Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği'nde çifte mutluluk
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği 18 Haziran’da Stuttgart’da düzenlenen törende Dünya Yeşil Binalar Konseyi (WGBC) Yönetim Kurulu kararınca TAM üye statüsüne erişti. Derneğin Kurucu Başkan Yardımcısı Dr. Duygu Erten ise Dünya Yeşil Binalar Konseyi tarafından verilen Dünya Yeşil Binalar Konseyi Başkanlık Ödülü’ne (WGBC President’s Award) layık görüldü.
Bu sevindirici gelişmelerin ardından hem Dernek Başkanı Haluk Sur hem de Kurucu-Başkan Yardımcısı Duygu Erten ile yaşanan gelişmeleri konuştuk.
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği olarak 18 Haziran’da Stuttgart’ta tam üyelik statüsü kazandınız. Tebrik ederiz. Bu durumun Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin kısa-orta ve uzun vadeli projelerine olası etkilerinden söz edebilir misiniz?
Haluk Sur: İletişim çağı sadece ekonomide değil her alanda etkisini artırıyor. Bilgi paylaşımı ve haberleşme de bunlardan bir tanesi. İnsanlık bilgi çağına doğru geçiş süreci yaşıyor. Böyle bir zaman dilimi içerisinde de sınır ötesi kuruluşlar, meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve bunların kendi arasındaki iletişim, bilgi paylaşımı ve bilginin yayılması, doğru bilgiyi elde etme ve dünyanın bir yerinde iyi bir örnek varsa o örnekleri çoğaltma giderek önem kazanıyor. Bunların sağlanması için de farklı dallarda uluslararası örgütlerin iş birliklerine ihtiyaç var. Yeşil binalar açısından dünyadaki en önemli örgüt olarak da karşımızda WGBC var. Üyelik sürecinin tamamlanması için yoğun çalışmalar yürüttük. Bunun neticesinde Haziran ayı içerisinde Stuttgard’da yapılan Dünya Yeşil Binalar Konseyi konferansı sırasında tam üyelik beratını bizzat başkan Rick Fedrizi’nin elinden alarak elde etmiş olduk. Tabii ki mutluyuz.
WGBC’nin en önemli fonksiyonlarından bir tanesi özellikle politika ve kanun yapıcılara konuyla ilgili örneklemelerle yol göstererek yardımcı olmak, geliştirilecek politikaların, alınacak kararların bu hususla ilgili doğru alınmasını sağlamak. Ülkemiz açısından baktığımızda Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin, WGBC’nin tam üyesi olması, daha fazla itibar görmesini elbette ki sağlamayacaktır. Ama WGBC’ye tam üye olmak, uluslararası platform ve oradaki paylaşım açısından tabii çok etkin ve yararlı olacaktır. Türkiye’yi temsil etmek ve oradan elde edilmiş bilgiyi ülkemize transfer etmek açısından baktığınızda müthiş bir bilgiye ulaşma imkanı elde etmiş olacağız. Bu açıdan bakınca WGBC üyeliği, bilgiyi elde etme, bilgiye ulaşma ve bundan faydalanma, buna paralel stratejiler geliştirmek açısından çok önemli. Türkiye ve Türkiye’nin ilişkileri açısından mutlaka olumlu katkısı olacaktır. WGBC dünyanın her yerinde bir markaya dönüştü ve bu çok kısa bir sürede gerçekleşti. Dünyada belki de bu kadar kısa sürede, bu kadar hızlı büyüyen ve gelişen bir başka örgüt olduğunu hatırlamıyorum.
Duygu Erten: WGBC tam üyelik statüsüne erişen dernek olmak, ülkelerin de yeşil dönüşümün gerçekleştirilmesinde liderlik yapmış, kendi ülkelerine ait yeşil bina sertifika sistemini yaratmış ve bu alanda tüm ülkelerde resmi olarak kabul edilen network’e girebilmiş olmak demek. Yani artık ABD’de ki LEED’i oluşturan ve veren US Green Building Council, Almanya’daki DGNB sertifikasını veren Deutsche Gesellschaft Für Nachhaltiges Bauen (DGNB) gibi dünyanın önde gelen sertifika kuruluşlarıyla eşdeğer bir dernek olduk.
Almanya’nın Baden-Württemberg eyaleti Çevre, İklim Koruma ve Enerji Sektörü Bakanı Franz Untersteller, Dünya Yeşil Binalar Konseyi (WGBC) ve Amerikan Yeşil Binalar Konseyi Başkanı Rick Fedrizzi, tüm WGBC Yönetim Kurulu ve 91 ülke temsilcisinin hazır bulunduğu törende WGBC Başkanlık Ödülü’nü aldınız. WGBC Sürdürülebilirlik alanında Başkan Ödülleri’nin dünyada yeşil bina alanında çalışarak olumlu ve kalıcı sosyal değişimleri hayata geçirecek uygulamaların ortaya koyulabileceğini kanıtlamış isimlere verildiğini öğrendik. Bunun için sizi tebrik ederiz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
DE: Yeşil Binalar konusuyla 2000 yılında ABD’de tanıştım. “Sürdürülebilir Kalkınma”nın önemi ve yeşil binaların yaşam kalitesinden sağlığa, yeni iş alanları yaratmasından iklim değişikliğiyle mücadelede ki etkisine kadar birçok alana katkısı ve ilgi alanımın mesleki bilgimle birleşmesi benim bu alana tutkuyla sarılmama neden oldu. Türkiye’ye 2004’de döndüğümde bu çok inandığım konuda çalışmak istedim. Ama hiçbir platform yoktu… Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği benim için ülkeme çok faydalı olacağını inandığım bir alana tutkuyla ve karşılıksız severek sarılmama neden olan bir sosyal girişimcilik projesidir. Ancak her başarı bir ekip işidir. Bu nedenle kurucu şirketlerimizin vizyoner liderlerinden başlayarak, tüm çalışan ve gönüllülerimize ve Türkiye’de yeşil bina yapma kararı veren tüm işverenlere teşekkür ederim. 10 yıl Kaliforniya’da edindiğim vizyonu Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği üzerinden sektöre yaymak ve bunun meyvelerini çok hızlı bir şekilde görmek benim içinde büyük keyifti. Ama asıl bundan sonrası önemli… Hareketi Maslak hattından çıkarıp tabana yaymak… Benim için en büyük başarı meyveleri 2007’den beri uğraştığım “TOKİ’nin yeşil dönüşüme girmesini” sağlarsak alınacak…
Enerji verimliliği strateji belgesi 2012-2023’de belirtilen hedeflerden biri: 2010 yılındaki yapı stoğunun en az ¼’ünün 2023 yılına kadar sürdürülebilir yapı haline getirilmesi. Sene sonunda çıkarmayı planladığınız ulusal yeşil konut sertifikasyon sisteminin bu alanda önemli bir boşluğu dolduracağı görülüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
HS: Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği olarak 1. Uluslararası Yeşil Binalar Zirvesi’nde de açıkladığımız gibi, sertifikasyon sistemi için bir çalışma başlattık ve artık son aşamasındayız. Kısa bir süre içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığıyla da gelişmeleri paylaşacağız. Bu kurumların koordinasyonu ve sürdürülecek politikayı üstlenmeleri ve sahiplenmeleri kaçınılmaz. Türkiye’de eğer tüm yapılara yeşil bina olma mecburiyeti getirilirse, yılda 25 milyar dolarlara çıkacak kadar bir tasarruf söz konusu.
1.Uluslararası Yeşil Binalar Zirvesi’ni gerçekleştirmeden ve sertifika çalışmalarını hızlandırıp deklere etmeden önce resmi ağızlardan yapılan açıklamalarda, yeşil binaların 2017’den itibaren mecbur olup lüks konutlar için geçerli olacağı düşüncesi hâkimdi. Halbuki bugün gelinen noktada her türlü konutun, sosyal konut dahil olmak üzere yeşil binaların tamamına uygulanabileceği konuşuluyor. Bu süreci 2017’den daha önce bir tarihe çekilebileceği düşüncesi ön plana geliyor. Ancak söylenenlerin artık uygulamalara dönüşmesini diliyoruz. Bizim bu süreçte amacımız, sertifikasyon sistemini tamamladıktan sonra ilgili bakanlıkla, resmi kuruluşlarla ve kamuoyuyla paylaştıktan sonra 2013 itibarıyla tamamen hazır hale getirmek ve imkan varsa 2013 içinde veya 2014 başında sertifikayı zorunlu hale getirmek.
Türkiye’nin yılda 600 binden 2023’e kadar 7,5 milyon konuta ihtiyacı var. Yeni yapılacak 7,5 milyon konutun yüzde 2-3’ü bile bu sertifikayı alırsa 2023’e kadar 470 milyon dolarlık enerji ve su tasarrufu elde edilebilecek. Eğer tüm konutlara bu sertifika verilirse o zaman 130 milyar dolara kadar çıkacağı düşünülen enerji faturamızda 25,5 milyar dolarlık tasarruf sağlanacak. Uygulandıkça bu sistemin öneminin giderek fark edileceğini, ülkemizin ekonomisi, ekosistemimiz, yaşayanlarımız, halkımız, vatandaşlarımızın bütçesi, hayatın her kesimine olumlu yansıyacağını düşünüyoruz.
DE: Ulusal sertifika oluşturmak tüm ülkelerin deneyimlerinden faydalanabildiğimiz için şu aşamada kolay. Derneğimiz tüm sertifika sistemlerinin resmi partneri. Bu konuda DGNB, USGBC ve BRE-GLOBAL’la gereken anlaşmaları 2 yıl evvel yapmıştık. Ancak bu sistemin doğru oturtulması ve denetlenmesi var olan koşullarda zor. Türkiye’de sektördeki işverenler ve toplumun yeşil bina konusundaki bilgi yetersizliği ve ikincisi binaların sertifika alım sürecinde ve sonrasındaki denetim yetersizliği var oldukça doldurduğumuzu sandığımız boşlukta yeterince sağlam temeller üzerine oturmayabilir. Gerçekten “yeşil” bina yapılmak isteniyorsa, bina ile ilgili kararların verildiği ilk aşamadan itibaren tüm müelliflerle çalışılması, binanın iyileştirilmesi için yapılması gerekenlerin tasarım sürecinde göz önünde bulundurulması ve bina yapım aşamasında verilen kararların doğru uygulanması gerekiyor. Konunun gelişimi için teşvikler de hep konuştuğumuz bir diğer önemli konu. Ancak ben teşvikten çok yatırımcı ve işverenin konunun operasyon ve işletme maliyetini düşüren ve insan sağlığına pozitif katkıda bulunan taraflarına konsantre olup bunun artık akıllı yatırım olarak yapılması gerektiğine inanıyorum. Teşvikleri ve vergi indirimlerini altyapı hazırlanır hazırlanmaz hükümet mutlaka çıkaracak. Bu nedenle WGBC networkümüzde başka hükümetlerin izlediği yollar ve uluslararası firmalardan aldığı danışmanlıkları izlemek önemli…
Yeşil Bina hareketinde olumlu gelişmeler yaşanırken, özellikle yeşil sertifikalarla ilgili önemli yanlışlar ve bilgi kirliliği de söz konusu. Siz de dernek adına bir uyarı yazısı yayınladınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Derneğin bu bilgi kirliliğinin önüne geçmek için ne gibi çalışmaları var?
DE: Bilgi kirliliği, yoğun ilgi gören her alanda yaşandığı gibi yeşil binalar alanında yaşanıyor ne yazık ki. Bilimsel ve güvenilir bir bilgi platformu oluşturmayı kuruluş amaçlarından biri olarak gören derneğimiz, bu alanda yaşanan yanlışları düzeltmek üzere bir uyarı yazısı yayınladı bildiğiniz gibi. Bu uyarıları çeşitli platformlarda tekrarlıyoruz.
Bilgi kirliliği konusunda konuyla ilgili tüm paydaşlara doğru bilgilendirmeler yapıldıkça ancak giderilir. Derneklerin en önemli vazifesi ticari olmayan kuruluşlar olduklarından bağımsız duruşlarıyla ve yönetim kurullarıyla doğru sözcüleri seçerek doğru söylemlerde bulanabilmeleridir.
Ayrıca uluslararası yeşil sertifikasyon sistemlerinin ne olduğunu, nasıl işlediğini ve kazanımlarını bilimsel bir zeminde ortaya koyabilmek amacıyla bu sene Şubat ayında gerçekleşecek 2.Uluslararası Zirve’de ilgililerle paylaşabilmek üzere bir Yeşil Binalar Rehberi hazırlıyoruz. Umuyoruz ki, yatırımcının, tasarımcının ve sektörün diğer tüm paydaşlarının kafasındaki pek çok soru işaretini giderecek, pek çok doğru bilinen yanlışı düzelteceğiz.
Bu noktada üyesi olduğunuz WGBC ya da diğer üye konseyler Türkiye’de oluşturmakta olduğunuz sistemin işleyişi için model teşkil edebilir mi?
HS: WGBC bilgi toplumunun gereğini yapıyor. Merkezden yönetim yerine, yerinde yönetim modelini ön plana çıkartıyor. Temsili olarak değil katılımcı olarak demokratik kuralları hayata geçiriyor. Yerel konseylerle etkileşimini ve paylaşımını üst düzeyde tutuyor ve onlara söz hakkı bırakıyor. Dolayısıyla elde ettiği gücü de buradan geliyor. WGBC’nin bu yapıcı ve “sizden” tavrı, konseyi sanki Birleşmiş Milletler ofisi havasına döndürüyor.
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin bölgesel anlamda bir yapılanma düşüncesinden söz etmek mümkün mü bu durumda?
HS: Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği maddi ve manevi olarak güçlendikçe, ki manevi açıdan oldukça güçlüyüz çünkü idealize ettiğimiz şey çok insanca ve insana yönelik. Her yaş, eğitim ve meslek grubunun buluşabildiği bir ortam. Çünkü dünya hepimizin. Bu anlamda ortak kesitimiz, ortak paydamız yüksek. Bölgesel bazda bir yapılanma aslında imkan ile ilgili bir durum. Bölge ya da il bazında bir yapılanma modeli elbette düşünülebilir. Bu tarz taleplerle de çok fazla karşılaşıyoruz. Tabii seçicilik bu noktada devreye giriyor. Bilgiyi önce yaymamız gerekiyor. Sadece var olmuş olmak için değil. Şu noktada hem kendimizi geliştirmeye hem de ayaklarımızın yere daha sağlam basmasına ihtiyacımız var.
1.Uluslararası Yeşil Zirve’de yeşil konut sertikasının geleceğinin müjdesini vermiştiniz. Şimdi sanıyorum 2013 Şubat ayında 2.si gerçekleştiriliyor. 2. Zirve’de sertifikanın tamamlandığı müjdesine hazır olalım mı?
HS: 18-19 Şubat 2013 tarihinde 2. Uluslararası Yeşil Binalar Zirvesi’ni yapacağız. Biliyorsunuz büyük ilgiyle karşılanmış bir zirve yaşadık, şimdiyse daha da zenginleştirilmiş bir içerik üzerinde çalışıyoruz, daha da büyük bir ilgiyle karşılanacağına inanıyoruz.
Sertifika konusuna gelince; Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği olarak hem bir yandan sertifika veren hem de sertifika için eğitim programları yürüten lider kurum olmayı hedefliyoruz. Ancak bunu gerçekleştirmek kolay bir şey değil. Bunun için sertifikayı kullanacak mimarların, teknik ekiplerin, sertifika değerlemesi yapabilecek uzmanların yetişmesine, eğitimine ağırlık vermek gerekiyor. Sonuçta sertifika tek bir sefere mahsus değil, muhtelif versiyonları olacak. Bugün konutla başlayan, yarın ticariye ve birçok farklı yapı türüne uygulanacak sistemleri de kapsayan organik bir süreç. Dernek olarak bu günden itibaren gelecekte nasıl konumlanacağımız sadece bizim kararımız olmaktan da çıkacak. Çünkü sürecin içinde kanun ve politika yapıcılar, resmi kuruluşlar da olacak ve onların da düşüncelerine kulak vermemiz gerekiyor. Yani aceleye gelecek bir süreç değil.
Konunun gelişimi, ilgili bakanlıkların, finans kuruluşlarının, teşvik ve vergilendirme sistemlerinin, değerlendirme uzmanlarının, bilimsel bilginin eşzamanlı ve koordineli gelişimini gerektiriyor. Biz de bu anlamda yeşil konut sertifika sisteminin bir an önce işler hale gelebilmesi için çalışmalarımıza koordineli bir şekilde ve büyük bir gayretle devam ediyoruz.
DE: 25 Şubat Enerji Verimliliği ile ilgili Resmi Gazete 2017’den itibaren 10 000m2 üzerindeki konut projelerine ulusal ve uluslararası yeşil bina sertifikalarını zorunlu kılıyor. Dolayısıyla bu sistemler artık büyük bir ihtiyaç. O yüzden niyetimiz 2013’de ilk konut sertifikasını pilot projeler için verme çalışmalarını tamamlamak. 2014’de ilk TR sertifikalı konutlara odaklanıyoruz. Daha sonra niyetimiz yeşil okullar ve yeşil ofisler. Yerleşke ölçeğinde verilen yeşil sertifikaların hazırlanması için de çok talep alıyoruz. Bunun için derneğin planlamacı üyelere ihtiyacı var… Çünkü KONSEY’in amacı Üye Şirketler tarafından ORTAK akılla hazırlanan sertifikalar….Derneğe daha çok planlama şirketleri çekmek gerek…