Doğaya Karşı Değil, Doğayla Birlikte Yaşama Sanatı: Permakültür

Permakültür anlayışını bazılarımız ilk kez duyuyor olabiliriz. Bazılarımız ise bu tasarım anlayışı hakkında bilgi sahibi olup, hâttâ hayalini kurduğumuz yaşamın tam da bu anlayış ile gerçekleşebileceğinin farkındayız. 2020 yılının başında hayatımıza kabus gibi çöken koronavirüs salgını sırasında özellikle büyükşehirlerde yaşayanlar doğadan kopmuş olmanın fiziksel ve ruhsal zorluklarını çarpıcı bir şekilde deneyimledi. Özellikle yaşam alanlarında açık mekâna sahip olmayanlar karantina süreçlerinde ciddi zorluklar yaşadı.

Bu gerçeğin izinde yeni dünya düzeninde daha fazla yer bulacak olan Permakültür yaklaşımını anlamaya çalışmak faydalı olacaktır.

Permakültür Nedir?

1970’lerde Avustralya’lı iki bilim insanı olan Bill Mollison ve David Holmgren’in; İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, 1970’lerde dünyada yaşanan yıkıma, geleneksel tarımın yok ettiği hayvan ve bitki türlerine tepki olarak yaptıkları ortak çalışmalar sonucunda Permakültür anlayışı ortaya çıkmıştır. Bir ekolojik tasarım anlayışı olarak zamanla tüm dünyada yaygınlaşmaya başlayan bu yaklaşım, insanlara aslında tüm ihtiyaçlarını doğaya uyumlu, sağlıklı, bereketli ve sürdürülebilir olarak karşılayabileceklerini bilimsel kanıta dayalı bir şekilde göstermiştir.

Permakültür (Permaculture), isim olarak İngilizce permanent (kalıcı) ve agriculture (tarım) kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır.

Permakültürün yaratıcısı ve isim babası Bill Mollison’un tanımıyla permakültür; doğal ekosistemlerin çeşitliliğine, istikrarına ve esnekliğine sahip olan tarımsal olarak üretken ekosistemlerin bilinçli tasarımı ve bakımlarının sağlanmasıdır. Permakültür, insan ile arazinin; gıda, enerji, barınak gibi tüm maddi ve manevi ihtiyaçlarını sürdürülebilir bir şekilde karşılayacak şekilde ahenkle bütünleşmesine imkân tanır.

Permakültürün Esasları

Bill Mollison’ın, permakültürle ilgili temel eser olarak kabul edilen “Permakültür: Bir Tasarımcı El Kitabı” adlı kitabında permakültürün etik ilkeleri şöyle sıralanmaktadır:

1- Yeryüzüne Özen Gösterme

Canlı cansız bütün varlıkların devamı ve çoğalması için gerekli koşulları sağlamak.

2-İnsanlara Özen Gösterme

İnsanların; gıda, barınak, eğitim, tatmin edici iş ve tatmin edici sosyal ilişkilere sahip olarak, sağlıklı bir şekilde var olmaları için gerekli kaynaklara ulaşmalarını sağlamak.

3- Nüfus ve Tüketime Sınır Getirme / Üretim Fazlasının Paylaştırılması

Kendi ihtiyaçlarımızı kontrol altına alarak yukarıdaki ilkeleri desteklemek için kaynak ayırmak. Zaman, para veya enerji cinsinden olabilecek bu fazla kaynakları birinci ve ikinci ilkelerin gerçekleştirilmesi için kullanmak, ihtiyacı olanlarla paylaşmak, yani dünyaya geri vermek.

Organik tarımın babası olarak bilinen Japon tarımcı-yazar Masanobu Fukuoka, ‘Ekin Sapı Devrimi’ isimli kitabında permakültürün temel felsefesini; doğaya rağmen değil doğayla birlikte çalışmanın, uzun süreli, düşüncesiz bir emek yerine uzun süren, düşünceli bir gözlemin, öğeleri tek ürünlük bir sistem olarak görmek yerine bitkilerle hayvanların tüm işlevlerini göz önünde bulundurarak ele almanın felsefesidir, şeklinde ifade etmektedir.

Yani özetle permakültürün temelinde; doğaya karşı gelip kafa tutmak yerine onunla birlikte hareket etmek, doğal sistemi derinlemesine dinleyip gözleyerek mevcut işleyişin kendi evrimine izin vermek felsefesi yatmaktadır.

Permakültürün amacı ise; kendi kendine yeterek tüm ihtiyaçlarını karşılayan, çevresine karşı duyarlı ve çevreye zarar vermeyen, dolayısıyla uzun vadede sürdürülebilir, ekolojik olarak sağlıklı ve ekonomik olarak uygulanabilir sistemler yaratmaktır. Permakültür mümkün olan en küçük alanı kullanarak şehir ve köyler için yaşamı destekleyen bir sistem oluşturmak amacıyla, arazinin ve yapıların karakteristiğini bitki ve hayvanların doğal özellikleriyle bir araya getirir.

Permakültür, doğal ekosistemlerin özelliklerini gözlemleyerek onları taklit eden bir model olmasından dolayı doğadan ilham alan bir tasarım modeli olan biyomimikri (biomimicry) ile de yakından ilişkilidir.

Sağlam etik değerleri temeline alan ‘permakültür’ ile sürdürülebilir yaşam sistemleri tasarlanır. Tasarımda göz önüne alınan en önemli unsurlar ise şöyle sıralanabilir;

-Tasarlanan sistemler olabildiğince uzun ömürlü ve az emekle tasarlanmalıdır.

- En fazla fayda için mevcut durumda mümkün olan en az değişime gidilmelidir.

- Güneş enerjisi ile beslenen bu sistemler sadece kendi ihtiyaçlarını değil, sistemi tasarlayan kişilerin de ihtiyaçlarını karşılamalıdır.

- Her sistemde olduğu gibi permakültür sistemini kurarken de bir enerji harcanır, ancak bu sistem kullanım ömrü boyunca daha fazla enerjiyi depolamalı ve korumalıdır.

Modern Yaşam mı? Permakültür mü?

Permakültür felsefesine göre yaşamayı tercih etmek modern dünyanın nimetlerinden vazgeçmek anlamına gelmemektedir. Modern dünyanın sunduğu kolaylıkları kullanarak da sürdürülebilir bir yaşam kurgulanabilir. Burada önemli olan modern yaşantı ile doğayı bütünleştirmenin bir yolunu bulmaktır. Permakültür, sürdürülebilir yaşama geçmek için oldukça etkili ve başarısı kanıtlanmış bir sistemdir.

Şehirlerde de permakültür çalışmaları yapılabilmektedir. Balkon, teras ve çatılarda gıda üretilmesi, boş arazilerin tarım için yeniden düzenlenmesi, temiz enerji üreten sistemlerin kurulması, atıkların geri dönüştürülmesi ve yeniden kullanılması, binalarda enerji tasarrufu sağlayacak çalışmaların yapılması, atık suyun geri kazanımı ve su tüketiminde tasarruf sağlayacak uygulamaların gerçekleştirilmesi gibi birçok çalışma permakültür altında toplanıp, koordine edilebilir.

Permakültürün yaygınlaşmasının çok yönlü faydalar sağlayacağı bir gerçektir. Permakültürün sağlayacağı başlıca faydalar arasında;

- Bozulmuş doğanın ve toprağın yeniden canlandırılması,

- Verimli tarım ile ihtiyaç duyulan besinlerin doğal yollarla ve az emekle üretilmesi,

- Doğaya ve toprağa zarar vermeden, ihtiyaçtan daha fazla ürün alınabilmesi ve bu ürünlerin artan insan nüfusunun gıda ihtiyacının karşılanmasında kullanılabilmesi,

- İhtiyaç duyulan enerjinin önemli kısmının üretilebilmesi ve fosil yakıtlara bağımlılığın azaltılması,

- Çok daha güzeli doğal ve sağlıklı bir ortamda yaşayabilme imkânı sağlaması, olarak sıralanabilir.

Permakültürün Tüketim Alışkanlıkları Üzerine Etkisi

İnsanlar; en temel ihtiyaçları olan gıda, barınma ve enerji ihtiyaçlarını karşılarken aynı zamanda doğal ortamlar üzerinde bir takım olumsuz etkiler yaratmakta, kaynakların geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde tükenmesine neden olmaktadır. Son yıllarda tüketim alışkanlarımız nedeniyle azalan kaynaklar konusunda bilinç düzeyi artmış olsa da, toplum genelinde bu bilincin yaygınlaşması ve alışkanlıklarımızın değişmesi kısa vadede çok kolay olmayacaktır.

Klasik tarım bilgisiyle beraber onun çok daha ötesinde bakış açılarıyla zenginleştirilmiş “sürdürülebilir yaşam” fikirleri içeren Permakültür yaklaşımının daha geniş kitleler tarafından anlaşılması ve uygulanması -sadece mimariden ibaret olmayan- çok iyi tasarlanmış köyler, kentler ve insan yerleşimlerinden oluşan habitatlar yaratılmasını sağlayacaktır. Bu kapsamda hükümet ve yerel yönetimlerin permakültür çalışmalarını desteklemeleri, hatta koordine etmeleri faydalı olacaktır.

Bu makale ilk olarak Ytong Aktüel Dergisinin 54. sayısında yayınlanmıştır.

KAYNAKLAR

https://www.wearethehippies.com/permakultur-nedir/
http://www.cevreciyiz.com/makale-detay/1326/permakultur-nedir
https://www.belentepe.org/permakultur-nedir
https://www.ruhsalyasam.com/pe...


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)