Siyah Terracotta Kaplı Sürdürülebilir Bir Ofis Binası

Nüshet Çamuşoğlu / nushet@ekoyapidergisi.org
Mimarlık stüdyosu SOM, Manhattan'ın Chelsea bölgesinde, etrafındaki mahalleyi tamamlayacak biçimde tasarlanan siyah camlı terracotta kaplı bir ofis binasını tamamladı. Sürdürülebilir mimari 28&7 olarak isimlendirilen 12 kat yüksekliğindeki ofis yapısı, çağdaş görünümünü muhafaza ederken yakınlardaki yığma taş kaplı yapıları tamamlayacak biçimde tasarlandı.

SOM Tasarım Ortağı Chris Cooper, "Sürdürülebilir mimari örneklerden binanın ölçeği kendi bağlamı içinde mütevazı. Bütünüyle siyah tasarımımız, yığma yapıların bulunduğu yakın çevrede ayırt edici bir zıtlık oluşturuyor." dedi. 

Stüdyoya göre bu yapı New York'ta siyah terracotta kullanılan ilk örnek. Seramik malzemeye siyah bir sır uygulanmış ve ardından pürüzsüz, neredeyse yansıtıcı bir yüzey oluşturmak için cilalanmış. SOM malzemenin cephenin geri kalanında kullanılan şeffaf camla "uyum içinde" olması için seçildiğini söyledi. Yapının minimalist görünümünü "kusursuz bir biçimde dikilmiş bir takım elbise" olarak nitelendiren kaplama, pencerelerin alüminyum çerçevelerini saklıyor. Bu yüzden sürdürülebilir mimaride kullanılan malzemeler tercih edilmiş. 

Cooper, "Camdaki siyah parlaklık tıpkı cam gibi günün saatine bağlı olarak değişen yakalaması zor bir yüzey kalitesine sahip.Tarihi bir tipolojinin modern bir yorumu olarak cephe tasarımı, binanın yapısını ve kullanımını dürüst bir biçimde ifade ediyor. Cephede ortaya çıkan dokunsallık, tamamı camdan meydana gelen şık muadillerine göre daha rahat ve davetkar bir his uyandırıyor." dedi.

Terracotta aynı zamanda "yüksek performanslı ancak düşük karbonlu" nitelikleri dolayısıyla seçildi ve Cooper malzemenin çelik veya ilave camdan daha az ayak izine sahip olduğunu kaydetti. Terracotta Almanya'daki Shildan imalat şirketinden alınan koyu renkli bir terracotta karışımı kullanılarak üretildi. Pandemiden önce tasarlanan sürdürülebilir mimari örneklerden yapının daha küçük dış kabuğu, ofislere "butik" bir anlayış getirmeye yönelik bir girişim. Cooper'a göre bu bina büyük ölçekli gelişmelerden ofisler için daha küçük, daha esnek bina tipolojilerine doğru belirgin bir geçişe işaret ediyor.

Sürdürülebilir mimari projelerden yapının büyüklüğü Cooper'ın "toplum merkezli iş yeri" olarak isimlendirdiği anlayıştan istifade etmek için kullanıldı ve bu daha küçük, daha açık düzenlemenin çalışanları ofis binalarına tekrar çekmeye katkıda bulunabileceği öne sürüldü. Yapısal sütunlar cepheye bütünleştirildiği için zemin plakaları sütunsuz ve 90.000 m2'lik plan boyunca açık görüş hatları oluşturuyor. İç alan malzemeleri, özellikle ahşap ve terrazzo döşemeyle kaplanan lobi bölümünde "konfor ve sıcaklık hissi" oluşturacak biçimde seçilmiş.