Akdeniz Mimarisi Bana En Yakın Tarz

Mimari tasarımda, malzemenin çok önemli olmadığını tam tersine malzeme fetişinin, mimari için en kötü şeylerden biri olduğunu düşünüyorum. O nedenle Akdeniz mimarisinin bana en yakın gelen tarz olduğunu söyleyebilirim. Yalın formlar, basit bir sıva ve güzel bir renk yeterli.

Can Elmas
Can Elmas

ODTÜ Mimarlık bölümünden mezun olduktan sonra, bir süre kendisi gibi mimar olan babası Erdoğan Elmas ile beraber çalışan Can Elmas ardından gittiği ABD’de yüksek lisansını tamamlamış, ABD’de mimarlık ofislerinde çalışmış ve Türkiye’ye dönünce, 1998 yılında şu anda adı Can Elmas Mimarlık olan, İstanbul Levent’teki ofisini kurmuştur. Can Elmas Mimarlık, bugüne kadar endüstri, eğitim, kültür, ofis, konut, turizm, sağlık, şehircilik/kentsel tasarım, iç mimarlık alanlarında sayısız projeye imza atmış ve katılmış olduğu proje yarışmalarında ödül ve dereceler almıştır. Ofisin kurucusu olan Can Elmas Mimari Bakış bölümümüze konuk oldu.

Öncelikle kuruluş hikayenizi sizden dinlemek isteriz. Ekibiniz ve ofisinizin işleyişi hakkında bilgi alabilir miyiz?

Ofiste çalışma ortamımız son derece disiplinlidir. Her projeyi benim haricimde bir mimar ve bir tekniker veya stajyerden oluşan 3-4 kişilik bir ekiple yaparız. Ben, projenin hazırlanmasında tüm safhalarda bizzat bulunurum. Sorumlu mimar ile her gün projede yapılanları, programı, koordinasyon konularını gözden geçirir ve görüşürüz. Çalışma saatlerimiz haftanın 5 günü, saat 9.00-18.00 arasındadır ve fazla mesai yapmayız. Çalışanların iki gün hafta sonu tatiline de saygı gösteririm. Ben, akşamları da mutlaka sakin kafa ile ertesi gün yapılacakları planlarım. Ertesi günün işlerini hazırlar, yönetimsel ve finansal işlere de bakarım. Bizim için planlı olmak ve iş programı her şeydir. Bir projeyi, daima verilmiş olan iş programı ve bütçesi içinde en iyi şekilde yapmaya çalışırız. Bazı işler ise gerek konusu, işvereni gerekse bütçesi nedeniyle daha fazla zamanımızı alır ve daha fazla ilgi göstermek zorunda kalırız. İş hayatımda birçok kez de gönüllü işler yapmaya talip oldum. UNICEF ve farklı işverenler için hazırladığımız okul projelerinde herhangi bir ücret talep etmeden zamanımızı ve emeğimizi harcadık. Ancak gördüm ki kimse bedelsiz işe değer de vermiyor ve dahası bu işler kimsenin işine de yaramıyor. Keşke her yıl bir sosyal sorumluluk projesi yapsak ve bu uygulansa.


Sektörde 25. yılınız, oldukça uzun soluklu bir deneyim. Bu süreç içerisinde Türkiye’de mimarlık ve yapı sektörü özelinde yaşanan gelişmelerin bir değerlendirmesini yapar mısınız?


Yeşil sertifika konusunun Türkiye’de ne kadar hızlı geçtiğine hepimiz tanık olduk. Bir zaman moda oluyor bunlar, biraz da dövizin çıkması ile bu sertifikaları almak pahalandı diye. Oysa gerçekten güneş enerjisini kullanan binalar, az enerji harcamak için tasarlanmış yapılar, mimari tasarımla yapılabilecek işlerden kimse bahsetmiyor. Yüzeysel ve reklam için yapılanlar, işverenin reklam çabası ve mimarın kendini kandırmasından başka bir şey değil. Gerçek anlamda sürdürülebilir mimari için çabalayan, malzeme, teknik ve tasarım olarak bu konularda üretim yapan mimar sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Her jenerasyon bir sonrakinden hayal kırıklığına uğruyor.

Ben mimarlık bölümünde hocalık da yaptığımdan iyi biliyorum, devir okuma devri değil, herkes Pinterest mimarlığında. Eskiden dergi mimarlığı vardı. En azından bir binanın, plan, kesit, cephe fotoğraflarını görüp bir paragraf açıklama metni okuyup oralardan esinlenilirdi. Şu anda sadece bir cephe fotosundan yapılacak bina seçiliyor. İşveren de bu tek resmin peşinde, mimar da. BIM (Building Information Modeling -Yapı Bilgi Modellemesi) konusu da son 5-6 yıldır gündemde olan bir konu. Bu konuda çalışan elemanları defalarca eğittik, yeni programlar bilgisayarlar aldık ama personel İstanbul da çok sık hareket ediyor, programlar yenileniyor. Ve sonunda pes edip BIM kullanan bir ofis olmamaya karar verdik. Bunun için dışardan destek alıyoruz artık. Şahsi görüşüm zaten tüm mimari mühendisliğin entegre olduğu 3D modeller üzerinden proje yapmanın bu teknoloji çağında daha doğru olduğu yolundadır. Ancak bunun yapılabilmesi için hukuki ve ekonomik altyapının kurulması gerekiyor. Burada mimarlar odasına da büyük sorumluluklar düşüyor. Proje bedelleri kontrol edilebilecek. Usulsüz iş yapanlar cezalandırılacak. Yeni mezun ve evinden çalışan bir mimar ile 20 yıl deneyime sahip kira veren, vergi, sigorta ödeyen, legal program kullanan ofis aynı şartlarda teklif veremez ve vermemelidir. İşveren de bu aradaki farkı görebilmeli. Sırf bunun için mimarı seçerken hangi kriterlere dikkat edilmesi konusunda bir belge hazırladım. Teklif veren mimarlar arasında kalifikasyonu anlamak adına bir seri sorudan ve puanlamadan oluşan bir belge. İşverenler milyon dolarlık iş yaptırırken dahi böyle analitik seçim ler yapmıyorlar. Hele satın alma departmanları ile muhattapsanız vay halinize... Dolayısıyla değil BIM, Autocad bile fazla aslında ülkemizde.

LC Waikiki Operasyon Merkezi
LC Waikiki Operasyon Merkezi

ÇOK FARKLI GEOMETRİLERLE ÇALIŞMAYI SEVİYORUM. DAİRELER, ÜÇGENLER VE KIRILAR. BUNLAR ÖZELLİKLE FARKLI GEOMETRİDE ARAZİLERDE ÇOK İYİ SONUÇLAR VERİYOR VE MIMARIN YARATICILIĞINI ZORLUYOR.


Özellikle son dönem projeleriniz ve tasarımlarınız nelerdir? Bu konu hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

Çok farklı geometrilerle çalışmayı seviyorum. Daireler, üçgenler ve kırıklar. Bunlar özellikle farklı geometrideki arazilerde çok iyi sonuçlar veriyor ve mimarın yaratıcılığını zorluyor.Küçükçekmece Sefaköy Muhtarlık ve Aile Sağlığı Merkezi projemiz bu şekilde V arazide projelendirdiğimiz bir yapı. Hem zemin düzleminde bu V geometriyi vurguladık hem de üçüncü boyutta katlar arası kaymalarla vurguyu arttırdık. Yine Akcoat AR-GE Merkezi geometriyi kimya sembolleriyle olan ilgilisi nedeniyle tasarımın içine soktuğumuz bir proje oldu. Kimyasal formülasyonun altıgen formlarını zemin, tavan, duvar formalarının oluşumunda kullandık. Bu projenin bir güzel yanı da mevcut bir binayı komple yeniden işlevlendirmemizdi. Asıl sürdürülebilirliğin bu olduğunu düşünüyorum. Yeniden işlevlendirme açısından çok önemli bir projemiz de Orhangazi’de İznik Gölü yakınındaki Hektaş Tarım ve Eğitim Merkezi projesi oldu. Yıllardır atıl durumdaki 12 binalık eski tekstil fabrikasını modern bir misafirhane, konferans merkezi, AR-GE merkezi, müze, üretim ve depolama alanlarından oluşan bir komplekse çevirdik. Bu yerleşim, tamamlandığı zaman çevresindeki her cins meyvenin üretim ve AR-GE çalışmalarının yapıldığı tarım alanları, İznik Gölü ve çevresindeki tepeler ile harika bir bilim kampüsü olacaktır.

AKCOAT AR-GE Binası
AKCOAT AR-GE Binası

Mimari tasarım sürecinde malzeme konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mimari tasarımda, malzemenin çok önemli olmadığını tam tersine malzeme fetişinin, mimari için en kötü şeylerden biri olduğunu düşünüyorum. O nedenle Akdeniz mimarisinin bana en yakın gelen tarz olduğunu söyleyebilirim. Yalın formlar, basit bir sıva ve güzel bir renk yeterli. Öte yandan fazla modern ve soyut binaların iyi fotoğraf verseler de içinde yaşamak açısından çok başarılı mekânlar olmadığını düşünüyorum.


ÖNCELİKLE DEPREME DAYANIKLI YAPI LAFI BANA ÇOK MUALLAK GELİYOR. İNSANLAR “NEDEN 9 ŞİDDETLİ DEPREME DAYANIKLI SİSMİK İZOLATÖRLER ÜZERİNDE BİNALAR YAPMIYORUZ” DİYORLAR. CEVABI EKONOMI. 


6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız deprem felaketi ülkemizin gerçeği olan depremi bir kez daha çok acı bir şekilde bize hatırlattı. Depreme dayanıklı yapılar üretilmesinde mimarların rolü nedir?

Öncelikle depreme dayanıklı yapı lafı bana çok muallak geliyor. İnsanlar “neden 9 şiddetli depreme dayanıklı sismik izolatörler üzerinde binalar yapmıyoruz” diyorlar. Cevabı ekonomi. Unutmayalım bir zamanlar Concorde diye bir süpersonik uçak vardı. İnsan hayatı dahil her şeyin bir bedeli var. Önemli olan binaların Maraş ve Hatay’daki gibi çökmeden, insanlara kaçma şansı tanıması. Ve aslında bugünkü mimari ve mühendislik bunu rahatlıkla sağlayacak düzeyde. BİM kullanmadan önce bu konuların halledilmesi gerekir bir ülkede. 20 yıl önce İstanbul’a bu kadar yakın ve can alan bir deprem yaşadıktan sonra 20 yılda geldiğimiz noktayı görmek gerçekten çok acı. Bunca eğitimli doktor, avukat, grafik tasarımcı hatta mimar bile kendini deprem konusunda, strüktür konusunda eğitmemiş. Herkesin internet doktoru, internet avukatı olduğu bu devirde kimse kiriş nedir? kolon nedir? diye sormamış. Deprem sonrası panik de hızla geçti. Düne kadar binamızı hemen yenileyelim diyenler yine 3-5 m2 nin, ek iki klimanın hesabını yapmaya başladılar. Müteahhitler de güncel kurlar, enflasyon ve politikalar nedeni ile dönüşüme son derece dikkatli yaklaşıyor. Mimarlar için de şu anda dönüşüm tam bir boşa vakit harcama mecrası. Hayır denilemeyen eş dostun binalarını kontroller, fikir projeleri çizmeler, mahalle, kahvehanelerinde yapılan apartman toplantıları… Bunları yaşayan iyi mimarlar zaten süreçten uzak duruyor ve bu durumda maalesef hızlı ruhsat projesi yapan mimar ve ucuz iş yapan müteahhitler kentsel dönüşümü yapıyorlar. Eksi binalar yeni ve kötü binalara dönüşüyor.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)