Sürdürülebilir Tadilatın Zorlukları ve Çözümleri
Nüshet Çamuşoğlu / nushet@ekoyapidergisi.org
Avustralya'da yaşayan bir mimar, iki küçük ve işlevsiz banyosunu yenilemeye başladığında en büyük hedefi sürdürülebilirlikti. Atığı en aza indirgemek için mevcut armatürleri mümkün olduğunca korumayı seçti ve çevresel etkiyi azaltmak amacıyla Avustralya üretimi ve geri kazanılmış malzemeler kullanmayı tercih etti. İç mekân tasarımı konusunda fazla deneyimi olmayan bir profesyonel olarak oldukça titiz bir süreç yürüttü. Ancak inşaat sırasında ortaya çıkan küf ve su hasarı gibi beklenmeyen sorunlar, daha fazla söküm gerektirdi ve ne yazık ki sadece 8 metrekarelik alandan bir konteyner dolusu atık çıktı.

Bu kişisel deneyim, sürdürülebilir tadilatların ne kadar karmaşık olabileceğini gözler önüne serdi. Profesyoneller için bile zorlu olan bu süreç, sıradan bir ev sahibi için göz korkutucu olabilir.
Tadilat atıkları neden önemli?
Avustralya İstatistik Bürosu'na göre, 2018–19 döneminde ülkede yaklaşık 75,8 milyon ton atık üretildi. Bunun 12,4 milyon tonu (%16,3) hane halkları tarafından üretildi. İnşaat ve yıkım sektörü ise toplam yıllık atığın %16,8’ini oluşturarak ciddi bir yük getiriyor. Her ne kadar bu atıkların %76’sı geri dönüştürülse de hâlâ önemli bir kısmı depolama alanlarına gönderiliyor.
Özellikle banyo tadilatları, seramik, dolap ve armatür gibi genellikle yeniden değerlendirilmeyen atıklar üretiyor. Bu durumun başlıca nedeni, farkındalık ve geri dönüşüm altyapısının eksikliğidir.
Seramikler gerçekten atık mı?
Banyo tadilatlarında sökülen seramikler çoğu zaman çöpe atılıyor. Oysa bu malzemeler yüksek oranda geri dönüştürülebilir. Doğru şekilde ayrıştırıldığında seramikler kırılarak yol altyapılarında, drenaj agregasında veya yeniden seramik üretiminde kullanılabiliyor. Bu sadece atıkları bertaraf etmekle kalmıyor; aynı zamanda yeni ham madde ihtiyacını da azaltıyor.

Avustralya’daki bazı geri dönüşüm tesisleri, seramik ve porselen karoları toplayarak yeni malzemelere dönüştürüyor. Kırılmış seramiklerin peyzaj düzenlemesi ve beton üretiminde kullanılması, bu malzemelerin döngüsel ekonomi prensipleriyle uzun süre kullanımda kalmasına katkı sağlıyor.
Döngüsel ekonomi yaklaşımıyla tasarım
Döngüsel ekonomi; atığın daha en baştan, yani tasarım aşamasında ortadan kaldırılmasını ve malzemelerin mümkün olduğunca uzun süre kullanımda kalmasını hedefler. Bu anlayış, banyo tadilatlarında şu uygulamaları içerebilir:
Sökülebilir tasarım: Yeniden kullanılabilir bileşenlerin kolayca ayrılabileceği sistemlerin oluşturulması.
Malzeme pasaportları: Kullanılan her malzemenin belgelenerek gelecekte yeniden değerlendirilmesini kolaylaştırmak.
Topluluk malzeme kütüphaneleri: Artan veya kullanılmayan malzemelerin başka bireyler tarafından erişilebileceği sosyal depolama alanları.
Bu stratejiler, hem çevresel etkiyi azaltır hem de malzeme maliyetlerini düşürerek ekonomik avantajlar sağlar.
Politika desteği ve topluluk katılımı
Sürdürülebilir uygulamaların yaygınlaşmasında politika yapıcıların rolü büyüktür. Örneğin Batı Avustralya, atık vergileri uygulayarak geri dönüşümü teşvik ediyor ve 2025 yılına kadar inşaat ve yıkım malzemelerinde %77 geri kazanım oranına ulaşmayı hedefliyor.

Ayrıca, halkın bilinçlendirilmesi ve topluluk temelli girişimlerin teşvik edilmesi de büyük önem taşıyor. Eğitici kampanyalar ve yerel inisiyatifler, kaynak ve bilgi paylaşımı için etkili birer platform sunuyor.
Sürdürülebilir mimaride yeni bir bakış açısı
Söz konusu mimarın kişisel tadilat süreci, sürdürülebilirliğin uygulanmasının ne kadar karmaşık olabileceğini açıkça gösterdi. Ancak aynı zamanda yaratıcı çözümler ve döngüsel yaklaşımlar sayesinde inşaat atıklarının birer fırsata dönüştürülebileceğini de kanıtladı. Malzeme yeniden kullanımı konusundaki yenilikler, sürdürülebilir tasarımı daha erişilebilir ve uygulanabilir kılıyor.
Sürdürülebilir bir gelecek için bireysel çabaların yanı sıra politikalar, topluluk desteği ve üretici sorumluluğu gibi çok katmanlı bir yaklaşım gerekiyor. Bu dönüşüm mümkün: hep birlikte, inşaat atıklarını azaltarak ve malzemeleri döngüsel sistemlere dahil ederek dünyada daha yenileyici ve sürdürülebilir bir mimarlık anlayışı inşa edebiliriz.