Yüksek Yapılarla Sürdürülebilir Şehirleşme
Nüshet Çamuşoğlu / nushet@ekoyapidergisi.org
Birleşmiş Milletler, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun %68’inin şehirlerde yaşayacağını öngörüyor. Bu öngörü doğrultusunda Hindistan da hızla artan şehir nüfusuna ayak uydurmak ve bu büyümeyi sürdürülebilir kılmak zorunda. 2030 yılına kadar Hindistan’ın şehir nüfusunun 600 milyonu aşması bekleniyor. Bu durum, ülkeyi hem kentsel yoğunluğu artırmaya hem de yayılmacı kentleşmenin önüne geçmeye zorluyor.

Yüksek yapılara geçiş
Hindistan, yatay yerleşim modelinden yüksek yapılara yönelerek kentleşmeyle ilişkisini yeniden şekillendiriyor. Ülkede ilk gökdelen 1961 yılında inşa edilse de, yüksek yapılar 2000’li yıllardan itibaren ivme kazandı. Ekonomik büyüme ve serbestleşen politikalar sayesinde, yüksek yapılar artık kent planlamasında daha yaygın ve stratejik bir rol oynuyor.
Yüksek yapıların ardındaki ekonomik nedenler
Artan nüfus ve refah seviyesi, dikey yapılaşmanın önünü açtı. Özellikle Mumbai gibi şehirlerde yoğun yapılaşma sayesinde altyapı hizmetlerinin maliyetleri %30-50 oranında düşüyor. Bu durum hem kamu kaynaklarında tasarruf sağlıyor hem de sürdürülebilir şehirleşmenin önünü açıyor.

Dönüşüm projeleriyle şekillenen yeni kent dokusu
GPM Architects and Planners tarafından geliştirilen Netaji Nagar ve Sarojini Nagar projeleri, dikey yapılaşmanın ekonomik ve mekânsal avantajlarını somutlaştırıyor. Bu projelerde zemin kaplama oranı azaltılırken, yeşil alan miktarı artırılıyor. Aynı zamanda, daha fazla konut ve ticari alan elde edilerek kentsel verimlilik artırılıyor.
Yatırımcılar için dikey yapılar
CBRE’nin 2023 tarihli “Sky Is the Limit: Rise of Tall Buildings in India” raporuna göre, yüksek binalar yatırımcılara farklı ve çeşitlendirilmiş bir gelir modeli sunuyor. Bu çeşitlilik, özellikle ekonomik dalgalanmalara karşı direnç sağlıyor.
Dikey yapıların en büyük sınavı
Hindistan’da yüksek katlı konutlara geçiş, kültürel bağlamda bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Geleneksel olarak toprakla temas halinde yaşama alışkanlığı olan Hint halkı için dikey yaşam, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir dönüşüm anlamına geliyor. Bu geçişin topluma uygun bir şekilde tasarlanması büyük önem taşıyor.

Sürdürülebilir tasarım ve sosyal bütünlük
Yüksek yapılar, daha gelişmiş enerji ve su altyapısıyla yaşam kalitesini artırabiliyor. Ancak asıl başarı, bu yapıların sadece fiziksel değil, sosyal ihtiyaçlara da yanıt verecek şekilde planlanmasında yatıyor. Mathur’un da vurguladığı gibi, güvenli mahalleler, yürünebilir alanlar ve dünya standartlarında donatılar, toplumsal uyumu destekleyen temel unsurlar arasında.
Sürdürülebilir dikey gelişim için tarihsel ve yapısal zemin
Hindistan’da 1990’lardan itibaren uygulanan ekonomik reformlar inşaat teknolojilerinin gelişimini destekledi. Bu altyapı, bugünkü dikey gelişim modellerinin uygulanabilirliğini artırdı. Şimdi ise hedef, ekonomik, mekânsal ve kültürel faktörleri bütüncül bir yaklaşımla ele almak.
Hindistan’ın geleceğinde yüksek yapılara yer var mı?
Yüksek yapılar, Hindistan’ın sınırlı kentsel alanlarında ekonomik, çevresel ve sosyal açılardan sürdürülebilir çözümler sunuyor. Ancak bu sürecin başarısı yalnızca ekonomik gerekçelere değil; aynı zamanda kültürel hassasiyetlere, toplumla uyuma ve iyi tasarıma bağlı. Yüksek yapılar, dikkatle planlandığında Hindistan’ın gelecekteki kent yaşamına değer katabilir.