ABBA ATÖLYE: Atölyemizde bir çok şapkayı aynı anda takıyoruz...

ABBA Atölye kurucuları Burak Küre ve Alize Çetintaş Bürotime Sponsorluğunda bir röportaj gerçekleştirdik.

Alize hanım, Burak Bey öncelikle sizi daha yakından tanımak isteriz, tasarım dünyasına girişiniz ve geçirdiğiniz süreçler hakkında bilgi alabilir miyiz?

Her ikimiz için de bir meslek olarak tasarımı seçmemiz rastlantı değildi. Geriye dönüp baktığımızda ilgi alanlarımızın ve yeteneklerimizin yaratıcı mesleklerle örtüştüğünü görüyoruz. Üniversite yıllarımızdan itibaren aldığımız çeşitli tasarım ödülleri de doğru bir seçim yaptığımız konusunda güvenimizi pekiştirdi. Bu süreçte, lisans ve yüksek lisans bittikten sonra yurtiçi ve yurt dışında deneyim edinmeye başladığımızda okulda öğrendiklerimizin bir kısmını unutmamız gerektiğini, içinde kalmaya zorlandığımız kalıpların yaratıcı düşünceye ket vurduğunu fark ederek bakış açımızı genişletmeye yöneldik. 

Tasarımın soyuttan somuta yolculuğu, bir ürünü tüm detaylarıyla hayal edip gerçeğe dönüştürmek, bizi zihinsel olarak ne kadar tatmin ediyorsa, tasarladığımız ürünün kullanıcının hayatına bir değer kattığını görme fikrini de bir o kadar anlamlı buluyoruz. Bugün geldiğimiz noktada, tasarladığımız objeler kullanılan ürünlere dönüştüğünde hassas dengeleri doğru kurduğumuzu ve kafa yorduğumuz detayların isabetli olduğunu gözlemleyebilmek bu mesleğin en doyurucu yönü.

Burak Küre, Alize Çetintaş

Kurucusu ve aynı zamanda tasarımcıları olduğunuz Abba Atölye’deki çalışmalarınız, faaliyet alanlarınız ve tasarım anlayışınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Ahşap ile çalışmak özellikle ilgimizi çektiği için yenilikçi tasarımı artizan üretim ile harmanlamayı düşünürek Abba Atölye’yi kurmaya karar verdik. Atölyemizde bir çok şapkayı aynı anda takıyoruz; hem tasarımcıyız, hem girişimciyiz, hem de üreticiyiz. Kendi kendimize yetmeyi hedeflediğimiz bu süreçte grafik tasarım da bünyemize kattığımız disiplinlerden biri haline geldi. Logo tasarımından iç mekân konsepti ve üretimine kadar, markanın kimliğini oluşturup yansıtacak kapsamlı projeler ele alıyoruz. Bunun yanı sıra özel konutlar için mekâna özel mobilya tasarımı ve üretimi yapıyoruz, bunu yaparken özgün ve stil sahibi çözümler üretiyor, müşterimiz ile birlikte belirlediğimiz konsept çerçevesinde danışmanlık hizmeti veriyoruz. Elimizin altında bulunan üretim imkânlarımız sayesinde kendi tasarımlarımızı dışarıya bağımlı olmaksızın üretip hayata geçirebiliyoruz. Geniş bir skalada çalıştığımızdan küçük üreticiler için de ahşap odaklı çözümler sunabiliyoruz.

Elbette endüstriyel ürün tasarımcıları olarak çalışmalarımız atölyedeki faaliyetlerimiz ile sınırlı değil. Bürotime için tasarladığımız Pi Home ofis ürününde olduğu gibi kurumsal firmalara tasarım hizmeti veriyoruz. Tasarım anlayışımızı Shaker, İskandinav ve Japon ahşap işçiliğine, bu ürünlerin akıllıca sadeliğine, alçakgönüllü zarafetine duyduğumuz hayranlık büyük ölçüde etkiliyor. İyi bir tasarım, işlevini kusursuz olarak yerine getirdiği kadar insanın ruhunu da doyurmalı, varlığı mutluluk vermeli. Tasarımlarımızda iki farklı bakış açısının ortak bir paydada buluşuyor olması bu ideale yaklaşmamızı kolaylaştırıyor. Tasarımı sadeleştirebildiğimiz kadar sadeleştirmeye önem veriyoruz. Estetiği de bir işlev olarak görmekle birlikte, tasarıma değer katmayan ilavelerden kaçınıyoruz.

Tasarımlarınızda malzeme olarak ahşabın belirgin şekilde öne çıktığını görüyoruz. Malzeme olarak ahşabı tanımlamanızı istesek, sizin pencerenizden nedir ahşap?

Ahşabın kullanım ömrü boyunca farklı evrelerden geçerek kullanıcı ile beraber yaş alabilmesi, dolayısıyla stabil bir malzeme olmayışı bizi cezbeden özelliklerinin başında geliyor. Öte yandan, büyük yatırımlara, büyük üretim tesislerine ihtiyaç duyulmaksızın zanaatkarlarca işlenebiliyor olması, ortaya çıkan ürünün yalnızca tasarımcının değil, üreten kişilerin de izlerini taşıyabilmesi bizce bu malzemenin diğer önemli nitelikleri. Ayrıca ahşap, farklı karakterlerde geniş bir skalaya sahip ve her yerde her zaman bulunabilen yenilenebilir bir malzeme olduğundan tasarımcılar için avantajlı bir seçenek.

Birçok ödüllü tasarımın sahibisiniz. Bir ürünün tasarım süreci sizin zihninizde hangi aşamalardan geçiyor. İlham kaynağınız genelde neler oluyor?

Tasarlayacağımız ürünlerin kullanım alanlarını, hangi ihtiyaçlara cevap vereceğini, nasıl bir ortamda kimler tarafından kullanılacağını göz önüne alırken, ayrıca yeni ve artı değer oluşturacak bir yorum getirebilmek adına geçmişten bugüne benzeri ürünlerin nasıl ele alındıklarını da çok iyi araştırıyoruz. Bunun yanı sıra, tasarımın kullanıcının yaşamındaki hikayesini hayal ediyor ve ürünü tasarlarken dışardan bakan tasarımcı olarak kalmamaya çalışıyoruz. Kullanıcının ürün ile nasıl bir etkileşim içinde olacağını da tasarım sürecine dahil ediyoruz. Sezonun estetik anlayışı, farklı disiplinlerdeki formlar ve renkler, yakın gelecekte öngörülen trendleri de ihmal etmeden elde ettiğimiz veriler ışığında tasarım yapıyor ve bu temel üzerine inşa ettiğimiz tasarımı çeşitli değerlendirme aşamalarından geçirerek olgunlaştırıyoruz. İlham kaynağımızın, daha önceki çalışmalarımızdan edindiğimiz birikimle birlikte tasarıma odaklandığımız bu süreç olduğunu söyleyebiliriz.

Tasarımı ödül için yapmıyoruz ama altında imzamız bulunacak her ürünün bizim anlayışımızı yansıtması konusunda çok titiz davranıyoruz. Dünyada gerçek ihtiyacın çok üzerinde üretim yapılırken, yaptığımız tasarımın bu ürün kalabalığına karışmaması, uzun süre işlevsel ve güncel kalması bizim için gerçekten önemli. Gösterdiğimiz bu özenin anlaşıldığını ifade etmesi bakımından tasarımlarımızın ödüllere layık bulunmasından mutluluk duyuyoruz.

Teknoloji hızla gelişiyor, dolayısıyla dünya da hızla değişiyor. Bu devinim tasarım dünyasını nasıl şekillendirecek. Geleceğin tasarım trendleri hakkında biraz ipucu alabilir miyiz?

Her şeyin aşırı bir hızla ve biraz çarpık bir biçimde gelişmesiyle vardığımız şu noktada, teknoloji tükenmekte olan kaynaklarla ilerlemek yerine yeni ve sürdürülebilir kaynaklar bulmaya yönelmek zorunda. Yaşadığımız pandeminin ve önü alınmayan iklim krizinin birçok sektörde üretimi sekteye uğratması ve muhtemelen uğratmaya devam edecek olması, raflarda görmeye alışkın olduğumuz bolluğu olumsuz etkileyecek gibi görünüyor. Normalleşme sürecinde, pandemi yorgunluğu ile insanların eski alışkanlıklarına dönmekte çok aceleci davrandıklarını gözlemliyoruz. Ancak oluşan yeni koşullar sebebiyle, uzun vadede insanlığın bakış açısını ve var olan tüketim alışkanlıklarını değiştirmesi bizce kaçınılmaz. Bu noktaya gelindiğinde bugün de yavaş yavaş yükselmekte olduğunu gördüğümüz yerel üretime dönüş, küçük ölçekli ve sürdürülebilir üretim, adil ticaret, daha az kaynak tüketen daha uzun ömürlü ürünler gibi değerler giderek önem kazanacak ve tasarımcılar da bu şartlar çerçevesinde düşünmeye zorlanacak.


Tasarımı ödül için yapmıyoruz ama altında imzamız bulunacak her ürünün bizim anlayışımızı yansıtması konusunda çok titiz davranıyoruz.


Sürdürülebilirlik, yeşil tasarım, yeşil ürün, sertifikalı ürün kavramları son yıllarda çok popüler. Bu kavramlar tasarım anlayışınızda nasıl yer buluyor?

Sürdürülebilirlik konusunda samimi olan marka çok az. Baktığımızda “green washing” diyebileceğimiz suistimallerin sürdürülebilir tasarımın inandırıcılığını kaybetmesine sebep olduğunu görüyoruz. Sürdürülebilir tasarım kavramının ilk tartışılmaya başlandığı günden bugüne bu konuya bakış açımız oldukça genişledi. Önceden tasarımda sadece malzemenin yenilenebilir olması ve üretim sürecinin çevreye daha az zarar vermesi ön plandayken, artık ürün ömrünün, üretim koşullarındaki insan emeğinin ve yerel üretimin desteklenmesinin de göz ardı edilemeyeceğini düşünüyoruz. Bizim açımızdan nesilden nesile aktarılabilen, kısıtlı bir kullanım ömrü olmayan, işlevini zamanla yitirmeyen tasarım sürdürülebilir tasarımdır. 

Türkiye’deki ve dünyadaki tasarıma ve tasarımcıya bakış açılarını tasarımcılar ve müşteriler açısından değerlendirir misiniz?

Üniversite döneminde Milano’da katıldığımız bir atölyede tasarımcı James lrvine ile bire bir çalışma imkânımız oldu. Atölyede daha açık fikirli, komplekssiz, karşılıklı kazanmaya yönelik bir bakış açısı ile tanıştık. Böyle bir ortam ve mentorluk anlayışının mümkün olabileceğini göstermesi açısından ufkumuzu açan bir deneyimdi. Eğitim sürecinden başlayarak tasarıma ve tasarımcıya değer verilen, yeni tasarımcılara imkânlar tanınan ülkelerde tasarım çeşitliliğinin ve kalitesinin arttığını görüyoruz. Tasarımcının uzmanlığına, iç güdülerine, birikimine,  yaratıcılığına gösterilen güven, üreticinin vizyonunu da ortaya koymakta. Dünya  çapında tanınırlığı olan sektör lideri  firmalarda takipçi değil öncü olma ve yaratıcı riskler alma isteği net bir şekilde gözlemlenebiliyor.

Türkiye’de ise farklı bir anlayışın hakim  olduğunu görüyoruz. Kendimiz üretime adım attıktan ve üretim bilgisi konusunda kendimize güvenir hale geldikten sonra, Türkiye’de üreticilerden sürekli duyduğumuz “o olmaz, o yapılmaz” bahanelerinin aslında “biz yapamayız” veya “yapmak istemiyoruz” anlamına geldiğini fark ettik.


Bürotime Türkiye’de tasarıma önem veren ve dünya İle rekabet etmeye çalışan sayılı firmalardan biri. Dünya tasarım gündemini ve sektördeki yenilikleri ne kadar iyi takİp ettiklerini görüyoruz.


Maalesef 2000’li yıllardan beri tasarıma geleceğin mesleği gözüyle bakıldığı halde tasarımın hayatın bir parçası olması gerektiği anlayışı halen oturmuş değil. İyi tasarımı ayırt edecek vizyona çok nadir rastlanıyor. Türkiye’de iyi bir tasarım yapabilmenin gerektirdiği birikim çoğu sektörde göz ardı ediliyor. Doğru bir “brief” verilerek, doğru tasarımın ortaya çıkması sağlanabilecekken, üretici maalesef tasarımcıya “siz bize bol sayıda seçenek sunun, biz aralarından seçelim” mantığı ile yaklaşıyor. Bu yaklaşım tasarımcının zamanını ve yaratıcılığını karşılıksız bir şekilde sunmasına sebep olmakla kalmıyor, motivasyonunu da olumsuz etkiliyor.

Ayrıca sektörde benimsenen bu çalışma şekli, ortaya çıkan ürünlerin markanın ve sektörün ihtiyacına yönelik, nokta vuruşu ürünler olmasını zorlaştırıyor ve ne yazık ki Türkiye’ de tasarımın dünya standardına yükselmesini ve kimlik kazanmasını engelliyor.

Yeni nesil çalışma kültürüne yönelik tasarlanan Bürotime markasının ev-ofis ürünü Pi Home, iF Design Award 2020’de ödül kazandı. Bu ödüllü ürün hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz?

Bu çalışma düzeninin gelecekte hızla yaygınlaşacak bir trend olacağını öngördüğümüzden, Bürotime bize ev ofis ürün aileleri fikri ile geldiğinde, dahil olduğumuz bu proje bizi çok heyecanlandırdı. Ev dekorasyonuna uyum sağlayacak, ofis ortamına ahşabın sıcaklığını getirecek, konforlu bir çalışma düzenini sunabilecek detaylara sahip bir çalışma masası tasarlamayı hedefledik. Tasarım ve üretim anlayışımızı yansıtan, yalın ve kesintisiz bir biçimde tüm detayların strüktürde çözüldüğü bir ürün tasarladık. Hem fonsiyonellik hem de estetik bakımından bizi tatmin eden bir tasarım ortaya çıktı.

Bürotime’ı kurumsal ve ürün bazında nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektördeki duruşu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Bürotime Türkiye’de tasarıma önem veren ve dünya ile rekabet etmeye çalışan sayılı firmalardan biri. Dünya tasarım gündemini, sektördeki yenilikleri ne kadar iyi takip ettiklerini görüyoruz. Vizyon sahibi tüketiciye hitap edebilen, estetik, çağdaş, işlevsel ürünlerin bulunabileceği bir adres olarak Türkiye’de tasarım denince akla gelen değerli firmalardan biri olduğunu düşünüyoruz.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)