Louis Vuitton ve Takashi Murakami: Renklerin, Dev Ahtapotun ve Mekânın Hikâyesi

Dilhan Hız / dilhan@ekoyapidergisi.org
Paris’in tarihi Grand Palais binasında bu ay çok özel bir sahne kuruldu: Japon sanatçı Takashi Murakami, Louis Vuitton’un davetiyle sekiz metre yüksekliğinde dev bir ahtapot enstalasyonuyla mekânı adeta ele geçirdi. Murakami’nin “Superflat” akımıyla ün kazanan sanatsal yaklaşımı, burada devasa bir canlı gibi kıvrılan renkli kollarla bir kez daja hayat buluyor. Tavanla tabanı birbirine bağlayan organik formuyla mekânı dönüştüren ahtapot, sanki Grand Palais’in tarihi dokusuna yeni bir nefes veriyor. Louis Vuitton’un lüks algısını sanatın özgür diliyle birleştiren bu proje, markanın yıllardır sürdürdüğü “sanatla moda arasındaki diyalog” geleneğinin en cesur örneklerinden biri doğrusu.

Sürdürülebilir mi?
Çok etkileyici ama aklıma şöyle bir soru da gelmiyor değil: Ne derece sürdürülebilir? Devasa enstalasyonlar genellikle büyük miktarda malzeme, enerji ve lojistik gerektiriyor. Kullanılan malzemeler geri dönüştürülebilir mi? Kurulumun ardından sökülen parçalar yeniden değerlendirilebilecek mi? Louis Vuitton’un son dönemde sürdürülebilir üretim, karbon nötr mağazalar ve geri dönüştürülmüş malzeme kullanımı konularında attığı adımlar biliniyor. Ancak böylesi dev bir enstalasyon, bu çabaların görsel anlamda nasıl temsil edileceğini de tartışmaya açıyor. Öyle ya da böyle, Murakami’nin ahtapotu çevresine göre ölçüsüz görünen formuyla ziyaretçiyi içine çekiyor.