Sürdürülebilirlik ve Doğa Dostu Yapılar Artık Zorunluluk
Bugün global ölçekte baktığımızda bütün dünyanın üzerinde durduğu en önemli konu enerji verimliliği. Tüm dünyada yenilenebilir enerji projeleri hız kazandı ve fosil yakıtlara olan yatırımlar azalıyor. Bu nedenle şehirleşmede de enerji verimliliği bir gereklilik haline geldi. Şehirlerimizi oluşturan yapılarımızın sürdürülebilir ve doğa dostu yapılar olması bu nedenle ayrıca önem taşıyor.
Ağaoğlu Şirketler Grubu’nda çeşitli kademelerde görevler aldıktan sonra Yeşil ve Sürdürülebilir Projeler Planlama Şefi olarak görev yapmakta olan inşaat mühendisi ve yeşil bina uzmanı Mustafa Altıntaş’a binalarda sürdürülebilirlikten sertifika sistemlerine, yenilenebilir enerjiden geleceğin binalarına merak ettiklerimizi sorduk.
Mustafa Bey öncelikle sizi daha yakından tanımak isteriz.
1987 Balıkesir doğumluyum. Balıkesir Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünden mezunum. Bugüne kadar 15.000 konut ve 3.000.000 m2’nin üzerinde gayrimenkul geliştirme projesinde planlama ve proje yönetimi safhalarında çeşitli görevlerde yer aldım. Görev aldığım projelerde, yapıların LEED sertifikası alabilmesi için gerekli prosedürlerin organizasyon ve yönetiminden sorumlu olarak çalıştım. 12 yıldan beri Ağaoğlu Şirketler Grubu’nda çeşitli kademelerde görevler üstlendim. Grubun vizyonu doğrultusunda şu anda Yeşil ve Sürdürülebilir Projeler Planlama Şefi olarak görev yapmaktayım. Eski profesyonel satranç oyuncusu ve futbol hakemiyim. Türkiye’nin yeni sertifikasyon sistemi olan Yeşil Sertifika sahibiyim.
Yeşil sertifikadan bahsettiniz. Yeşil sertifika nedir? Neden bu kadar önemli?
YES TR (Yeşil Sertifika) ulusal ve yerel düzeyde enerji verimli, çevre dostu bina ve yerleşme uygulamalarının yaygınlaştırılması amacıyla Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hayata geçirildi. Yeşil Sertifika, çevre dostu bina ve yerleşke uygulamalarını dikkate alarak, doğaya uyumlu, enerji verimliliği olan, sürdürülebilir, ihtiyacı kadar su tüketen, geri dönüşümü destekleyen Türkiye’nin sertifikasyon sistemidir. Amerika’da muadili olan LEED ve yine İngiltere’de geçerli olan BREEAM sertifikasyon sisteminden sonra YES TR ile Türkiye de kendi sertifikasyon sistemine kavuşmuş oldu. Bugün global ölçekte baktığımızda bütün dünyanın üzerinde durduğu en önemli konu enerji verimliliği. Tüm dünyada yenilenebilir enerji projeleri hız kazandı ve fosil yakıtlara olan yatırımlar azalıyor. Bu nedenle şehirleşmede de enerji verimliliği bir gereklilik haline geldi. Şehirlerimizi oluşturan yapılarımızın sürdürülebilir ve doğa dostu yapılar olması bu nedenle ayrıca önem taşıyor.
Dünyadaki diğer örneklere baktığımızda sürdürülebilirlik açısından sertifikasyon sisteminin önemi nedir?
Günümüzde artan nüfus küresel ısınma ve iklim değişikliği, su kaynaklarındaki azalma, çevre kirliliği ve doğal kaynakların hızla tükenmesi sebebiyle çevre dostu yeşil binalar artık bir zorunluluk haline geldi. Paris İklim Anlaşma ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan Yeşil Mutabakat (Green Deal) Anlaşmaları ile çevreci ve doğayı koruyan binaların önemini daha da arttı. 11 Aralık 2019’da Avrupa komisyonu, AB’yi 2050 yılına kadar iklim açısından “karbon nötr” (sıfır emisyon) ilk kıta yapmak amacıyla Avrupa Yeşil Mutabakatını duyurdu. Bu doğrultuda şehirlerimizi planlı, doğaya dost ve çevreci kriterlere göre kurgulamamız gerekli. Fosil kaynakların sonsuz olmadığını ve doğal kaynaklarımızın da çevreye dost olarak geliştireceğimiz yapıların da hem tüketim hem de enerji verimliliği açısından denetime tabi olması ve belirlenen kriterler ışığında inşa edilmesi sürdürülebilirlik açısından büyük öneme sahiptir.
SADECE YENİ BİNALAR DEĞİL MEVCUT BİNALARDA YAPILACAK KÜÇÜK DÜZENLEMELER İLE CİDDİ ENERJİ VERİMLİLİĞİ SAĞLANABİLİR.
Yeşil Mutabakat demişken yapılar özelinde Yeşil Mutabakat neden önemli? Şehircilik ve iklim değişimi açısından değerlendirebilir misiniz?
Yeşil Mutabakat'a ilişkin düzenlemeler ve politikalar yalnızca AB sınırları içindeki ülkelere değil aynı zamanda AB ile tüm ekonomik ve ticari ortaklara da uygulanıyor. Avrupa Birliği’ne ihracat yapan tüm ülkelerin karbon nötr hedefine uyum sağlaması bir zorunluluk haline geliyor. Bu gerekliliği sağlamadığımız takdirde karbon vergisi ile karşı karşıya kalacağız. Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasına ilişkin kanun teklifinin TBMM tarafından kabul edilmesi ve 7 Ekim 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmasıyla, ülkemiz de resmen bu anlaşmaya taraf olmuştur. Bugün istatistiki verilerle baktığımızda Türkiye, ihracatının büyük bir çoğunluğunu Avrupa Birliği ülkelerine gerçekleştiriyor. İhracat yapan firmalarımız rekabet güçlerini korumak adına Yeşil Mutabakat’a bağlı kalmak durumunda. Bunun yanı sıra Avrupa Birliği, ilerleyen süreçte ihracat yapan firmaların çeşitli prosedürlerini de göz önünde bulunduracak. Örneğin; üretim tesislerinin yeşil bina kriterlerini karşılayıp karşılamadığı, üretimin hangi enerji kaynakları ile yapıldığı (yenilenebilir ya da fosil yakıt) gibi… Çevresel perspektiften baktığımızda ise dünyada iklim değişikliği, sıcaklık artışı, kuraklık gibi etmenlerin insan hayatını tehdit ettiğini görüyoruz. Yeşil mutabakat bu sayede şehirlerimizin ve yapılarımızın sürdürülebilirliğini sağlarken, olumsuz çevre faktörlerini minimize ederek daha yaşanılabilir ve enerji verimliliği yüksek yapılar inşa etmemizi sağlıyor.
Çevre dostu yapılar enerji verimliliği açısından nasıl bir öneme sahip? Bu konuda hangi uygulamalar devreye alınmalı?
Yeşil binalar aynı zamanda enerji verimliliğin artırılması ile giderlerin düşmesine de katkı sağlayacaktır. Sadece yeni binalar değil mevcut binalarda yapılacak küçük düzenlemeler ile ciddi enerji verimliliği sağlanabilir. Örneklerle açıklamak gerekirse; yeşil binalarda kullanılan su armatürleri sıradan binalardaki armatürlere kıyasla yüzde 50 ila yüzde 70 daha az su tüketimine sahip. Elektrik, doğal gaz veya diğer enerji kaynaklarında sağlanan tasarruf oranı ise yüzde 25 ila yüzde 50 arasında değişiyor. Çevre ve doğa dostu yapıların eski binalara göre sera gazı salımı da yüzde 25 ila yüzde 50 daha düşük. Bina arsasına düşen yağmur suyu, lavabo, evye, duş gibi giderlerinden elde edilen “gri su” arıtma sisteminden geçirilerek temiz su olarak geri kazanılması da önemli bir tasarruf sağlıyor. Ayrıca yeşil çatıların, ekonomik, ekolojik ve toplumsal açıdan bakıldığında birçok faydası var. Yeşil çatı, yağmur suyu tamponu sağlar, havayı temizler, ortam sıcaklığını düşürür, iç ortam sıcaklığını düzenler, enerji tasarrufu sağlar.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını şehirleşme ve yapılar açısından değerlendirir misiniz?
Avrupa Birliği öncelikle 2030 yılına kadar karbon salınımını yüzde 50 azaltmayı hedefliyor. Geri dönüşümü olan, çevreyi kirletmeyen, karbon salınımı olmayan materyaller daha da ön plana çıkacak. Bu sayede doğal kaynaklarımızı daha verimli bir şekilde kullanmış oluyoruz. Ayrıca Avrupa Birliği’nin yeşil dönüşüm için 2030 yılına kadar ayırdığı bütçe 1 trilyon avro. Günümüzde tüm Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere dünyanın büyük önem atfettiği bir konu yeşil hidrojen. Avrupa Birliği ‘Fit for 55’ anlaşması çerçevesinde 2030 yılına kadar 5,6 milyon ton (Mt) yeşil hidrojen üretimi hedefliyor. REPowerEu eylem planı ile ek olarak 15 milyon ton yeşil hidrojen üretimi hedefi var. Yeşil hidrojeni aydınlatma, ulaşım, üretim gibi birçok kalemde kullanabilir ve ‘‘zero build’’ hedefine ulaşabiliriz.
Çevre dostu ve sürdürülebilir yapılar için uygulanması gereken yol haritası nasıl olmalı?
Öncelikle bu konuda kamu, özel sektör ve yerel yönetimlere büyük görevler düşüyor. Denetimden uygulamaya kadar birçok safhada tüm paydaşların kararlı olduğu bir sisteme ihtiyaç var. Örneğin bugün yenilenebilir enerjiye sağlanan destek ve krediler önceliklendiriliyor. Bu doğrultuda çevre dostu yapılar için de teşvik, kredi ve desteklerin önceliklendirilmesi gerekli. Bankalar green mortgage ile yeşil binalara daha uygun maliyetli krediler sunmalı ve bunun altyapısı oluşturulmalı. Bu süreçte mevcut yapılar için de gerekli çalışmalar yapılarak binalar YES TR kriterlerine uygun hale getirilmeli.
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA DAHA FAZLA YATIRIM YAPMALIYIZ. ÜLKEMIZ GÜNEŞ VE RÜZGÂR POTANSİYELİ AÇISINDAN ÇOK VERİMLİ BİR COĞRAFYADA YER ALIYOR.
Tüm bu süreçleri ele aldığımızda sürdürebilir ve çevre dostu yapılar için neler yapmalıyız? Dünya örneklerine baktığımızda bizden farklı neler yapıyorlar? Bu süreçten sonra karbon nötr şehirler için hangi adımları atmalıyız?
Yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapmalıyız. Ülkemiz güneş ve rüzgâr potansiyeli açısından çok verimli bir coğrafyada yer alıyor. Rusya – Ukrayna krizi yenilenebilir enerji kaynaklarını önemi daha artırdı. Enerjimizi doğal kaynaklarımızdan sağlayarak doğaya dost yapılar ve sürdürülebilir şehirler geliştirebiliriz. Enerji maliyetlerinin yükselmesi ile bugün birçok fabrika çatılarına güneş enerjisi sistemini uygulatıyor. Bunun sadece ticari işletmeler özelinde değil konutlarda da uygulanması önem arz ediyor. Bunun yanı sıra yine şehir ulaşımı da önemli bir kriter. Fosil yakıtla çalışan araçlar karbon nötr şehirler için dezavantaj oluşturuyor. Şehir içi ulaşımında kullanılacak elektrikli araçlar da bu anlamda kayda değer etki sağlayacak. Avrupa Komisyonu’nun karbon nötr şehirler için 2030 yılına kadar karbonsuz ve akıllı 100 Avrupa şehrine ulaşmak gibi bir hedefi var. Misyona katılmak, seçilen şehirleri Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın bir parçası olarak karbon nötr şehir olma yolunda kilit role sahip. Süreç, şehirde yaşayanların daha az hava ve gürültü kirliliği, daha az trafik, daha az enerji tüketimi ve daha sağlıklı yaşam gibi çevresel ve ekonomik anlamda refaha kavuşturacak. Ayrıca CNCA “CARBON NEUTRAL CITIES ALLIANCE” platformu da 2014 yıldan beri sera gazı emisyonlarını 2050’ye kadar %80 azaltmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Sizce gelecek yapısal anlamda nasıl şekillenecek? Geleceğin yapıları nasıl olacak?
Geleceğin yapıları bütün enerjisini temiz enerji ile sağlayan, atık üretmeyen, geri dönüştürülebilir ürünlerden oluşan ve tekrar tekrar kullanım sağlayan ürünlerden oluşacak. Geleceğin şehirlerinde sadece konutlar değişmeyecek. 15 dakikalık şehirler ön plana çıkacak. Bu yaklaşım şehir sakinlerini kısa yolculuklar için arabalarını evde bırakmaya teşvik ediyor. Dolayısıyla nüfus arttıkça bisiklet, yürüyüş ve toplu taşıma altyapısınaolan talep de kaçınılmaz olarak artıyor. Günlük yaşamımızda ulaşmamız gereken yerlere 15 dakikada ulaşmak ana hedefimiz olacak. Yapılar, maksimum iklim koşullarından faydalanacak tasarıma sahip olacak, böylece en düşük enerji talebi ile en yüksek konfor şartları elde edilecek. Binalarda temizlik amaçlı kirlettiğimiz her damla su arıtma sisteminden geçerek, dikey ve yatay bahçeleri sulayacak ve hatta bu bahçelerden sızan filtre sular tekrar şartlandırılarak temizlik amaçlı olarak kullanılacak. Enerji talebi fotovoltaik cam ve çatı teknolojileri ile karşılanacak. Yüksek katlı yapılarda rüzgâr ve hava basıncı gibi atmosfer şartlarını enerjiye dönüştürecek teknoloji günümüzde de kullanılıyor fakat çok yakın gelecekte gökdelenlerin bu sistemlere uygun olarak tasarlanması planlanıyor. Son olarak yapılar tükettikleri enerjiye göre sınıflandırılacak. Bu sayede değer kazanacak veya kaybedecek.