Studio Libeskind’ten Kültürel Dönüşüm Örneği

Nüshet Çamuşoğlu / nushet@ekoyapidergisi.org
Studio Libeskind, Belçika'nın Anvers kentinin simge yapılarından biri olan Boerentoren’in dönüşümüne ilişkin yeni tasarım görsellerini kamuoyuyla paylaştı. Belçikalı mimarlık ofisi ELD ile ortaklaşa geliştirilen proje, Avrupa’nın ilk gökdelenlerinden biri. Studio Libeskind, 1932 tarihli bu Art Deco anıt yapıyı kapsamlı bir kültür merkezine dönüştürmeyi amaçlıyor.

Boerentoren

Yeni tasarımla birlikte The Phoebus Foundation’un sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapacak sergi alanları, panoramik seyir terasları, bir çatı heykel bahçesi, restoranlar ve barlar binada yer alacak. Stüdyonun "Yeniden Hayal Edilen Taç" (Reimagined Crown) adını verdiği çağdaş eklenti, bu dönüşümün ikonik parçası olarak tanıtılmış. Proje, 2022’de duyurulmuş ve yakın zamanda Flaman Miras Ajansı ile Anvers Belediyesi'nden ön onay almış durumda.

Boerentoren

“Yapının geleceği geçmişiyle şekillenmelidir. Yeni tasarım, mevcut binanın plan şeması, strüktürü ve malzemeleriyle bütünleşerek geçmişin izlerini silmek yerine onları kucaklıyor.”
— Mimar Daniel Libeskind

Avrupa'nın İlk Gökdeleni

Boerentoren (Çiftçi Kulesi), 1929-1932 yılları arasında mimar Jan Van Hoenacker tarafından tasarlanmış ve Avrupa kıtasındaki ilk gökdelen olarak tarihe geçmiş. Başlangıçta konut olarak tasarlanan yapı, II. Dünya Savaşı sonrası KBC Bankası’nın genel merkezi olmuş, bu süreçte genişletilmiş ve yenilenmiş. 1981 yılında koruma altına alınarak tescilli kültürel miras ilan edilen yapı, günümüzde Flaman Miras Departmanı ve Anvers Miras Kurumu tarafından yönetiliyor. Yenileme sürecinin hazırlık aşamaları devam ederken, binadan 4.000 ton asbestli malzemenin çıkarılma işlemi başlatılmış.

Boerentoren

Katmanlı Bir Mirası Yeniden Yorumlamak

Studio Libeskind’in tasarımı, Boerentoren’un zengin tarihine saygı göstererek, yapının 1930’lardaki Art Deco kökenlerinden 1970’lerin Brütalist eklerine kadar uzanan çok katmanlı geçmişinden ilham alıyor.

Yeniden hayal edilen taç, ziyaretçileri açık hava seyir platformuna taşıyacak iki asansörle destekleniyor. Bu teraslardan Anvers’in tarihi merkezi, Scheldt Nehri ve Flaman kırsalına uzanan manzara izlenebilecek. Çatıdaki heykel bahçesi ise hem bir peyzaj deneyimi hem de kültürel bir durak olarak işlev görecek.

Kulenin merkezine yerleştirilen avlu, sergiler, kültürel etkinlikler ve kamusal buluşmalar için yeni bir sosyal alan yaratırken, “Kule Oturma Odası” adlı bölüm açık sanat alanı olarak hizmet verecek. Tüm bu müdahaleler gerçekleştirilirken, yapının orijinal çelik taşıyıcı sistemi ve dış cepheleri korunacak; ancak yapı, Libeskind’e özgü açılı ve cam bir form ile modern mimariyle yeniden yorumlanacak.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)