Waldorf Astoria: New York’un İkonu Yeniden Doğdu

Dilhan Hız / dilhan@ekoyapidergisi.org

New York’un kalbinde yer alan Waldorf Astoria, 1931’de açıldığından bu yana kentin simgelerinden biri oldu. Ancak 2017’de kapılarını kapatan otel, kapsamlı bir restorasyon süreciyle geleceğe taşındı. Bu dönüşümün arkasında Skidmore, Owings & Merrill (SOM) ekibi bulunuyor. Proje, tarihi Art Deco mirasını korurken çağdaş konfor ve sürdürülebilir tasarım anlayışını bir araya getiriyor.

SOM ekibi restorasyonda üç temel hedefleri olduğunu söylüyor: tarihi kimliği korumak, yapıyı günümüzün konfor standartlarına uyarlamak ve uzun vadede sürdürülebilir bir kullanım sağlamak. Bu doğrultuda, otelin demirbaşlarından olan Silver Corridor ve Grand Ballroom gibi ikonik alanlar özgün detaylarıyla restore edilmiş; cephedeki taş ve tuğlalar ise özenle temizlenip yenilenmiş.

Daha Küçük Daha Konforlu

Binanın kullanım biçimi de renovasyonla yeniden kurgulanmış. Önceleri 1.400 odalı bir otel olan Waldorf Astoria, bugün 375 otel odası ve 372 lüks rezidans ile daha dengeli ve kişilikli bir yapıya kavuşmuş durumda. Bu dönüşüm, hem binanın yoğunluğunu azaltıyor hem de enerji verimliliğine katkı sağlıyor. Proje geçmişi onarırken aynı zamanda yeni bir yaşam deneyimi sunuyor. Art Deco’nun mermer, mozaik ve metal işçiliği gibi ögeleri korunurken; geniş camlar, modern ısıtma-soğutma sistemleri ve akustik çözümlerle çağdaş konfor ön plana çıkartılmış.

Mimarlıkta “sürdürülebilir restorasyon” anlayışının güçlü bir örneği olarak öne çıkan proje, tarihi değerleri geleceğe taşırken, New York’un kent belleğine de taze bir soluk kazandırıyor.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)