Gelecek; Enerji Üreten, Doğaya Uyumlu Yeşil Çatıların Olacak

“Hızlı kentleşme sonucunda şehirlerde yağmur suyunu emen toprak ve yeşil bitki örtüsü azaldı. Şehir üstüne düşen tüm yağmur suyunun aynı anda tahliyesi esnasında sel felaketleri yaşanabiliyor. Yeşil çatılar, çatı yüzeyine düşen yağmur suyunun tahliye sistemine ulaşımı bir saat kadar geciktirebiliyor. Böylece sel riskini azaltıyor. Ayrıca küresel ısınma şehirlerde ısı adalarına yol açıyor. Kentlerdeki ısı adaları sayesinde oluşan mikro iklimler, alanlar arasında büyük sıcaklık farklılıklarına, bozulmuş toprak; hava koşulları değişimi, su kaynaklarının ziyan olması gibi olumsuzluklara yol açar. Bitkilendirilmiş çatılar ile gün içinde toplanan enerjinin büyük bir bölümü toprak ve bitki içinde tutularak, gün batımı saatlerinde dışa yansımaları önlenebilir. Kırsal kesime nazaran ısı adaları içinde oluşan fark azaltılabilir. Sonuç olarak yeşil (bitkilendirilmiş) çatılar, oksijen üretiminden, ısı adalarının azalması ve enerji verimliliğine kadar birçok sorunun çözümüne katkı sağlıyor. “

Enerji üreten çatılar dönemi başladı

Çatılarda kullanılacak güneş enerji panellerinin de yaygınlaşması gerektiğini savunan Baştanoğlu, “Güneş ekonomik, sınırsız ve çevreci bir enerji kaynağı olarak çok büyük bir fırsat sunuyor. Türkiye de bir güneş ülkesi ve bu potansiyeli iyi kullanmalıyız. Bugün Avrupa’da çeşitli ülkelerde endüstriyel ve ticari yapıları bitkilendirilmiş teras çatılar ya da fotovoltaik güneş panelleri ile kaplama zorunluluğu geldi. Çatıları verimli yapılara dönüştürmek hedefleniyor. Bizim çatılarımız atıl durumda bekliyor. Bunları kullanmak bize birçok avantaj sağlar” diye konuştu.

AB’nin çevre standartlarını yakalamalıyız

Baştanoğlu, bugün gelişmiş ülkelerin enerji tüketimini azaltmayı ve yenilenebilir enerji payını artırmayı hedeflediğini ifade ederek, şunları söyledi: “Avrupa Birliği, 20-20-20 planı ile 2020 yılına kadar enerji tüketimini yüzde 20 azaltmayı, yenilenebilir enerji kullanımında yüzde 20 artışı ve zararlı sera gazı salımını en az yüzde 20 azaltmayı hedefliyor. İklim değişikliği ve sera etkisi yaratan gazların salımının azaltılması konusunda ciddi adımlar atan AB’de 2020 yılından itibaren tüm binaların ‘hemen hemen  sıfır enerji (nearly zero-energy)’ esasına göre yapılması zorunluluğu getirilmektedir. Bu binalarda hem enerji tüketiminin en aza indirilmesi, hem de ihtiyaç duyulan enerjilerin yenilebilir enerji kaynaklarından sağlanması gerekir. Türkiye’nin de binalardaki enerji tüketimini kısa dönemde metrekare başına yılda 80 kilovatsaat seviyesinin altına düşürmesi
gerekiyor. Bu değerlere ulaşabilmek ancak çatı ve çatı sistemlerine önem verilmesi ile sağlanabilir.”

Yapılarda nanoteknoloji artıyor

Baştanoğlu sözlerini şöyle tamamladı:
“Yeşil bina, planlama, tasarım, işletim, bakım yenilenme ve yıkım süreçlerinde yani yaşam döngüsü boyunca çevreye karşı sorumludur ve kaynak kullanımında verimlidir. Bu süreç, inşaat malzemeleri alanında dolayısıyla çatı malzemelerinde nanoteknolojinin etkisini artıracaktır. Nanoteknoloji malzeme alanında sağladığı pek çok yeni fırsat ile inşaat malzemeleri sektörü ve çatı sektörü için stratejik öneme sahip.”


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)