Sürdürülebilirlikte Yeni Cephe: Toprak Altındaki Karbon

Yıllardır, sürdürülebilir mimaride karbon ayak izini azaltmak, cepheler, malzemeler ve enerji verimliliği üzerinden konuşuluyordu. Ancak son dönemde uzmanlar dikkatleri binaların altına, yani zemine yöneltmiş durumdalar. Yeni araştırmalar, yapıların altında yatan katmanın -toprak, altyapı ve peyzajın- küresel karbon salımlarında düşündüğümüzden çok daha büyük bir paya sahip olduklarını ortaya koyuyor. Yapı sektöründe adeta “görünmeyen alan” olarak kalan bu katman, küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 7’sine neden oluyor. Beton yollar, altyapı dolguları ve sert zemin kaplamaları, karbonun atmosfere taşınmasında önemli rol oynuyor. Bu tablo, sürdürülebilir mimarinin artık sadece bina kabuğuyla değil, çevresindeki tüm yüzeylerle birlikte düşünülmesi gerektiğinin göstergesi.
Amerikalı araştırmacı Meg Calkins’in yeni kitabı “Details and Materials for Resilient Sites”,(Dayanıklı Alanlar için Malzemeler ve Detaylar) bu dönüşümü detaylı biçimde ele alıyor. Calkins’e göre sürdürülebilirlik yalnızca yapı malzemelerinde değil, toprağın nasıl işlendiğinde de başlıyor. Yeniden kullanılabilir asfalt, düşük karbonlu agrega, geçirgen zeminler ve bitkilendirilmiş eğimler, karbon salımını ciddi oranda azaltabiliyor.

Haliyle, bu bakış açısı, peyzaj tasarımıyla mimarlığın sınırlarını yeniden çiziyor. Beton duvarların yerine bitkilendirilmiş yamaçlar, asfalt yüzeylerin yerine suyu geçiren doğal zeminler kullanmak; yalnızca karbonu azaltmakla kalmıyor, ekosistemi de güçlendiriyor. Üstelik bu çözümler, bakım maliyetlerini düşürerek uzun vadede ekonomik fayda da sağlıyor. Ülkemizde hızla artan kentsel dönüşüm ve altyapı yatırımları düşünüldüğünde, bu yaklaşım mimarlık dünyası için önemli bir çağrı niteliğinde. Artık sürdürülebilirlik yalnızca binaların enerjiyi nasıl kullandığıyla değil, zeminin nefes alıp alamadığıyla da ölçülüyor. Dolayısıyla, mimarlar, mühendisler ve kent planlamacılarının kendilerine sormaları gereken yeni soru şu: “Sürdürülebilir bir gelecek inşa ederken, gerçekten sağlam bir zemin mi kuruyoruz, yoksa gezegenin altını mı boşaltıyoruz?”