Malzeme Tercihlerimizi Yakın Coğrafyadan Yapıyoruz
Malzeme tercihlerimizi uzun süredir yakın coğrafya temelli yapmaya gayret ediyoruz. Çok malzeme türü kullanan, bir yapı da kalemlerce malzeme tercih eden bir ofis değiliz. Ülke yapı malzeme sektörünün maalesef kontrol edemediğimiz, hakim olamadığımız bir çeşitlemesi var. Hiçbir şeyin tasnifi, doğru düzgün tanımı, devamlılığı yok.
2002 yılında İstanbul’da kurulan CM Mimarlık, Türkiye ve dünyanın farklı şehirlerinde çeşitli tipolojilerde projeler üretmektedir. Her proje tasarımının biricik olduğu ve kendi kıymetini taşıdığı yaklaşımı ve yerel koşulların barındırdığı potansiyeli ortaya çıkarma felsefesi ile çalışan CM Mimarlık kurucusu Cem Sorguç ile mimarlık gündemine dair özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Cem bey sizinle en son söyleşimizi 2014 yılında gerçekleştirmişiz. Aradan geçen bu on yılda Cem Sorguç ve CM Mimarlık olarak neler değişti?
Büyük aralıkmış. Pandemi, ortaya çıkan ve hala devam eden savaşlar, ekonomik çalkantılar, günden güne daha da batağa saplanan ekoloji, iklim sorunları ve getirdikleri, göçler. Ne çok şey var bu on yılda. Bugün henüz hissedilmeyen etkileri de cabası. Bu ahvalde biz de değiştik tabii. O yıllara kıyasla daha az gayrimenkul projesi çalışıyoruz, daha yoğun kent, koruma, arkeolojik alanlara meylettik. Benim ilgim zaten öğrencilik yıllarımdan beri bu güzergâhtaydı ama zaman veya diğer meşgaleler bazı ilgileri ya ikinci plana öteliyor ya da uyutuyor.
Sürdürülebilirlik, her alanda olduğu gibi mimarlıkta giderek önem kazanan bir konu haline geliyor. Siz sürdürülebilir tasarım ilkelerini nasıl uyguluyorsunuz ve bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Sürdürülebilirliğe salt fiziki olarak hiçbir zaman yaklaşmadım. Sosyo-ekonomik yani politik bakış açısının burada önemli olduğunu düşünenlerdenim. Yaşanılan çevreye, canlıya, kainata genel bir hassasiyetiniz varsa ve vicdanınız gelişkinse sürdürülebilirlik bir tasarım parametresi olarak gündeminizdedir. Şayet tasarımcı ve uygulamacı bir mimari alan içerisindeyseniz önünüze zaman zaman yönetmelik ve pratiğe dair engeller çıkabilir. Ekonomik engeller de çıkabilir. Mevzu bu kısıtların, yönlendiricilerin yönetilmesi, tasarımın sürdürülebilirlik lehine kollanması söz konusu olabilir. Tüm bunlar bir tarafa sürdürülebilirlik gayesiyle tasarımın asgari koşullarını sağlayama yıp hatta ironik bir şekilde yapı ömrünü de kısaltan örnekleri de epey görüyoruz.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞE SALT FİZİKİ OLARAK HİÇBİR ZAMAN YAKLAŞMADIM. SOSYO-EKONOMİK YANI POLİTİK BAKIŞ AÇISININ BURADA ÖNEMLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNENLERDENİM.
Malzeme tercihlerinizi nasıl yapıyorsunuz? Ülkemizin yapı malzeme sektörü hakkındaki değerlendirmeniz nedir? Hayalinizdeki her malzemeyi bulabiliyor musunuz? Çevreye duyarlı malzemeler konusundaki düşünceleriniz nelerdir?
Malzeme tercihlerimizi uzun süredir yakın coğrafya temelli yapmaya gayret ediyoruz. Çok malzeme türü kullanan, bir yapı da kalemlerce malzeme tercih eden bir ofis değiliz. Ülke yapı malzeme sektörünün maalesef kontrol edemediğimiz, hakim olamadığımız bir çeşitlemesi var. Hiçbir şeyin tasnifi, doğru düzgün tanımı, devamlılığı yok. En büyük üreticilerde, tedarikçilerde dahi ciddi bir mesele var. Mesela yakın zamanda başımıza gelen bir şey anlatayım: yaklaşık 8-10 sene önce yapt ğımız bir otelin bir bölümünde birkaç küçük tadilat nedeniyle stok da tuttuğumuz yer malzemesini bulamıyoruz. Bu bize ve dünyaya bugün ihtiyacımız olanın onlarca katını tekrar edinmek, taşımak, uygulamak olarak geri dönüyor. Diyeceğim elbette çevreye duyarlı malzeme tercihi önemli ama bir de böyle şeyler var. Ayrıca bir malzemenin çevreye duyarlılığı üretim süreci, lojistiği, insan kaynağı, emek süreci, geri dönüşüm kabiliyeti veya içeriği ile koca bir tablo. Günümüzde teknolojinin de etkisiyle her şey çok hızlı değişiyor. Bazı meslekler önemini kaybetmeye başlarken yeni meslekler ortaya çıkıyor. Mimarlık mesleği elbette insan var olduğu sürece önemini koruyacaktır. Bu konuyla ilgili ön görünüz nedir? Mimarlık mesleği gelecekte nasıl icra ediliyor olacak? Ben de devam edeceğini düşünüyorum. Çoğu meslek gibi kaybolmadan çeşitlenecek gibi ki onu zaten görüyoruz. Ben meslek hukuku açısından mühim bazı değişiklikler seziyorum. Ama nasıl icra edileceği konusunda bazı fikirlerim olsa da çoğu başka şeyde yaptığım gibi burada da geleceğe dair kehanet geliştirmekten geri duruyorum.
Teknolojik gelişmelerin mimarlık mesleğine yansıması nasıl olacak? Özellikle son dönemde çok gündemde olan ‘Yapay Zekâ’ uygulamalarını mesleki anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teknolojinin üretim malzemesi haline gelmesi standartlaşmayı da beraberinde getirir. Diğer taraftan bazı melekelerin, özgünlüklerin yitirilmesine de neden olabilir. Yapay zekanın tıpkı onlarca yıl önce ortaya çıkan araçlar, software’lerin meslekler üzerinde oluşturacağı tehlike gibi algılanan bir gelişi olabilir ama günün sonunda kişisel ve henüz nasıl çalıştığını, nereden nasıl edinildiğini kesin olarak bilemediğimiz yaratım süreci ve refleksinin bir kalemde yerle yeksan olacağını düşünmüyorum. Elbette zaman kazandırabilir, maddi hatalar yapmayı engelleyebilir ve iş standartlaşmaya geldiğinde kuvvetli bir el verebilir.
Bir mimari proje inşa edildiği yerde kalıcı bir etki yaratıyor ve sadece bina içinde yaşayanları değil o yerde yaşayanları da yakından etkiliyor. Dolayısıyla mimar ve tasarımcıların sorumluluğu oldukça fazla. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek isteriz.
Mimarlığın birçok tanımı var. Bu da onlardan biri. Mimariyi kentin içerisinde bir parça hatta kenti ve yaşamı oluşturan bir öge olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Dolayısıyla mimar, yapının kullanıcıları yanı sıra kent kullanıcılarına da sorumluluk geliştirebilir. Hatta tarih ve tabiata dair de sorumluluk taşımalıdır. Ama bu etkileme halleri farklı yansımalara sebep olabilir ki bu da normal.
MİMAR, YAPININ KULLANICILARI YANI SIRA KENT KULLANICILARINA DA SORUMLULUK GELİŞTİREBİLİR. HATTA TARİH VE TABİATA DAİR DE SORUMLULUK TAŞIMALIDIR. ANCAK BU ETKİLEME HALLERİ FARKLI YANSIMALARA SEBEP OLABİLİR.
Sizin eğitim aldığınız dönemdeki mimarlık eğitimi ile günümüzdeki mimarlık eğitimi karşılaştırmanızı istesek, düşünceleriniz nelerdir? Yeni mezun mimarları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuya pek girmemeye gayret ediyorum. Bunun nedeni olumsuz düşüncelerim değil. Henüz anlamaya çalıştığım yeni bir çalışma, yaşama, sosyalleşme dünyası var. Uzun konu ama kısaca söylemem gerekirse; bizim kuşağımız birlikte yaşayarak kuşak farkı oluşan bir 20 yılı sürüyor.
Dolayısıyla hem kapanmaz farklar var hem de tanıdık. Yıllardır mimarlık eğitiminin öncesi eğitimlerden referansla iyileştiğine inandım ve gördüm. Evveli kadar sonrası da mühim. Aynı yerdeyim. Bunu epeydir mimarlık fakültelerinde atölye yürütücüsü biri olarak içerden söylüyorum. Bir sabah mimarlık eğitimine başlayıp 1500 gün sonra mimarlığı tamamlayamazsınız. Bugün mimarlık eğitiminin hem akademik hem de konsantrasyon olarak olsa olsa zorlu bir kurstan öte olmadığını düşünüyorum. Bunu kırmaya çalışan, farkında olanlar var elbette ama günden güne azalıyor ve azalanlar da daha kıymetli hale geliyor, malum.
Özellikle son dönem projeleriniz ve tasarımlarınız nelerdir? Bu konu hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
Devam eden blok nizam 2 farklı noktada konut projemiz, bir otel projesi, bir park ile spor merkezi tasarım ve proje geliştirme aşamasında. Yapısal ve iç mekân birlikte. Bir blok sistemler konut projesi, bir arkeoköy rekreasyon ve pazar yeri, sosyal alan yapısı ile başka bir coğrafyada gene arkeolojik bir ziyaretçi merkezi ile etüt yapısı ile mütevazi bir ofis projesi ve Alman Lisesi ek yapıları inşa ve sahası devam etmekte.