Saman Balyasından Okul
Tuğba SALMAN, İç Mimar, UEL,
1999 senesinde Belçika’nın Hollanda sınırına yakin Lier şehrinde inşa edilen Steinerschool ortaokulu, ekolojik mimarlık dendiğinde akla gelmesi gereken örneklerden biri. Onu özel kılan, yapımında kullanılan doğal malzemelerin yani sıra, inşa edilme hikâyesi. Yörede ortaokul öğrencileri için ayrı bir okul binasına ihtiyaç duyuluyor ancak inşa etmek için yeterli bütçe olmadığından proje sürekli erteleniyormuş. Ta ki mimar Mark Depreeuwişi üstlenene kadar.
Steeinerschool’un mimari Mark Depreeuw, 1973 senesinde başladığı mimarlık hayatında hep saplıklı yapı ve yasam hakkında çalışmalar yürütmüş, ekolojik yapı ve sürdürülebilir inşaat nasıl olmalı sorgulamış bir isim. Saman balyasından birçok ev inşa eden Belçika’nın doğa dostu, aykırı mimari projeyi üstlendiğinde onun kısıtlı bütçeyle böyle bir okul binası inşa edebileceğine kimse inanmamış. Mimar doğal, ucuz ve geri kazanılmış malzemeler kullanarak Steeinerschool’u ona ayrılan bütçeden ucuza inşa ederek ona inanmayanlara gereken cevabi vermiş ve Brüksel’in aranan mimarları arasına girmiş.
Neden Saman Balyası?
Doğal, sağlıklı ucuz ve kolay temin edilebilir bir malzeme olarak saman balyasıyla inşa edilen binalar, sürdürülebilir mimarlığın en özel örnekleri arasında yer alıyor. Ayrıca ısı performansı mükemmel olan saman, binanın karbon salımını azaltır. Üstelik her yıl hasat sonrası saman balyalarını tarlalarda yakmak yerine yapı malzemesi olarak kullanmak hem çevreyi hem de ülke ekonomisini sürdürülebilir olarak kalkındırır. Bunların yani sıra saman balyasından yapılan evlerin en güzel özelliklerinden biri de, hiçbir alet ve ustalık gerektirmeden kolayca kurulabilir olması.
Bu okulu diğer okullardan farklı kılan en belirgin özelliklerinden biri de, mimarın projesini gerçekleştirirken, okulu çocuklara ve velilere benimsetebilmiş olması. Steiner School’un yapımında veliler, öğrenciler Mark Depreeuw’un ekibiyle beraber çalışmış. Öğrenciler, kendi yaptıkları binada okuyor, öğreniyor ve okulunu gerçekten ikinci evi gibi görüyor ve tabii bu da çocuğun eğitimine ve yaratıcılığına olumlu yansıyor.
Okulun ana yapım malzemesi ahşap. Taşıyıcı duvarları ytong. Termal ve akustik açıdan olumlu özelliklere sahip saman balyası, ahşap iskeletlerin arasına doldurulup, üstü sıvalanarak hem iç hem de dış duvarlarda kullanılmış. Okulun içinde hiçbir şekilde, toz, pislik veya küf, böcek olmadığını da belirtmek gerek.
Bu okulda eğitim gören öğrenciler, çevre bilinciyle yetişiyor. Bir çocuğa çevre bilincini aşılamanın en kolay ve en etkili yolu, yani ona çevre duyarlılığı ile inşa edilmiş bir okulda eğitim vermek olsa gerek.
Okulun avlusunda yer alan yağmur suyu toplama sistemi ile çocuklara, yağmur suyunu verimli kullanma bilinci kazandırmaya çalışılmış. Mimar huni şeklinde bir çatı tasarlamış ve çatıdan toplanan suyu öncelikle tuvaletlerde kullanmayı planlamış, fakat sonra fark etmişler ki bu sistemle bekledikleri kadar fazla su toplanmıyor. Toplanan yağmur suyu şu an sadece okul içindeki bitkileri sulamak için kullanılıyor. Sistem her ne kadar mimarin planladığı gibi işlemese de, sonuç olarak çocuklara yağmur suyu toplamayı kitaplardan göstermek, anlatmak yerine, okulların içinde uygulayarak göstermişler.
Steinerschool’u sürdürülebilir bir okul yapan sadece mimarisi değil. Bu okulda normal dersliklerin yanı sıra, çocukların yaratıcılıklarını geliştirmesi için birçok resim, seramik, heykel ve ahşap atölyesi mevcut. Öğrenciler bu atölyelerde, okullarında kullanacakları mobilyaları üretiyor, çizdikleri resimlerle duvarları süslüyorlar.
Geleneksel mimarimizin bir parçası olan kerpiç ve saman balyası tüm dünyada yeniden keşfedilip çağdaş yaşam koşullarına uydurulmakta. Ekolojik mimarlığı sorgularken, Breeam, Leed gibi yeşil bina sertifikalarının tartıştığımız bu günlerde, 11 sene önce yapılmış bu okul binasının sanki bize söylemek ve hatırlatmak istediği çok şey var sanki.
Gelecekte çevre konusunda daha bilinçli bir nesile sahip olmak için Türkiye’de de Steinerschool’lara ihtiyacımız var. Böyle okullar inşa etmek için gereken her şeye zaten sahibiz. Doğal malzemeler, okumaya hevesli çocuklar, fedakâr anneler, babalar. Eminim Mark Depreeuw gibi doğa aşığı, yaratıcı mimarlarımızda da vardır.
Bir düşünün Anadolu’da bir köyümüzde neden Steinerschool gibi bir okul olmasın?