Bilimin Elinde Şekillenen Mimarlık

Dilhan Hız / dilhan@ekoyapidergisi.org
Mimarlık, yıllar boyunca form, işlev ve estetik arasında denge kurmaya çalışıp durdu. Oysa bugün, bu arayışın yanına eklemlenen yeni bir alan söz konusu: bilim. Artık mimarlar sadece tasarımcı değil, aynı zamanda araştırmacı, hatta zaman zaman bilim insanı gibi çalışıyorlar. Çünkü çağımızın mimarlığı; betonun, çeliğin ve camın çok ötesinde, laboratuvarda geliştirilen biyo-malzemeler, programlanabilir yüzeyler ve doğadan ilham alan yapılar üzerine kuruluyor.

Canlı Organizmalar
Artık geleneksel olarak niteleyeceğimiz malzeme seçimleri yerini deneysel süreçlere bırakmış durumda. Bir zamanlar “inşaat malzemesi” olması akıllarımızın ucundan dahi geçmeyen canlı organizmalara ya da geri dönüştürülmüş atıklar artık yeni nesil yapı elemanlarına dönüşüyorlar. Mimar Neri Oxman gibi isimler, doğanın kendi üretim mantığını taklit ederek neredeyse yaşayan malzemeler geliştiriyor. Amaçları, yalnızca sürdürülebilir bir yapı üretmek değil; malzemenin yaşam döngüsünü, çevresel etkisini ve hatta kendi kendini onarma potansiyelini de tasarımın bir parçası haline getirmek istiyorlar. Elbette bu dönüşüm kolay değil. Mevzuatlar, standartlar ve inşaat kültürü hâlâ beton ve çelik gibi klasik malzemeler etrafında şekillenmiş durumda. Ancak mimarlık artık daha cesur sorular soruyor: “Neler malzeme olabilir?”, “Ürettiğimiz yapı nasıl yaşayabilir?”, “Doğa ve teknoloji nerede kesişir?”

Evet, bugün bu soruların peşinden giden mimarlar, bilim insanlarıyla omuz omuza çalışarak yeni bir mimarlık dili kuruyor. Bugünün mimarı artık yalnızca binayı değil, onun var olma biçimini de tasarlıyor. Ve bu, mimarlığın geleceğini bilimle yeniden yazıyor. Peki, siz bu ezber bozan gelişime ne derece yakınsınız?..