edilir. Rahat bir uyku için ses 30 dB den fazla olmamalıdır. Çalar saat 70, normal bir konuşma 60 dB’e eşittir.

Genelde kulak;

3 0-140 dB’i algılar, 3120 dB’de rahatsız olur, 3125-130 dB’de ağrı duyar, 3140 dB’ağrı ve kulak zarı yırtılması meydana gelir. 3170 dB ve üstüne insan dayanamaz.

Sesin şiddeti kadar sese maruz kalma süresi de insanlar üzerinde etkilidir. Kişi en fazla: 90 dB’e 8 saat, 93 dB’e 4 saat, 96 dB’e 2 saat, 99 dB’e 1 saat dayanabilir.

Normalde, çevremizde işittiğimiz ses 30-60 dB‘den çok olmamalıdır. Ses ve gürültü arasındaki ayrım kişiler arasında farklılık gösterebilir. Bazı insanların müzik olarak dinledikleri bir ses başka kişiler için rahatsız edici olur ve gürültü olarak algılanır. 

Gürültü kirliliği Avrupa ülkelerinde diğer kirlilik türleri arasında birinci sırada yer almaktadır. Diğer kirlilik türlerine göre; en yaygın, insanları en çok etkileyen ve çözümü en zor olan kirlilik, gürültü kirliliğidir. 

Gürültü konusundaki araştırmalar ülkemizde 1970’li yıllarda başlamış ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu konuda birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda çevre gürültüleri arasında insanları en rahatsız eden ve en yaygın olan gürültünün; motorlu araç trafiği gürültüsü olduğu kanıtlanmıştır. İkinci sırada bina içi gürültüler gelmektedir. Dış çevre gürültülerinde ikinci sıra; uçak ve havaalanı gürültüsündedir.

Gürültünün Olumsuz Etkileri

Dünya Sağlık Örgütü gürültü kirliliğini insan sağlığı açısından risk oluşturan faktörler arasında tanımlamıştır. Bu riskler; işitme sağlığının bozulması (özellikle işyeri gürültüleri için), gürültü nedenli işitme kayıpları, fizyolojik etkilenme (yüksek tansiyon, kalp sorunları, metabolizma ve solunum sistemi bozuklukları, prematüre doğumlar ve bebek ölümleri, uyku bozukluğu, stres gibi çok sayıda sağlık sorunları) ve psikolojik etkilenme (davranış bozuklukları, agresif davranışlar, genel hoşnutsuzluk, sıkıntı duygusu, ani öfkelenme) bunlara örnek olarak gösterilebilir. 

Gürültünün insan aktiviteleri, özellikle iş performansı üzerindeki etkileri de yadsınamayacak derecede önemlidir. İş veriminde düşme, konsantrasyon bozukluğu, okullarda zihinsel performansın azalması, çocuklarda öğrenme güçlüğü, bunlar arasında sayılabilir. Özellikle yaşlı ve hasta kişiler üzerindeki olumsuz etkiler çok daha baskındır. 

Kişiye ilişkin özelliklere göre etki;
İnsanların % 20’ si gürültüye karşı aşırı duyarlıdır. İşitme fonksiyonu 40 yaşından sonra daha çabuk bozulabilir. Kadınlar yüksek frekanslı seslerden erkeklerden daha çok etkilenirler. İç kulakta  daha önce geçirilen hastalıklar ve travmalar gürültüden etkilenme oranını arttırır. Daha önce gürültülü bir ortamda bulunmak ise işitme kaybını hızlandırır.

Gürültüden tek etkilenen insanlar değildir. Ekosistem de bu tehlikeden nasibini alır. Doğal sit alanlarından geçirilen hızlı ulaşım yolları, havaalanları, demiryolları ve kontrolsüz yapılaşmanın doğal yaşam üzerinde çeşitli yönlerden olumsuz etkileri bulunmaktadır. 

Gürültünün Azaltılması  Ve Önlenmesi

1910 yılında Robert Koch’un yapmış olduğu “kolera ve veba gibi gürültü ile savaş günleri gelecektir” öngörüsü  günümüzde gerçekleşmiştir. Bu savaşın kazanılma çabaları; dünyada artan nüfus, plansız kentleşmeler, artan ulaşım yoğunluğu, önlem alınmayan gürültülü makina ve donatım ve sanayideki faaliyetler gibi çok sayıda nedenden dolayı güçlükle yürütülmektedir.

Gürültünün kontrol altına alınması gürültü kaynağı, yayıldığı çevre (bina içi ve dışı çevre) ve bundan etkilenen insan ve diğer canlılar açısından ele alınıp çözümlenecek bir sistem sorunudur ve çeşitli disiplinler arasında işbirliğini gerektirir. Ancak konunun; teknoloji ve planlamanın yanı sıra sosyal, hukuksal ve ekonomik boyutları da bulunmaktadır.

Gürültünün azaltılması ve önlenmesi konusunda gürültü kontrol mühendisliği adı altında yer alan teknik çalışmalar, günümüzde, ülkelerin genel çevre koruma stratejileri içinde “gürültü yönetimi” kapsamında çok yönlü olarak ele alınmaktadır.

Son yıllarda dünyada çevresel gürültülerden korunma amacına yönelik olarak; kentlerde “sakin alan”ların planlanması, yerel, karakteristik,sosyal, kültürel ve doğal seslerin öne çıkarılmasıyla kabul edilebilir “ses evreni” yaratma çabaları, binalarda “sakin cephe”lerin oluşturulması, gürültü haritaları yardımıyla yüksek gürültülü yerlerin saptanması, gürültü kaynaklı sağlık risklerinin sayısal değerlendirmeleri, alınacak önlemlerin fayda/ maliyet analizleri gibi konular gündemdedir. Gürültü sorunlarının çözülmesi; belirli stratejiler ve politikaların ortaya konulması ve etkili ve uygulanabilir eylem planlarının hazırlanması ile gerçekleştirilebilir.

Teknolojinin gelişmesine bağlı olarak gürültü kontrolü çalışmalarının başarılı olduğu alanlar da mevcuttur. Daha az gürültülü uçaklar, daha sessiz motorlu taşıtlar, trenler, gürültüyü azaltan yol kaplamaları, sessiz lastikler, sessiz raylar, daha sessiz ev araç ve makinaları, bunlara örnek olarak gösterilebilir.

Ülkemizde Gürültü Kirliliği

1982 yılında yayınlanan Çevre Yasası kapsamında 1986’da yayınlanan “Gürültü Kontrol Yönetmeliği”; Avrupa Birliği mevzuatına uyum amacıyla 2007 yılında yeniden düzenlenmiş ve gürültü haritalarını ve eylem planlarını da zorunlu kılan “Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi” adı altında yeni bir yönetmelik hazırlanmıştır. Bu yönetmelik uyarınca kentlerde gürültü haritaları yapılmakta ve eylem planları hazırlanmaktadır. Yapılacak çalışmalarda görev alacak, ÇED raporlarının gürültü kirliliği değerlendirmelerinde çalışacak ve şikayetlere karşı denetim ve ölçüm yapacak personelin eğitilmesi için çeşitli sertifika programları açılmıştır.

Öte yandan, binalarda gerek dış çevre kaynaklı gerekse kendi içlerinde ortaya çıkan gürültüye karşı alınacak önlemler ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2017 yılında yayınlanan; “Binaların Gürültüye Karşı Korunması ” yönetmeliği ile tamamlanmış olmaktadır. Binaların projelendirme aşamasından başlayarak inşaat sürecinde kontrolü ve inşaat aşaması sonrası değerlendirilmesi yönetmelikte ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. Avrupa Birliği ülkeleri arasında yapılan çalışmalar sonunda Uluslararası standart olarak yayınlanan “Binaların akustik açıdan sınıflandırması” konusunun da yer aldığı yönetmelik; konutlar, okullar, hastaneler, oteller ve her türlü kamu binaları için alınacak önlemleri kapsamaktadır. Dış yapı elemanları (cepheler, pencereler, çatı), konut birimlerini ayırıcı iç bölme elemanları (duvar ve döşemeler), tesisat merkezleri, havalandırma kanalları gibi mekanik sistem ve tesisat elemanları için gürültü ve titreşim kontrolü yapılması zorunlu kılınmış ve uygulamalara ilişkin limit değerleri verilmiştir. İstenildiğinde yapılacak performans testleri yardımıyla binaların akustik açıdan 
değerlendirilmesi ve sertifika alması sağlanmıştır.

Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü’nce belirlenen limitlerin üzerinde olduğu bilinmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, Avrupa’daki her üç kişiden biri trafik gürültüsünden etkilenmektedir. Bu etki, uyku yetersizliği ve gün içinde kişinin performansını ciddi şekilde düşmesine ve sağlık sisteminde zaman ve para gibi ek maliyetlere neden olmaktadır. 

Gürültü Kirliliğinden Kaçınmak

İnsanlara yoğun trafikten uzak yerleşim alanları seçmeleri, gece boyunca yatak odasında yaklaşık 35dB’lik ses seviyesi ve gün içinde yaklaşık 40dB’lik bir ses seviyesi bulundurması tavsiye edilir. Ayrıca uzun süreli kulaklık kullanımından kaçınmaları ve yüksek gürültü seviyelerine maruz kaldıklarında kulak tıkacı kullanmaları tavsiye edilir. Gürültünün, hem ruh hem beden sağlığımızda yüksek ve kalıcı etkisinin olduğu unutulmamalıdır.

Kaynak: Ytong Aktüel Dergisi, Ocak 2019, Sayı 48, Sayfa 32-25


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)