Patricia Urquiola Geçici Yaşam Alanlarına Kimlik Katmak

Alican Çakmak Kozoğlu

Görseller için Studio Patricia Urquiola’ya ve Alessandro Paderni’ye teşekkür ederiz.

Yeşil tasarımın lüks çizgi ile iç içe geçmesinin imkansız olduğunu düşününler, bugüne dek bu konuyla alakalı ne kadar katolik bir yapıya sahip olsalarda yeni akım tasarım ve projeler onların da kabuklarının altına işlemeye başladı. Geçici süreyle ikamet edilen alanların başında gelen otellerin yeşil tasarımları ve bu alanda ürün veren tasarımcıları kabullenmeleri ise bir başka devri başlatmış oluyor; lüks tatil artık doğa dostu bir ortamda da yaşanabiliyor.

Oviedo, İspanya doğumlu olan ve Milano’da yaşayıp çalışmalarını yine burada sürdüren Patricia Urquiola ne denli önemli ve başarılı bir tasarımcı olacağının ipuçlarını 1989’da Madrid Üniversitesi Mimari ve Teknik Fakültesi’nden mezun olmak

için yazdığı tezde verdi aslında. Achille Castiglioni, İtalyan asıllı bir endüstriyel tasarımcı ile yazdığı tezinin ardından De Padova için yaptığı tasarımlar ile adından söz ettiren tasarımcı çağdaş tasarımın öğelerini abartısız ve doğal kullanımı ile takdir ediliyor.

Das Stue Hotel, Berlin

Alman başkentinde demografik, ekonomik ve estetik bir değişimin sessiz sakin bir biçimde gerçekleşmekte olduğunu söyleyen kimse, haksız sayılmaz. Böyle bir ortamda, Berlin’in tüm hip özellikleri bünyesinde barındırırken aynı zamanda klasik mimarinin kurşun salan zehirli bir sarmaşık gibi yükselen binalardan farklı olan bir otele ev sahipliği yapması ise son derece sıradan ve olması gereken bir durum. Şehrin geçmişine bir saygı duruşu niteliği de taşıyan Das Stue, aynı zamanda tüm dünyaya da kapılarını açan bir yapıya sahip.

Danca’da “oturma odası” anlamına gelen Das Stue ismi ile sunduğu rahatlığın ilk sinyalini daha kapıda veren otel, çağdaş bir büyüklük algısı ile karşımıza çıkıyor. Bar kültürünü, gerçek centilmenlerin ve hanımefendilerin bir arada oturduğu geniş salonları ve onlara eşlik eden konuşmaları geri getirmeyi hedefleyen Das Stue’nun elindeki kartların en güçlüsü ise Patricia Urquiola.

Otelin kamusal alanlarının tasarımını tamamen üstlenen Urquiola, karşımıza iki ayrı merdivene yönelen dramatik bir girişle çıkıyor ilk olarak. Bu klasik görüntünün hemen ardından gelen açık bir bar, üç yemek odası ve açık hava terası modern mimarinin öğelerini klasikten geçiş sağlayan bir tünel aracılığı ile çarpıcı bir biçimde Das Stue’nun misafirleriyle yüzleştiriyor. Çağdaş sanatı mekanla birleştirmeyi tercih eden Urquiola’nın yardımına ise Paris merkezli bir sanatçı olan Quentin Garel’in timsah heykeli koşuyor. Mekan tasarımında tercih edilen doğal taşlarla uyum sağlayacak şekilde ışıklandırılmış olan heykelin kendisi de yüzlerce küçük ampulden meydana geliyor.

Berlin Hayvanat Bahçesi’ne özel bir girişle bağlanan Das Stue’nun doğallıktan da doğa dostu tasarımdan da kopmamayı garantilemek için Urquiola’yı tercih ettiğinden şüphe edilemez. Az çoktur felsefesini takip edip, ortaya sade, şık ve yapaylıktan fersah fersah bir sonuç çıkartan İspanyol tasarımcı doğal ve işlenmemiş taşları başarıyla kullanıyor.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)